Kediler Öykü İncelemesi
Öyküde ihtiyar
Rossini’nin küçük dünyasındaki küçük hassasiyetleri işlenmiştir. Hikâye kahramanı
ihtiyar Rossini, kendi hayatını tek başına devam ettirecek maddi ve sosyal
kaynaklardan yoksundur. Karısının beslediği kediler yüzünden, çaresizlik içinde
terk ettiği evine geri dönmek zorunda kalan biridir.
İhtiyar Rossini’nin karısı,
kedi beslemeyi tutku haline getirmiş bir kadındır. Kedileri kocasına tercih
edecek kadar bencil, anlayışsız ve vefasız biridir. Nedeni bilinmiyor ancak
kocasına hiç değer vermiyor, onu çok iyi tanıdığı için neler yapabileceğini iyi
biliyor ve aldırmıyor.
Öykü, İhtiyar
Rossini’nin eşine “Ya ben ya kediler?”
demesiyle başlar. Adamın eşi “ Kediler!”
diyerek kedileri tercih ettiğini söyler.
Otuz üç yıldır evli
olan yaşlı adam, bu cevap üzerine evliliğini sorgulamaya başlar.
Kedilerden büyük ölçüde
ve sürekli rahatsızlık duymaktadır. Kedilerden biri ekmeğini çalmış, diğeri
sütlü kahvesini içmiş, öteki de fincanını kırmıştır.
Adam kedilerden birine
bastonla vurmak isterken merdivenlerden düşüp yuvarlanır. Bunun üzerine eşiyle
kavga eder. Kadın kocasına “Hiç kediye
öyle vurulur mu? Ya bir yeri kırılsaydı…” deyince adam iyice hiddetlenir.
Evden sinirli bir
biçimde çıkıp karısını kaymakama şikayet eder, ancak bir sonuç alamaz.
Gece yarısı karar verip
sabah eşyalarını toplayıp evi terk eder.
Bir süre sokaklarda
dolaşır. Kendini yalnız ve çaresiz hisseder. Üstelik parası ve gideceği başka
bir yer de yoktur. Evine geri döner. Hiçbir şey söylemeden odasına çıkar ve
hırsından hıçkıra hıçkıra ağlamaya başlar.
Öykü, karısının “O kadar haykırarak ağlama. Kedilerimi mi korkutacaksın!”
sözleriyle son bulur.
Öykü İstanbul’da Ada’da
geçer. Olayın geçtiği mekânlar; ev, küçük oda, Ada’nın sokakları ve meyhanedir.
Öyküde net bir zaman
kavramı yoktur. Zaman genellikle “bir
gün”, “sabah”, “akşam”, “33 yıllık evlilik” gibi ifadelerle belirtilir.
Yazar, öyküyü ilahi
bakış açısıyla anlatmıştır. Hikâyeyle ilgili her şeyi görüp, her şeyi
bilmektedir.
Öykünün dili günümüze
göre oldukça ağırdır. Arapça, Farsça kelime ve tamlamalarla yüklüdür. Öykü
genelde uzun cümlelerden oluşmuştur.
“Bir
günlük mahsul-i mesaisinin böyle mahv ve heder olmasından teessürle başını
eline dayayarak pencerenin önünde oturdu. İşte orada, duvarın altında kahvesini
içen, ekmeğini çalan, fincanını kıran, kendisini sabah keyfinden mahrum eden,
velhasıl evinde bütün rahat ve asayişini selbeyleyen kediler, güneşe karşı
abanoz gibi mücella siyah, kar gibi beyaz, sarı benekli, elvan-ı
revnak-efzaları ve her an ve saniye renkleri değişen çeşman-ı
pertev-füruzanları nazarında bir kavs-i kuzah teşkil ettiği esnada ön
ayaklarını iptida ağızlarına götürüp nisvana mahsus bir tavr-ı işvebâzane ile
yüzlerini temizleyerek safa-yı hatırla sabah kahvaltısını hazmetmekte ve öğle
taamın hazırlanmaktaydılar.”
Öyküdeki temel çatışma
karı koca arasındaki çatışmadır. Aynı zamanda Rossini de kendi içinde bir
çatışma yaşamaktadır.
Öykünün ana fikri; “kimsesizlik
ve çaresizlik insanlara istenmeyen şartlarda yaşamayı ve sabretmeyi öğretir”
düşüncesidir. Bunun yanında evlilikte anlayışın önemi vurgulanmış, hayvan
beslemek, bazı kişilerde tutku haline gelirken bazılarının bundan rahatsız
olabileceğini dile getirmiştir.
Türk edebiyatının ilk öykülerinden biri olan “Kediler” adlı öykü; dili ağır, konusu sıradan olsa da bir döneme ışık tutması ve öykünün geçirdiği evreleri göstermesi bakımından edebiyatımızda önemli bir yere sahiptir.