Bir Günün Sonunda Arzu Şiir İncelemesi


Bir Günün Sonunda Arzu

Yorgun gözümün halkalarında
Güller gibi fecr oldu nümâyân,
Güller gibi.. sonsuz, iri güller
Güller ki kamıştan daha nâlân;
Gün doğdu yazık arkalarında!

Altın kulelerden yine kuşlar

Tekrârını ömrün eder i’lân.
Kuşlar mıdır onlar ki her akşam
Âlemlerimizden sefer eyler?

Akşam, yine akşam, yine akşam

Bir sırma kemerdir suya baksam
Üstümde semâ kavs-i mutalsam!

Akşam, yine akşam, yine akşam

Göllerde bu dem bir kamış olsam!
                             Ahmet Haşim

Şiirin Biçim Yönünden İncelenmesi

Nazım şekli: Serbest müstezat

Ölçüsü: Aruz ölçüsünün, “mef û lü / me fâ î lü / fe’ û lün”  kalıbıyla yazılmıştır.

 Uyak düzeni: Belirli bir uyak düzeni yoktur.

Nazım birimi: Benttir.

Şiirdeki Ahenk Unsurları

Şiirde ahenk sağlamak ve şiirdeki musikiyi arttırmak için şair, bir takım ses tekrarlarına başvuruyor.

İlk bentte “g” sesi etrafında bir ses öbekleşmesi göze çarpmaktadır. “Gözümün, güller, gibi, gün” kelimelerinde ilk hecelerin hemen hepsinin aynı sesi verdikleri görülmektedir. Yine aynı bentte ses öbekleşmesinin yanında kelime tekrarları da musikiyi sağlayan diğer öğelerdir. “Güller” kelimesi bent içinde dört kez, “gibi” iki kez tekrarlanmıştır. “Güller gibi” kelime gurubunun iki kez tekrarı bentte bir ahenk yoğunlaşması sağlamıştır.

İkinci bentte “lar, ler” ses öbekleşmesi görülmektedir. Şiirde “l” sesinin dışında “r”, “h”, “d”, “f” seslerinin de aynı öbekleşme içinde olduğu görülür. Bu bentte “l” ve “r” seslerinin tekrarıyla aliterasyon, “e” ve “a” seslerinin tekrarıyla da asonans yapılmıştır.

Ahenk bakımından en dikkat çekici kelime “akşam” kelimesidir. Kelime şiir içinde yedi kez tekrarlanmıştır. Ayrıca “baksam” ve “kamış” kelimeleri de aynı seslerden oluştuğu için şiirin son bölümlerinde yoğun bir ahenk düzeyine ulaşılmaktadır.

Şiirde anlatılan zamanın akşam olması ve akşam kelimesinin tekrarı sadece ahengi arttırmakla kalmaz, anlam açısından da büyük önem taşır.

Şiirde “dış ahengi” sağlayan uyak ve redifler ise düzensiz olarak şöyle sıralanmıştır.

---halkalarında

---arkalarında    “larında” redif; “ka” tam uyak

---güller

---kuşlar
---eyler    “ler” zengin uyak (e/a kulak kafiyesi)

---nümâyân

---nâlân
---i’lân         “ân” zengin uyak (-â iki ses değerindedir)

---baksam

---mutalsam
---olsam        “sam” zengin uyak

Akşam, yine akşam, yine akşam “dize tekrarı”

Şiirin İçerik Yönünden İncelenmesi (Açıklama – Yorum)

Daha ilk bakışta şiirin adı, şairin başka bir âleme gitme özlemini dile getirir. “Bir günün sonunda” kelime grubu, anlam olarak “akşam”a denk gelmektedir. Şiirin adından, akşam vakti gerçekleşmesi istenen bir arzudan söz edileceği açıktır. Nitekim şiirin son bendi de bu arzuyu dile getirmektedir.

Şiirin büyük bir kısmı, sabahın oluşu ve sabahla ilgili izlenimler üzerine kurulmuştur. İlk bentteki “fecr oldu nümayan” sözünde tan yerinin ağarması dile getirilir. İkinci bentteki “kuşlar tekrarını eder ilân” sözünden sabahın olduğu anlamı çıkar. “Kuşlar mıdır onlar ki her akşam âlemlerimizden sefer eyler” sözüyle de kuşların akşamları yuvalarına çekildiği, sabah ise ağaçlarda sesleriyle günün başladığını belli ederler. Akşam ancak son bentte ele alınır.

