Saatleri Ayarlama Enstitüsü Roman İncelemesi
Ahmet
Hamdi Tanpınar tarafından yazılan “Saatleri Ayarlama Enstitüsü” adlı romanın ilk basımı 1961 yılında
yapılmıştır. Anı biçiminde yazılan roman, dört bölümden oluşmaktadır.
Romanın
Özeti
Birinci Bölüm: Büyük
Ümitler
Hayri İrdal, hayatını Halit
Ayarcı ile tanışmadan öncesi ve sonrası olmak üzere ikiye ayırır. Hayatını anlatmaya
çocukluğundan başlar. Yoksul bir ailede doğup büyümesine rağmen mutlu bir çocukluğu
vardır. Asıl doğum günü olarak belirttiği gün, dayısından hediye olarak bir
saat aldığı gündür. Saati incelemeye, içini sökmeye ve kurcalamaya başlar.
Böylece saatlere olan merakı gittikçe artar. Zamanının çoğunu Nuri Efendi’nin
muvakkithanesinde geçirir. Ancak Nuri Efendi, ona pek iş yaptırmaz, o da ayak
işlerine bakar.
Nuri Efendi’nin
ölümünden sonra Hayri İrdal, başka bir saatçinin, Asım Efendi’nin yanında işe
başlar. Bir saatin çalınması nedeniyle işten çıkarılır. Bu olayın ertesi günü
halası ölür. Ekonomik durumları kötü olduğu için babası, halasının cenazesiyle
ilgilenmek yerine, evine gidip satılabilecek şeyleri toparlamaya başlar.
Gömülmek üzereyken dirilen hala, eve döner, onları işbaşında yakalar ve evinden
kovar.
İkinci Bölüm: Küçük Hakikatler
Hayri İrdal, askere
gider. Terhis olup İstanbul’a dönünce her şeyi çok değişmiş bulur. Babası
askerdeyken ölmüştür. İş aramaya başlar. Ancak iş bulması zordur. Abdüsselam
Bey’in teşvikiyle Posta Telgraf Mektebi’ne girer. Okula başladıktan sonra Abdüsselam
Bey’in kızı yerine koyduğu Emine ile evlenip onların evine yerleşir.
Hayri İrdal, tünel
idaresinde çalışmaya başlar. Bir kızı olur. Abdüsselam Bey, çocuğa annesinin
adı olan Zehra ismini verir. Zehra’yı “valide” diye çağırmaya başlar. Ölmeden
önce bütün servetini Zehra’ya bıraktığına dair vasiyetname hazırlar. Ölümü
üzerine akrabalar eve doluşur. Evli çifti, ihtiyar adamı kandırmakla suçlayıp mahkemeye
verirler. Mahkeme sonuçlarına göre vasiyetname iptal edilir.
Bir gün iş arkadaşı
Sabri Bey’e şaka olsun diye olmayan “Şerbetçibaşı Elması”ndan bahseder. Kısa
zamanda bunu etrafındaki herkes duyar. Bu aynı zamanda Abdüsselam Bey’in
alacaklıları tarafından da duyulur. Hayri İrdal’ı tekrar mahkemeye verirler.
Durumu mahkemeye anlatmaya çalışsa da mahkeme, Hayri İrdal’ın anlattıklarını
tutarsız ve saçma bulur. Akli dengesinin kontrolü için adli tıbba gönderilir.
Hayri İrdal ile Doktor Ramiz burada tanışırlar.
Doktor Ramiz’in tedavi
edecek başka hastası olmadığı için sürekli onunla ilgilenir. Teşhis ve tedavi
süresince Hayri İrdal, oradaki saatleri tamir eder. Doktor Ramiz’in teşhisine
göre “baba psikozu” hastalığına tutulmuştur. Doktor Ramiz’in raporundan sonra hastaneden
çıkan Hayri İrdal, Doktor Ramiz ile arkadaş olur. Doktor Ramiz onu kendi çevresindeki
çeşitli meslek mensubu arkadaşlarıyla tanıştırır. Birlikte “İspritizma Cemiyeti”ni kurarlar. Bu
sıralarda Hayri İrdal’ın bir de oğlu olur. Eşi Emine, hastalanarak ölür. Eşinin
ölümüyle sarsılan Hayri İrdal çocuklarıyla pek fazla ilgilenemez.
