Huzur Roman İncelemesi

Eser Hakkında

Ahmet Hamdi Tanpınar tarafından yazılan roman, 1948 yılında Cumhuriyet gazetesi tarafında tefrika edildi. 1949 yılında kitap olarak tek cilt halinde basılan romanın, daha sonra pek çok basımı yapıldı. Roman: “İhsan”, “Nuran”, “Suat”, “Mümtaz” olmak üzere dört bölümden oluşur.

Romanın Özeti

Birinci Bölüm: “İhsan”

Mümtaz’ın amcasının oğlu İhsan, hastalığı iyice ağırlaşmış, evde yatmaktadır. Evlerinde bu durumdan kaynaklanan, sıkıntılı bir hava vardır. Bu nedenle kontrat yenilemek, kiraları almak, bakıcı bulmak, evin idaresiyle ilgilenmek Mümtaz’a kalmıştır.

İhsan’ın karısı Macide, ikinci çocuğuna hamiledir. Doğumun sorunlu geçebileceğini düşünerek hastaneye yatar. Kızı Zeynep, hastaneye annesinin yanına gelirken bir arabanın çarpması sonucu ölür. İhsan ve doktorlar, Macide’nin bu felaketi öğrenmemesi için elinden geleni yapar. Ancak Macide, durumu hastabakıcıdan öğrenir, kızının bulunduğu yere sürünerek gider. Kızını o halde gördükten sonra bir türlü kendine gelemez. Ahmet’i bu durumdayken doğurur.

Mümtaz’ın hastabakıcı bulmak için gittiği adreslerin çoğu yanlış çıkar ya da kimseyi evlerinde bulamaz. Mümtaz, İstanbul’a gelişini, geçmişte yaşadığı sıkıntılı günleri hatırlar.

Babası Kurtuluş Savaşı sırasında yaşadıkları şehrin düşeceğini anlayınca çocuklarını ve eşyalarını alıp şehri terk etmek için hazırlıklara başlar. Ancak Mümtaz’ın babası bir Rum tarafından öldürülür. Babası gömülürken düşman şehre girer. Yanmakta olan şehirden ayrılıp gidecekleri yere kadar sürecek olan yolculukları uzun ve zor şartlarda gerçekleşir. Mümtaz ve annesi bu zor yolculuğun ardından Antalya’ya yerleşir fakat kısa süre sonra annesi hastalanıp ölür.

Annesinin ölümünden sonra Mümtaz, İstanbul’a amcasının oğlu İhsan’ın yanına gider. Mümtaz’ı bir odaya yerleştirirler. Mümtaz’ın İstanbul’a alışması kolay olmaz. İhsan, onun ilgisini edebiyata, güzel sanatlara, müzik ve tarihe yöneltir. Mümtaz, okulu bitirdikten sonra kendini geliştirmeye devam eder.

Mümtaz, öğleden sonra kiracıyı görmek için tekrar sokağa çıkar. Bitpazarını gezer, kitapçıya uğrayarak bazı kitaplara göz atar. Nuran’la yaşadıkları güzel günleri hatırlar, ondan ayrı kalmanın verdiği kalp sızısıyla şehri dolaşmaya devam eder.

İkinci Bölüm: “Nuran”

Bir sabah Mümtaz, hayatına yön verecek olan kadın olan Nuran’la ada vapurunda tanışır. Nuran’ın kocası başka bir kadınla yaşamaktadır. Bu nedenle evlilikleri bitme aşamasına gelmiştir. Mümtaz ile Nurhan arasında bir yakınlaşma olur ve aralarındaki ilişki gün geçtikçe ilerler. Mümtaz’ın kötü giden hayatında ayakta kalmasını sağlayan en önemli şeylerden biri Nuran olur. Mümtaz ile Nuran birlikte olmaya başlar. Her ikisi de edebiyat, resim, şiir ve musikiden hoşlanmaktadır. Kısa sürede birbirlerine karşı duydukları yakınlık, sevgi ve heyecan artar.

Nuran, Mümtaz’ı ailesiyle tanıştır. Artık sık sık görüşmektedirler. İstanbul’u birlikte dolaşırlar. Nuran, Mümtaz’ı tanıdıkça ona olan güveni artmakta, kendisine iyi bir eş olacağını düşünmektedir. Ancak başta çocukları olmak üzere eski eşi Fahir ve Nuran’a gizli hisler besleyen Yaşar ve Suat da bu beraberliğe karşıdır. Fahir’i birlikte yaşadığı Emma terk ettiği için Nuran’la tekrar barışmak ister. Mümtaz ise Nuran’la bir an önce evlenmek ve bu sıkıntılara son vermek ister.

