Yunus Emre İlahi İncelemesi
Aşkın âşıklar öldürür
Aşkın şarabından içem
Sûfilere sohbet gerek
Eğer beni öldüreler
Cennet cennet dedikleri
Yunus durur benim adım
Yunus Emre
Şiirin
Biçim Yönünden İncelenmesi
Nazım
biçimi: ilahi
(Bazı kaynaklarda Yunus
Emre’nin şiirleri hem beyit, hem de dörtlük birimine uygun olan “musammat
gazel” tarzında gösterilir. Musammat gazel; dize ortaları uyaklı olan ve
dizeleri ikiye bölünebilen gazellere denir. Ancak Yunus Emre’nin şiirleri halk
şiiri içinde kabul edildiğinden bu doğrultuda incelenmesi doğru olur)
Nazım
birimi: dörtlük (bazı kaynaklarda beyit)
Şiirin
ölçüsü: 4+4=8’lik hece ölçüsü
Şiirin
uyak şeması: abab / cccb / dddb / eeeb/ fffb / ggğb
/ hhhb / iiib
(Bazı kaynaklarda beyit
birimine göre; aa / ba / ca / da … şeklindedir)
Şiirin Ahenk Unsurları
Uyak ve Redifler
1.
dörtlük
--- beni
2.
dörtlük
--- sevinirim
3.
dörtlük
--- öldürür
4.
dörtlük
--- içem
5.
dörtlük
--- sohbet gerek
6.
dörtlük
--- öldüreler
7.
dörtlük
--- dedikleri
8.
dörtlük
--- adım
Şiirdeki
Diğer Ahenk Unsurları
Şiirde ölçü, uyak ve
rediflerin dışında ses tekrarları (asonans ve aliterasyon) ve kelime tekrarları
da ahengi sağlayan diğer unsurlar olarak görülür. Ayrıca dörtlüklerin sonunda
tekrarlanan “Bana seni gerek seni”
dizesi da ahengi kuvvetlendirmektedir.
Şiirdeki
asonanslar: “a, e, i, u” ünlüleri sık kullanılarak ahenk sağlanıyor. Örneğin
“aşkın aldı benden beni” dizesinde “e” ünlüsü sık kullanılmış, “Bana seni gerek
seni” dizesinde “a, e” ünlüleri, “Sensin dün ü gün endişem” dizesinde ise “e,
ü” ünlüleri sık kullanılarak asonans sağlanmıştır.
Şiirdeki
aliterasyonlar; “b, s, n, r” sesleri sıkça kullanılarak sağlanıyor. Örneğin “bana,
benden, beni, bana, ben, bana” kelimelerinde “b” sesi sık kullanılarak
aliterasyon sağlanmış.
Şiirde bazı kelimelerin tekrarıyla da ahenk güçlendiriliyor. Bunlardan bazıları: “ seni… seni, aşkın… aşkın… aşkın, gerek… gerek…gerek, cennet cennet” gibi.
Şiirin İçerik Yönünden İncelenmesi
Açıklama – Yorum
Yunus Emre, şiirlerini
tasavvuf düşüncesine göre yazar. Bu nedenle şiirleri bu doğrultuda anlamak ve
yorumlamak gerekir.
Aşkın aldı benden beni
Tasavvufa göre
yaşadığımız dünyada gerçek güzelliği ve gerçek mutluluğu bulmamız mümkün
değildir. İnsan, bünyesinde iyilik, güzellik, varlık öğelerinin yanında
kötülük, çirkinlik ve yokluk öğelerini de barındırır. Bu nedenle insan,
içindeki kötülük, çirkinlik ve yokluk öğelerinden kurtulmak zorundadır. Bunun
için de nefsini yenmek ve Allah aşkıyla yanmak gerekir. Allah’a ulaşmanın tek
yolu budur. Yunus da bu dizelerde Allah aşkıyla yandığını ve tek isteğinin
Allah’a kavuşmak olduğunu dile getiriyor. Öyle ki Allah aşkı onun için bir yaşama
biçimi haline gelmiştir, gecesi ve gündüzü onun aşkıyla doludur.
Ne varlığa sevinirim
Şairin dünya malında
gözü yoktur. Bu dünyadaki zenginliğin ya da yoksulluğun onun için bir anlamı
yoktur. Onun tek düşüncesi Allaha kavuşmaktır. Çünkü bu dünya geçicidir. Gerçek
olan Allahın varlığı ve birliğidir.
Aşkın âşıklar öldürür
Şair, bu dizelerde
gerçek aşkı bulan kişinin nefsini körelterek içindeki kötülük, çirkinlik ve
yokluk öğelerinden kurtulmasını; içini Allahın bir yansıması olan iyilik,
güzellik ve varlık öğeleriyle doldurmasını, ölüp yeniden dirilmeye benzetiyor.