Doktor Ramiz, uzun
zamandır planladığı “Psikanaliz Cemiyeti”ni kurar ve Hayri İrdal’ı cemiyetin
başına müdür olarak getirir. Konferanslarından birinde Hayri’yi tedavi ettiği
ilk hasta olarak tanıtır. Cemiyetten Cemal Bey, Hayri İrdal’a kendi şirketinde
çalışmasını teklif eder. Hayri, kabul eder. Bir süre çalıştıktan sonra Cemal
Bey’le anlaşamaz ve işten çıkarılır.
Üçüncü Bölüm: Sabaha
Doğru
İşinden çıkarılan Hayri
İrdal, yoksulluk çekmeye başlar. Bu sırada kızı Zehra’yı isteyen Topal İsmail
adında biri vardır. Hayri, Topal İsmail’den hoşlanmaz ve kızını vermek istemez.
Ancak karısı ve baldızlarının ısrarı üzerine vermeye razı olur.
Bir gün kahvede
otururken Doktor Ramiz, onu hayatının akışını değiştirecek olan Halit Ayarcı
ile tanıştırır. Doktor Ramiz, onun iyi bir saat tamircisi olduğundan bahseder.
Bunun üzerine Halit Ayarcı, cebinden bozuk bir saat çıkararak tamir etmesini
ister. Hayri İrdal, yanında gerekli aletlerin olmadığını söyler ve birlikte
Agop Saatçiyan’ın yanına giderler. Saati tamir ettikten sonra birlikte Boğaz’a
giderler. Boğaz’da yemek sırasında Hayri İrdal, Halit Ayarcı’ya bütün hayatını
anlatır. Burada Saatleri Ayarlama Enstitüsü’nün temelleri atılır.
Küçük bir daire
tutulur. Dairede; Hayri İrdal müdür muavini, Halit Ayarcı teşkilatçı, yeğeni
Nermin kıdem şefi olarak görev alır. İlk ay hiçbir şey yapmadan otururlar, sadece
eksiklerini tamamlarlar. Halit Ayarcı, üçüncü aya doğru enstitünün hazır
olduğunu söyler. Hayri İrdal, bir işi olduğu için rahattır, ancak yaptıkları
işe pek anlam veremez.
Bir sabah Halit Ayarcı,
belediye reisi ve yardımcıları birlikte daireyi gezmeye başlar. Halit, belediye
reisine enstitünün kadro ve ihtiyaçları hakkında bilgi verir. Üç gün sonra
Hayri İrdal’ın kızı Zehra da enstitüde kâtip olarak çalışmaya başlar. Kadro
genişlemeye başlar; eş, dost ve akrabalar işe alınır. Galatasaray ve
Teşvikiye’de ek istasyonlar açılır. Bir yetkili müesseseyi ziyaret eder.
Gazetelerde de enstitü
ile ilgili bir şeyler yazılıp çizilir. Çoğu Halit Ayarcı ile ilgilidir. Fakat
kimilerine göre Hayri İrdal’ın yaptıkları daha önemlidir. Bu nedenle pek çok
makaleye konu olur. Enstitüye bağlı ayar istasyonları açılır. Buraları saatleri
durmuş hanımların ve beylerin saat ayarlarını düzeltmek için yol üstünde
uğrayacakları küçük yerlerdir.