Üçüncü Bölüm: Suat

İhsan, evinde bir yemek daveti verir. Eğlence geç saatlere kadar sürer. Davete Suat da gelir. Sohbet sırasında ölüm cinayet gibi konulardan bahsederek herkesi tedirgin eder.

Mümtaz, Nuran’la ilgili bir dedikodu duyar. Söylentiye göre Nuran, içinde Suat’ın da bulunduğu davetlere katılmaktadır. Bu durumu Nuran’a sorar. Söylentiler doğru değildir. Nuran, evin anahtarlarından birini kaybettiğini, Suat’ın bu anahtarı bulmuş olmasından şüphelendiğini söyler. Bu durumda Mümtaz ile Nuran, İhsan’ın evinde kalmaya başlar.

Bir gün eve döndüklerinde, üst kattaki ışığın yanmakta olduğunu görürler. Yukarı çıktıklarında Suat’ı kendini asmış halde bulurlar. Bu olaydan sonra Nuran, mutlu olamayacaklarını ve ayrılmaları gerektiğini düşünerek Bursa’ya gider. Mümtaz Bursa’ya gidip, Nuran’la uzun uzun konuşur, ancak çabaları sonuç vermez. Mümtaz için hayat artık çekilmez hale gelmiştir.

Dördüncü Bölüm: Mümtaz

 Mümtaz artık kendini hasta olan İhsan’a adamıştır. Devamlı onunla ilgilenir. Bir gün eve geldiğinde İhsan’ın iyice fenalaşmış olduğunu görür. Bunun üzerine doktor çağırmak için dışarı çıkar. Beyazıt’a gidip hükümet doktoru çağırmak ister fakat orada pek çok hastanın doktor beklemekte olduğunu görür. Bir polisten, askeri bir doktorun evinin adresini öğrenip doktoru eve getirir. Doktor ilaç yazar ve onları almasını ister. Mümtaz, ilaçları almak için yola koyulur. Yolda aklına Suat gelir. Suat’ın hayaliyle konuşmaya başlar. Bu konuşma sırasında kendini kaybedip yere düşer. Elindeki ilaç şişeleri kırılır. Mümtaz kanlar içinde kalır.

Eve döndüğünde, İhsan’ın iyileştiğini ve ilaçlara gerek kalmadığını görür. Mümtaz, yukarı çıkmak istese de ilk basamakta oturup kalır. Mümtaz’ın kanlar içindeki ellerine bakarak, düşüncelere daldığı sırada radyodan Dünya Savaşı’nın başladığı haberi yükselir.

Romandaki Kişiler

Mümtaz

Küçük yaşta anne ve babasını kaybetmiş, hayal dünyası geniş biridir. Küçüklüğünden beri kitapları çok sever. İhsan sayesinde şiir, musiki gibi güzel sanatlara ilgi duyar. Kitap okumaktan, sanattan ve her türlü güzellikten zevk almasını bilen kültürlü, aydın bir kişidir. Sevdiklerini kaybetmenin acısını yaşarken, bir de sevdiği kadınla ayrılmaları onu derinden sarsmıştır.

Nuran

Fahir’in eski karısı, Suat’ın gizli aşkı, Mümtaz’ın sevdiği kadındır. Duygularını fazla açığa vurmayan, neşeli, güzel bir kadındır. Evlilikte hayal kırıklığına uğramış, Mümtaz’la tekrar hayata dönmüştür. O da Mümtaz gibi sanata ve kitaplara düşkün biridir.

İhsan

Bir bacağı sakat olan İhsan, aynı zamanda hastadır. Mümtaz’ın yetişmesinde önemli rol oynamış, hoş sohbet, sanata ve kitap okumaya meraklı bir kişidir. Mümtaz’ın amcasını oğludur.

Suat

Neyi, nerede, nasıl yapacağı belli olmayan, konuşmalarıyla çevresindekilerin huzurunu kaçıran dengesiz biridir. İnsanlarla bağını koparmış, kendi için yaşayan, kimseyi sevmeyen, kimsenin de kendisini sevmediğine inanmış biri karakterdir. Eşine ve çocuklarına karşı ilgisizdir. Hiçbir şeyden hoşnut olmayan bir yapısı vardır.

Fahir

Nuran’ın eski kocasıdır. Evliliklerinin yedinci yılında Nuran’dan sıkılmış ve Emma adlı bir kadınla yaşamaya başlamıştır. Emma tarafından terk edilince tekrar Nuran’la barışmak ister.