Bunun da gerçek İlahi aşkla gerçekleşebileceğini ve ortaya çıkabileceğini dile
getiriyor.
Aşkın şarabından içem
Bu dizelerde geçen
şarap, Allah aşkıdır. Nasıl ki şarap içen sarhoş olup kendinden geçiyorsa insan
da gerçek aşkı bulunca kendinden geçer. Bu dizelerde geçen Mecnun da aşkı için
dağlara çıkmış ve tüm varlığını aşkına adamıştır. Şair, tüm varlığını aşkı için
terk eden Mecnun’un hikâyesini anımsatarak, kendisinin de aşk sarhoşu olup
diyar diyar gezdiğini dile getiriyor.
Sûfilere sohbet gerek
Bu dünyada herkesin
belli görevleri ve istekleri vardır. Sûfiler, yani yol gösterenler için sohbet,
ahiler yani eli açık cömert kişiler için öbür dünya, Mecnun gibilere ise âşık
oldukları kişi gerektir. Şair içinse bunların hiçbir önemi yoktur. Onun için
önemli olan tek şey Allah’a kavuşmaktır.
Eğer beni öldüreler
Şair, Allah aşkıyla
öylesine kendinden geçmiştir ki hiçbir şey onu yolundan döndüremeyecektir. Öyle
ki ölüm bile bu yolda kendisine engel değildir. Şair, bu dizeleri içinde
bulunduğu aşkın büyüklüğünü ve yüceliğini vurgulamak için söylemiştir.
Cennet cennet dedikleri
Şair, bu dörtlükte bazı
insanların cennetteki nimetlerden faydalanmak için ibadet ettiğini, kendisi
içinse cennetin hiçbir önemi olmadığını söylüyor. Onun için tek önemli şey
Allaha ulaşmak ve onun varlığında kaybolmaktır.
Yunus durur benim adım
Şair, içindeki aşk
ateşinin gün geçtikçe daha da arttığını söyleyerek, bu aşkla hem bu dünyada hem
de öteki dünyada mutlu olduğunu belirtiyor. İki dünyadan kastedilen içinde
yaşadığımız dünya ve öldükten sonra gideceğimiz mana âlemidir. Şair için her
iki dünyada sahip olunabilecek nimetlerin önemi yoktur. Onun için önemli alan
bulduğu gerçek aşktır. Bu yolda çektiği türlü sıkıntılar şair için bir engel
değildir. O gerçek aşkı bulduğu için mutludur.
Şiirin teması: Allah aşkıdır.
Şiirdeki
Söz Sanatları
“yanarım”
mecaz sanatı (Şair, yanmak
kelimesini Allah aşkı anlamında kullanmıştır. Aşk ateşe benzetilmiş, âşık olmak
ise yanmak anlamında kullanılmıştır.)
“dün
ü günü” tezat sanatı
(Birbirine zıt özellikler taşıyan gece ve gündüz kelimeleri bir arada
kullanılıyor)
“varlık,
yokluk” mecaz / tezat sanatları (Kelimeler mecaz
anlamda: varlık zenginlik, yokluk fakirlik anlamlarında kullanılıyor. Aynı
zamanda bu iki kavram birbirine zıt olduğu için tezat sanatı var)
“Aşkın
âşıklar öldürür” mübalağa
sanatı (abartma var)
“aşk
denizi” teşbih
sanatı (Aşk denize benzetiliyor)
“şarap”
mecaz sanatı (Şarap, aşk anlamında
kullanılıyor. Şarap aynı zamanda bir tasavvuf terimidir; ilahi aşk anlamında
kullanılır)
“Mecnun”
telmih sanatı (Bu dizede şair, bize
Leyla ile Mecnun hikâyesini anımsatıyor.)
“Gün
geçtikçe artar odum” teşbih
sanatı (aşk, ateşe (od) benzetiliyor)
Şiirin
Dil ve Anlatımı
Tasavvuf düşüncesini
geniş kitlelere duyurmayı başaran Yunus Emre, şiirlerinde açık, yalın, içten ve
akıcı bir Türkçe kullanmıştır. Görüş, düşünce ve inançlarını lirik bir
anlatımla dile getiren şair, bu yolla şiirlerine derin anlamlar yüklemeyi
başarabilmiştir.
Şiirdeki kelime ve
eklerin yazılışına bakınca (öldüreler, savuralar, içem, odum vb.) 13. yüzyıl
Türkçesinin özellikleri görülür.
Yunus’un şiirlerinde
bazı kelimeler (aşk, âşık, tecelli, şarap vb.) gerçek anlamda değil mecaz anlamda
kullanılmıştır. Bu da şiire görünen anlamı dışında derin anlamlar
kazandırmıştır.