Enstitünün belli
amaçları vardı. Eski saat ustalarını tanıtmak gibi. Bu nedenle “Ahmet Zamani Efendi’nin Hayatı ve Eserleri”
isimli bir kitap çıkarırlar. Hayri İrdal, endişelidir fakat Halit Ayarcı oldukça
sakin ve kendinden emindir. Hayri İrdal’ın düşmanlarından Cemal Bey, Ahmet
Zamani diye birinin olmadığını, anlatılan kişinin gerçekte Fenni Efendi diye
biri olduğunu ortaya atar. Bununla ilgili pek çok makale ve röportaj yazılır. Herkes
Ahmet Zamani’nin varlığından şüphe etmeye başlar. Tam bu sırada Hayri İrdal,
ceza sistemini bulur. Herkes Ahmet Zamani Efendi’yi unutur. Cemal Bey, Tayfur
Bey tarafından öldürülünce müessese için en büyük tehdit ortadan kalkmış olur.
Zarife Hala, evinde bir
kokteyl verir. Bu davette her milletten insan bulunmaktadır. Halası onları, davetlilerin
hepsiyle tek tek tanıştırır. Hayri İrdal, kokteylden sıkılarak uyumaya gider.
Bir süre sonra Halit Ayarcı, Hayri’yi uyandırır ve Van Humbert ile tanıştırmaya
götürür. Van Humbert, İstanbul’da bir ay kalır ve çok memnun bir biçimde
ayrılır.
Dördüncü Bölüm: Har
Mevsimin Bir Sonu Vardır
Bir ajans telgrafında
Amerika’da altı şehirde birer tane “Saat Sevenler Cemiyeti” kurulduğu haber
verilir. Bir müddet sonra da bu cemiyetler İstanbul’daki cemiyetlerle ilişki
içine girerler. Onlardan enstitü binasının yapımı için, içten ve dıştan saat
şeklinde bina tasarlanmasını isterler. Ancak binayı tasarlayacak bir mimar bulamazlar.
Sonunda Hayri İrdal’ın aklına bir bina tasarımı gelir. Halit Ayarcı, tasarıyı
beğenir. Hayri İrdal’ın bu projesi tutsa da bir sonraki saat evler projesi
tutmaz. Halit Ayarcı, bunun üzerine geri plana çekilir. Binanın açılışına
gelir. Güzel bir konuşma yapar. Ancak daha sonra ortadan kaybolur.
Enstitüye yabancı bir
heyet gelerek Hayri İrdal’a bazı sorular sorar. Hayri İrdal, çoğuna cevap
veremez. Halit Ayarcı’ya ulaşmaya çalışır, ancak tüm çabaları boşa çıkar. Üç
gün sonra müessesenin lağvedilme emri gelir.
Hafta sonu Villa
Saat’te karısı Pakize’nin düzenlediği toplantı vardır. Davette konuklar düşmanca
bir tutum içindedir. Ancak Halit Ayarcı’nın davete gelerek enstitünün kapanışı
sırasında herkesin görevli olduğunu bildirmesi üzerine davetlilerin neşesi
yerine gelir. O günden sonra Hayri İrdal, Halit Ayarcı’yı kaza yaptığı geceye
kadar görmez. Halit Ayarcı ölür. Hayri İrdal, hayatını ve Halit Ayarcı’la
ilgili münasebetlerini anlatan kitabı yazmaya başlar.
Romandaki
Kişiler
Hayri İrdal
Hayri İrdal kendisini
uysal, sade geçim derdi ile meşgul bir adam olarak tanımlar. Sosyal açıdan bir
takım sorunları olduğunu anladığımız Hayri İrdal’ın gerçekte ilgilendiği tek
şey saatlerdir. Çocukluk ve gençlik yıllarında sürekli hor görülen, toplumun dışında
bırakılan İrdal, ilerleyen yıllarda başarılı ve şöhretli bir adam olmayı,
geçmişten alınmış bir öç olarak görecektir.