Emma

Fahir’in uğruna karısını ve çocuklarını terk ettiği yabancı uyruklu kadındır. Fahir’in metresiyken de başka erkeklerle birlikte olan bir kadındır. Nitekim zengin bir İsviçreliyle birlikte Paris’e kaçarak Fahir’i terk eder.

Macide

İhsan’ın karısıdır. Etrafına mutluluk saçan, iyilik perisi gibi bir kadındır. Mümtaz’a annesinin yokluğunu aratmamıştır. Macide hasta kocasına, çocuklarına ve Mümtaz’a çok iyi bakmış, onlarla yakından ilgilenmiş, iyi kalpli, sabırlı bir ev kadınıdır.

Mekân

Roman, İstanbul’un çeşitli semtlerindeki farklı mekânlarda geçer. Mümtaz, bu mekânların betimlemesini ayrıntılı bir biçimde yapar. Eserde bu mekânların betimlemesine özellikle önem verilmiş, özen gösterilmiştir. Çünkü Mümtaz’ın gözünde Nuran, İstanbul’u temsil etmektedir. 

Zaman

Romanın zamanı İkinci Dünya Savaşı başlamadan bir gün öncesidir. Bu bir günlük zamanda Mümtaz, sık sık geçmişe giderek çocukluk ve gençlik yıllarına, Nuran ile tanıştıkları ve ayrıldıkları günlere gidip gelir. Bu açıdan bakıldığında olayların anlatıldığı zaman; Mümtaz’ın babasının ölümünden İkinci Dünya Savaşı’nın başladığı güne kadar olan süreyi kapsamaktadır.

Anlatıcının Bakış Açısı

Roman ilahi bakış açısıyla anlatılmıştır. Üçüncü tekil kişi ağzıyla anlatılan romanda, anlatıcı her şeyi izler, bilir, görür ve olayları bu doğrultuda anlatır.

Romanın Türü

Romanda çeşitli sosyal ve psikolojik tahlillerin yapıldığı görülür. Eser, “tahlil romanı” türüne girer.

Romanın Konusu ve Teması

Romanın konusu aşktır. Eserde aşkla birlikte; ayrılık, mutsuzluk, huzur, hastalık, doğa, kültür, uygarlık, sosyal sorunlar ve estetik düşünceler iç içe işlenmiştir.

Romandaki ana tema ise; Mümtaz ile Nuran’ın birlikteliği ve ayrılıklarıdır.

Dil ve Anlatım

Roman dört bölümden oluşur ve bu bölümlerin her birine bir karakterin adı verilir. Ancak bölümlere verilen adlar karakterlerin sadece hayat hikâyelerini anlatmak için değil, aynı zamanda onların roman içindeki önemlerini de vurgulamak içindir.

Romanda anlatılan zaman bir günü kapsamaktadır. Ancak geçmişe dönüşler yapılarak, geniş bir zaman kesimi anlatılır. Dili kendi içinde sanatsal bir öge olarak gören Tanpınar, eser boyunca yoğun bir dil kullanır. Anlatımdaki karmaşık cümleler, uzun ve estetik paragraflar, göndermeler ve alıntılar dikkat çeker.

Romanın merkezine aydın bir kişi olarak, Mümtaz’ı yerleştiren yazar, onun iç dünyasını ele alırken bilgi seviyesini de buna göre belirler. Bu nedenle Mümtaz, gördüğü şeyleri, daha önce okuduğu ve dinlediği sanat eserlerine göre değerlendirir, olayları bu şekilde algılar.

Genel Değerlendirme

Ahmet Hamdi Tanpınar tarafından yazılan “Huzur” adlı romanda olaydan çok tahlillere yer verilmiştir. Romanda aşk, ayrılık, eski-yeni çatışması, kültür, sanat, ruhsal, durumlar, insan ilişkileri gibi konulara işlenmiştir. Yazar bu konulardaki gözlem, tespit ve düşüncelerini sanatsal bir dille anlatmıştır.

Bazı okuyuculara sıkıcı gelebilecek olan eser, bazı okuyuculara oldukça ilgi çekici gelebilir.

Anlatım tekniği açısından oldukça önemli bir yere sahip olan roman, aynı zamanda belli bir dönemin sosyal ve kültürel yaşamına da ışık tutmaktadır.

EN ÇOK OKUNAN YAYINLAR

Sanat Şiiri İncelemesi

Yağmur Şiiri İncelemesi

Kaldırımlar Şiir İncelemesi

Çoban Çeşmesi Şiir İncelemesi

Otuz Beş Yaş Şiiri İncelemesi