Yunus Emre’nin İlahi’si,
tasavvuf düşüncesini ve Allah aşkını yalın, temiz ve herkesin anlayacağı bir
dille anlatan, günümüze kadar gelmeyi başarabilen, döneminin nadir ürünlerden
biridir.
Şair Hakkında - Yunus Emre
Yunus Emre’nin kesin
olmamakla birlikte 1241 – 1321yılları arasında yaşadığı kabul edilmektedir.
Doğum yeri kesin olarak bilinmiyor. Yaşadığı dönem Selçuklu Devleti’nin
yıkıldığı ve Moğol istilasının olduğu dönemdir.
Yunus Emre, medrese eğitimi gördü. Arapça ve Farsça öğrendi. İran ve Yunan mitolojisiyle, tasavvuf felsefesini inceledi. Taptuk Emre’nin dergâhında hizmet etti. Taptuk Emre’nin düşüncelerini yaymak için Anadolu’yu dolaştı. Öldüğü ve toprağa verildiği yer kesin olarak belli değildir. Anadolu’nun pek çok şehrinde mezarının olması onun halk tarafından ne kadar çok sevildiğinin bir göstergesidir. Yunus Emre’nin çok sevildiğinin ve benimsendiğinin bir başka göstergesi de hakkında çıkarılan pek çok efsanenin halk arasında yaygın olmasıdır.
Yunus Emre’nin keskin bir gözlem gücü, derin
bir hoşgörü anlayışı vardır. Şiirlerini hem hece hem de aruz ölçüsüyle yazdı.
Nazım birimi olarak dörtlük kullanan şair, aynı zamanda aruz ölçüsüyle gazeller
de yazdı.
Yunus Emre, Türk
edebiyatının en büyük şairlerinden biridir. Onun “varlık, yokluk, ilahi aşk ve
insan sevgisi” ile ilgili derin düşünceleri vardır. Onun gerçek vatanı Allah
katıdır, dünya ise onun için bir gurbettir. Bu yüzden kendini çaresiz,
kimsesiz, içi aşk ateşiyle yanan, özlem dolu bir garip olarak görür.
Şair, duygu ve
düşüncelerini 13. yüzyıl Türkçesiyle, lirik bir anlatımla dile getirmiştir.
Yunus’un şiirleri çok güçlü bir duygu yoğunluğuna sahiptir. Onun şiirlerinin bu
kadar çok sevilmesinin altında yatan sır da budur. Ancak bu şiirlerde sadece
duygu değil düşünce de vardır. Onu Yunus Emre yapan, şiir aracılığıyla meydana
getirdiği düşüncelerindeki derinliktir. Yunus Emre’nin şiirlerinde işlediği
konular tasavvufla ilgili düşüncelerdir. Yani ilahi aşk ve bu aşkın vermiş
olduğu coşku ve heyecandır. O, tüm yaşantısı boyunca gerçek aşkı aramış,
Allah’a ulaşmanın özlemini çekmiş, bu duygu ve düşüncelerini şiir yoluyla dile
getirmiştir. Yunus’un şiirleri yalnızca lirik değil aynı zamanda didaktik
özellikler de taşır.
Yunus Emre’nin
şiirlerinde görülen bir başka özellik de “sehl-i mümteni” sanatının çok ustaca
kullanılmasıdır. Bu sanatta esas; anlaşılması çok kolay gibi görünen, ancak
yazılması zor olan ve derin anlamlar taşıyan sözler söyletebilmektir. Örneğin “Aşkın aldı benden beni / Bana seni gerek
seni” dizeleri görünüşte çok kolaymış ve herkesin söyleyebileceği sözlermiş
gibi görünür, ancak üzerinde düşünülünce bu sözlerin içersinde derin duygu ve
düşünceler barındıran, bulunması zor sözler olduğu görülür.
Yunus Emre, özellikle
tekke edebiyatında kendi tarzını yaratmış, kendinden sonra gelenlere örnek olmuş,
halkın gönlünde yer bulmuş, günümüze kadar gelebilmiş usta bir şair ve bilge
bir kişidir.
Eserleri
Divan
Yunus Emre’nin ilk
önemli eseridir. Eser aynı zamanda Anadolu sahasındaki ilk divan olarak kabul
edilir. Divan’da dört yüz civarında şiir mevcuttur. Şiirlerde hece ve aruz
birlikte kullanılmıştır. Divan’da ilahilerin yanında gazel ve mesnevi tarzında
yazılmış şiirler de vardır. Yunus’un Divan’ı asıl değil derleme bir divandır.
Risaletü’n Nushiyye
eser mesnevi tarzında yazılmıştır. 14. yüzyılın başlarında yazıldığı sanılmaktadır. Eserin içersinde 13 beyitlik bir mukaddime (önsöz) vardır. Eser üç bölümden oluşur: “Dasitan-ı Ruh ve Akıl”, “Dasitan-ı Kanaat”, “Dasitan-ı Gadab”