Çeşitli işlerde
çalışmış, yoksulluk çekmiş biridir. Halit Ayarcı ile birlikte Saatleri Ayarlama
Enstitüsünü açmış, bu sayede üne ve paraya kavuşmuştur. Önceleri insanlar
tarafından pek önemsenmezken, enstitünün açılışından sonra herkes tarafından
takdir edilen, değer verilen biri olmuştur.
Hayri İrdal, kişiliği
tam oturmamış, yeni ve eski arasında sıkışmış, daha çok eskiye bağlı, değişime ayak
uyduramayan bir yapıya sahiptir.
Halit Ayarcı
Halit Ayarcı ile ilgili
tüm özellikleri Hayri İrdal’ın kaleminden öğreniyoruz.
İlk iki bölümde hiç
gözükmeyen, yalnızca kendisinden bahsedilen Halit Ayarcı, Hayri İrdal’ın
hayatındaki etkisiyle ön plana çıkar. Enstitünün kuruluşunda başrolü oynayan
Halit Ayarcı, romanın anlatısı içinde iki farklı biçimde karşımıza çıkar. Hayri
İrdal, ondan “büyük adam”, “hayatında güzel, faydalı ne varsa hepsinin nedeni”
diye övgü dolu sözlerle bahsetse de bu övgülerin içinde onun bazı konularda
yalan söylediğini, tam anlamıyla iyi bir insan olmadığını ima eder.
Halit Ayarcı, şık
giyinen, aydın görüşlü, yakışıklı biridir. Cumhuriyet döneminde yaşayan,
yenileşmeyi ve modernleşmeyi kendi kişisel çıkar ve hırslarına alet eden
insanların temsilcisi olarak görülür. Realist bir görüşe sahiptir, ancak bu
görüş gerçeği olduğu gibi görmek anlamına gelmez. En büyük merakı insanları
şaşırtacak, hatta korkutacak işler yapmak, bu işlerde başarılı olmaya
çalışmaktır. Çevresindeki insanları etkilemesini bilen, yeni işler icat
etmesini seven bir yapıya sahiptir. Pazarlama ve ikna konularında çok iyidir. Başarıya
ulaşmada her yolu mubah gören zeki, kurnaz ve girişken biridir. En zor
durumlarda bile olayları lehine çevirmeyi bilir.
Doktor Ramiz
Doktor Ramiz’in,
romanın yalnızca bir bölümünde etkili olduğu görülür. Hayri İrdal’ı Halit
Ayarcı ile tanıştıran odur.
Doktor Ramiz’in gerçek
anlamda tanıtıldığı bölüm romanın ikinci bölümüdür. Avrupa’da psikanaliz
üzerine çalışma yapan doktor, bu dönemde yeni bir bilim dalı olan psikanalizin
hayattaki her şeyi açıkladığına inanır. Yurda dönünce kendisine psikanaliz
yapacak bir hasta bulamaz. İlk hastası Hayri İrdal’ı bu açıdan inceler.
Doktor Ramiz, bir bakıma
Avrupa’da eğitim görmüş, kendi alanında öğrendiklerini uygulayınca bütün
sorunların çözüleceğini sanan kişileri temsil etmektedir. Temizlik hastası
diyebileceğimiz bir yapısı vardır. Sürekli ellerini yıkar, kolonya ile
temizler, eşyalarını taşıdığı bir çantayla dolaşır.
Cemal Bey
Cemal Bey, romanda
karşımıza kötü karakter olarak çıkar. Cemal Bey’in kötü karaktere dönüşmesi,
Hayri İrdal’ın onun eski eşi Selma Hanım’la bir ilişki yaşamasıyla olur. Bundan
sonra Cemal Bey, doğrudan Hayri İrdal’a saldırmaya, enstitü girişimlerini
baltalamaya başlar.
Cemal Bey’i doğrudan
Hayri İrdal’ın kaleminden tanıyoruz. Bu nedenle Hayri İrdal, kendisine kötü
davranan, işten çıkaran ve karısına âşık olduğu bir adamı, kasıtlı olarak kötü
göstermiş olabilir.
