Kamyon Öykü İncelemesi
Cumhuriyet dönemi yazarlarından Sabahattin Ali, “Kamyon” adlı öyküde yoksulluk nedeniyle büyük kente çalışmaya giden genç bir köylünün yolculuğunu, toplumcu gerçekçi bakış açısıyla anlatmıştır.
Bu ilk bakışta basit bir
konu gibi görülür, ancak hikâyenin ayrıntılarına inildikçe dönemin sosyal ve ekonomik
yapısının ustalıkla eleştirildiğini görürüz.
Hikâye kamyonun yola
çıkışıyla başlıyor.
“Kamyon,
Zincirli Han’ın dar ve basık kapısından, yan duvarlara sürtünüp sıvaları
dökerek ve üzerine bağlanmış sepetlerle çuvalları dört tarafa fırlatarak ıkına
sıkına çıktı.”
Şoför yamağı “İleri!.. Geri!.. Yana!..” diye işaretler
vermekte, yol ve yön tarifi yapmaktadır. Kamyonun kasasına yirmi iki kişi
sığmıştır.
Burada yük taşıma aracı
olan kamyonla yolcu taşınması ilgi çekicidir. Kamyon diğer ulaşım araçlarına
göre daha ucuzdur. O dönemde köyden şehre çalışmaya gidenlerin yaygın bir
biçimde kamyonu tercih etmelerinin nedeni budur. Bu durum da bizi o dönemin
sosyal ve ekonomik gerçekliği hakkında bilgi sahibi yapar.
“Zaten
dizleri üzerine çömelerek ancak sığışabilen yolcular hem “Olmaz buraya nasıl
sığar!” diye sesleniyorlar hem de her setre pantollunun emrine itaatte alışık
bir tavırla birbirlerini iterek yer açıyorlardı.”
1940’lı yıllarda
toplumun insan algısını gösteren bu tanımlama, görüldüğü gibi öncelikle biçimseldir.
Ayağında “kara dimi” (pantolon yerine giyilen bir çeşit şalvar) ile dolaşan
kişilerin gözünde setre, pantol (pantolon) giymek o dönemde görece bir üstünlük
vermektedir. Ekonomik farklılığın bir göstergesi olan giysi, içindeki kişiye
otorite kurma imkanı sağlıyor. Yazar, bu durumu anlayışla karşılayan bir tavır
içinde olsa da eleştirmeden edemiyor.
Yolculuğun istikameti Konya’dan
İzmir’e doğrudur.
Anadolu insanına
teknoloji karşısında öncelikle bir korku, bir çekingenlik hakimdir. Ancak
korktuğunu belli etmek istemeyen bir tavrı da vardır. Anadolu insanı teknolojik
araçlar karşısında hem heyecan hem de korku duyar.
“Sonradan
gelen genç köylü ilk defa otomobile biniyordu, benzi sapsarıydı. Bunun yarısı
alışmadığı bir şeyle hızlı hızlı götürülmenin verdiği heyecan ve korkudan,
yarısı da başka bir şeyden geliyordu.”
Adını bilmediğimiz
gencin yanında parası yoktur. Bu dönemde ürünler para etmemiş, vergiler
ödenemez hale gelmiş, evde gaz, tuz tükenmiş ve o da babasını bir kenara
çekerek, İzmir’e para kazanmaya gitmek istediğini söylemiştir. Kazancı olmasa
da köylünün vergi altında ezildiğini hissettiren yazarın esas söylemek istediği
“köyden şehre göç” olgusu, “fabrika” olgusu ve “adamına göre davranış” olgusudur.
“İhtiyar
babası aklı ermediği ve fakirlikten söz söyleyemez, fikir ortaya atamaz hale
geldiği için peki dedi. Ve on sekiz yaşındaki delikanlı, bundan evvel İzmir’e
gidip gelenlerden akıl danışmaya gitti.”
Yazar burada fakir
insanların söz söyleme hakkına bile sahip olmadığını belirtiyor. Toplumda
kendini çok kurnaz ve her şeyi bildiğini sanan insanlar vardır. Daha da kötüsü
bunların insanları yanlış yönlendirme konusunda özel bir yetenekleri vardır.
Bir zamanlar babasının yanından kaçıp şoför muavinliği yapan kişi de böyle
biridir. Genci yanlış yönlendirerek İzmir’e varmadan arabadan atlamasını ve
böylece para vermekten kurtulmasını öğütler.
“Ülen,
sen deli misin? Otomobile de para mı verilirmiş?..” dedi ve ona, şoföre yarım
lirayı peşin verdikten sonra bir daha beş para vermemesini, İzmir’e
yaklaştıkları zaman usulca arkadan atlayarak tüymesini ve İzmir’e yayan
girmesini söyledi.”
Hikaye oldukça dramatik
bir biçimde sona erer. Delikanlı bozuk bir yolda, arabanın yavaşladığı bir
esnada kendini arabadan aşağı atar. Atlama sırasında dengesini kaybettiği için
yoldan aşağı dereye doğru kafası taşlara çarpa çarpa yuvarlanır.
Kamyon hikayesinde
anlatılan sadece köyden şehre çalışmaya giden bir gencin hikayesi değildir.
Kamyon bir yük taşıma aracı olmanın yanında işsizliğin, çaresizliğin,
parasızlığın, gurbetin, korkunun, sindirilmişliğin, köyden şehre göçün de bir
simgesidir.
Hikâye Anadolu’yu ve
Anadolu gerçeğini dile getiren sembolik bir hikayedir.
Hikaye kahramanlarının
isimleri yoktur. Kişiler; kamyon şoförü, şoför yamağı, manifaturacı, genç
köylü, delikanlı, köylüler, kamyonun sahibi, avukat, şoför muavini biçiminde
tanıtılır.
Hikayenin geçtiği
mekanlar; Zincirli Han, köy ve kamyon kasasıdır. Hikayede, Konya, Beyşehir,
İzmir, Karaağaç ve Ödemiş’in adları geçer.
Olay öyküsü biçiminde
yazılan öykü; serim, düğüm, çözüm bölümlerinden oluşur. Öyküde yer yer geri
dönüşler görülür.
Yazar öyküde gerçekçi gözlem ve tasvirlere yer vermiştir. Öykü dönemin toplumsal gerçeklerine uygun, düşündürücü bir yapıya sahiptir. Öyküde anlatılan sorunlar biçim değiştirse de her dönemde görülebilecek sorunlardır.