Emine
Hayri İrdal’ın ilk eşidir.
Abdüsselam Bey’in isteği üzerine evlenmesine rağmen Emine’yi gerçekten sever.
Onun ölümünü hayatının en müthiş felaketi olarak tanımlar. Bu evlilik sırasında
aile, fazla zengin ve rahat değildir, ancak mutludur. Yıllar sonra enstitü sayesinde
zengin ve tanınmış bir kişi haline gelse de yaşadığı saçma dünyayı bir türlü
kabullenemeyen İrdal, “Emine ölmese bunların hiçbirinin olmayacağını” ifade
eder.
Pakize
Hayri İrdal’ın ikinci
eşidir. Birbirlerini hiçbir zaman gerçek anlamda sevmedikleri hissedilen bu iki
karakter, enstitü kurulup Hayri İrdal’ın zengin, başarılı birisi olarak kabul
edilişinden sonra birbirlerine tahammül etmeye başlarlar.
Pakize, yalnızca
sinemayla ilgilenen, hatta kendini sinemada izlediği karakterler zannedecek
kadar akli dengesi bozuk biridir. Hayatı, yalnızca gösteriş için yaşayan ve
gösteriş yapabileceği imkânlar tanıdığı sürece mutlu olan Pakize, Hayri İrdal’ın
önemli mutsuzluk kaynaklarından biridir.
Romandaki
Diğer Kişiler
Zehra
(Hayri İrdal’ın kızı)
Mekân
Olayların yaşandığı
mekân İstanbul’dur.
Romanda karşımıza çıkan
ilk mekân Hayri İrdal’ın çocukluğunun geçtiği evdir. Daha sonra Abdüsselam
Bey’in konağı, Şehzadebaşı’ndaki kahve, Saatleri Ayarlama Enstitüsü binası
belli başlı mekânlardır.
Zaman
Romanda olaylar 19. Yüzyılın
sonundan, 20. Yüzyılın ilk yarısına kadar devam eder.
Romanda zaman tam
anlamıyla doğrusal olarak kullanılmaz. Romanın dört bölümü birbirini kronolojik
olarak takip etse de altmış yaşında anılarını yazan Hayri İrdal, daha sonra
duyduğu ve tecrübe ettiği şeyleri de çocukluk ve gençlik anılarıyla karışık bir
biçimde anlatır.
Hayri İrdal, doğum
gününü “16 Receb-i Şerif, sene 1310” olarak verir. Miladi takvime göre bu, 1893
yılına denk gelmektedir. İlerleyen zaman içinde Hayri İrdal, “1912 yılının hayatının
en ıstıraplı yıllarından biri olduğunu” ifade eder.
Romanda, zaman
açısından en önemli noktanın, yenilik kavramına verilen vurgu olduğu
söylenebilir. Enstitünün kuruluşunu ve işleyişini konu alan üçüncü ve dördüncü
bölümler cumhuriyetin ilk yıllarında geçer. Bu dönem yenileşme fikrinin ön
planda olduğu dönemlerdir.
Anlatıcının
Bakış Açısı
Eser, kahraman bakış
açısıyla anı biçiminde yazılmıştır. Eserin anlatıcısı Hayri İrdal, gerek
yaşadıklarını, gerekse geçmişini çocukluk ve gençlik anılarıyla birlikte,
karışık bir biçimde anlatır.
Dil
ve Anlatım
Eserin en çok dikkat
çeken yanı, yazarın Hayri İrdal’ın kalemi vasıtasıyla oluşturduğu anlatı
üslubudur. Romanın genelinde, uzun cümleler ve yoğun bir dil kullanılsa da
rahat takip edilebilen, akıcı bir anlatımı vardır.
Romanın edebi dili
bazen okuyucuyu tedirgin etse de romanın anlatım biçimi yaşanan olayları yer
yer gülünç hale getirir. Tanpınar, bu komik etkiyi farklı biçimlerde
oluşturduğu için tekdüze bir gülmece durumuna düşmez. Yazar bazen olayların
kendi saçmalığını ve komikliğini ön plana çıkarır.
Romanın ilerleyişi
içinde çok sayıda anlamsız ve saçma olay yer alır. Doğaüstü hazine avı,
İspritizma Cemiyeti’nin kurulması, Psikanaliz Cemiyeti’nin kurulması, halanın
öldükten sonra dirilmesi, Saatleri Ayarlama Enstitüsü’nün kurulması bunlardan
bazılarıdır.
Romanın
Türü
Eser, eski-yeni
çatışmasını konu almış, olaylara, kişilere ve kurumlara eleştirel bir açıdan
yaklaşmıştır. Tahlil romanı türüne girer.
Romanın
Konusu
Türk insanının Batı ve
Doğu arasında kalmasını ve bocalamasını konu edinen romanda iki uygarlık
arasında kalan Türk toplumunun zamanla değişmesi ve insanların paraya verdiği
önem ile bir anda nasıl değişebileceği anlatılır. Roman boyunca eski ve yeni
karşılaştırması yapılır.
Genel
Değerlendirme
Edebiyat tarihimizin en
ironik eleştiri romanlarından biridir. Anlatılan dünya gerçek dünyadan tamamen
farklıdır. Bütün karakterler gerçek dünyadan kaçıp bu kurgulanmış dünyaya
sığınmış gibidir.
Romanda anlatılan hikâye
dört dönemi içinde barındırır. Öncelikle Seyyid Lütfullah Tanzimat öncesi
dönemi ve o dönemdeki hurafeleri olan Andronikos hazinelerini konu alır ve
gerçek dünyada hiçbir karşılığı olmayan bu hurafenin peşinden gider. İkincisi
Nuri Efendi ile anlatılan ve saatleri insana benzeterek onları kişileştiren hikâyedir.
Bu da Tanzimat dönemine tekabül etmektedir. Bu iki karakterin simetriği olan
Hayri İrdal ve Halit Ayarcı karakterleri ise Cumhuriyet dönemi başlangıcını ve
yenileşme dönemi anlatan karakterlerdir. Bu karakterler de hurafeler peşinde
koşmaktadır. Ancak bu hurafeler daha moderndir. Örneğin Psikanaliz Enstitüsü,
İspritizma Cemiyeti ve Saatleri Ayarlama Enstitüsü gerçek hayatta karşımıza
çıkabilecek kurumlar değildir.
Halit Ayarcı, eskinin
sembolü saatle, yeninin sembolü enstitüyü birleştirir. Roman boyunca eski ve
yeni karşılaştırması yapılır. Bu nedenle Osmanlı dönemindeki hurafe anlayışı
Cumhuriyet döneminde de devam etmiştir izlenimi uyandırır.
Karakterler bağlamında
baktığımızda eski ve yenilik vurgusu Hayri İrdal’ın eşlerinde de kendini
gösterir. Eski eşi daha gerçek bir hayatı yaşarken yeni eşi sinemadaki
karakterlere uygun bir hayat yaşar. Bu da yeninin, modernliğin fazla abartılı
bir biçimde yaşandığının göstergesidir. Hayri İrdal ile Halit Ayarcı, adeta
birbirini tamamlayan iki karakter niteliğindedir. Hayri İrdal, Halit Ayarcı’nın
modern düşünce yapısına ve girişken yapısına muhtaçken; Halit Ayarcı da Hayri
İrdal’ın bilgi ve birikimine muhtaçtır.
Türk insanının Batı ve
Doğu arasında kalmasını ve bocalamasını konu edinen romanda yazarın kendine öz,
alaycı bir anlatım yolu seçtiği görülür.
Saatleri Ayarlama Enstitüsü, Türk edebiyatının en ilgi çekici, en karmaşık, en mistik ve en başarılı romanlarından biri olarak kabul edilmektedir.