Yorgun gözümün halkalarında

Güller gibi fecr oldu nümâyân,
Güller gibi… sonsuz, iri güller
Güller ki kamıştan daha nâlân;
Gün doğdu yazık arkalarında!

Şiirde geceyi uykusuz geçirmiş bir insanın, sabahın oluşuna ait duyguları üzerinde durulmuştur. Ahmet Haşim’in diğer şiirlerinde de gecenin önemli bir yeri vardır. Özellikle mehtaplı gecelerin şaire gerçek dünyadan uzaklaşma, günün çirkinliklerinden kaçıp hayallere dalma fırsatı verdiği görülmektedir. Gece, aynı zamanda hayalde de olsa sevgiliyle birlikte geçirilen zamanın da bir ifadesidir. Bu bakımdan şiirde geçen yorgun göz imgesi, olumsuz ve yıpratıcı bir gecenin ifadesi değildir. Bu nedenle şair “gün doğdu yazık arkalarında” diyor. Burada şairin bütün bir gece neden uyumadığı açıklanmamış, okuyucunun yorumuna bırakılmıştır.

Buradaki dikkat çekici başka bir konu da “gül” kelimesinin farklı bir benzetme olarak kullanılmasıdır. “Güller gibi fecr oldu nümâyân” dizesinde gün ağarırken oluşan kızıl renk ve gün ışığının bulutların arkasından dalga dalga çıkması; yaprakları yeni açan kırmızı güle benzetiliyor. Bu dizede gülün fecre benzetilmesinde başka bir anlam daha vardır. Gül, çabuk solması, baharda kısa bir süre açması bakımından mutluluğun ve güzel şeylerin geçici olmasıyla da bağlantılıdır. Fecir (tan kızıllığı) de tıpkı gülün ömrü gibi kısa süren bir doğa olayıdır. Bu anlam “Güller ki kamıştan daha nalân” sözünde de vardır. Şair, fecrin kısa oluşuna duyduğu tepkiyi “inleyen gül” imgesiyle ifade ediyor.

Altın kulelerden yine kuşlar

Tekrârını ömrün eder i’lân.

Dizelerinde güneşin doğuşundan sonra doğadaki canlanma dile getirilmiştir. Kuşların sesleriyle varlıklarını duyurması, ömrün tekrarını ilan etmesi görevi gibi görülmüştür. Altın kuleler imgesi ilk bakışta kale kavramını akla getiriyor. Ancak burada, tan kızıllığıyla altın rengini alan ağaçlar kastediliyor. Şair burada bir realiteyi, estetik bir görüntü haline getirmiştir. Kuşların ömrün tekrarını ilan etmesi şairin hayal dünyasından uzaklaşması anlamına gelir. Bu durum şairde hoşnutsuzluğa neden olur.

Kuşlar mıdır onlar ki her akşam

Âlemlerimizden sefer eyler?

Dizelerinde şair, aslında kuşlar aracılığıyla, kendisinin gerçek dünyadan uzaklaşma arzusunu dile getirmiştir. Böylece akşamla birlikte başka bir âleme göçme fikri, ilk kez ikinci bendin son dizesinde dile getirilmiştir.

Ahmet Haşim, gündüzleri pek sevmez, akşamı ve geceyi, özellikle de mehtaplı geceleri; çirkinlikleri gizlediği ve hayal kurmaya müsait bir ortam sağladığı için çok sever. Akşamlar aynı zamanda yarattığı renk zenginliğiyle de şairi gerçeklerden uzaklaştıran bir ortam oluşturmaktadır. Haşim, kuşların uçma özelliklerini başka bir âleme sefer etmek şeklinde görmüştür. Böylece şair, kuşlara hayal dünyasında çok önemli bir yer vermiştir. Şair, bu dizelerde çağrışım yoluyla kuşlar, kendi iç dünyası ve hayali bir ülkeye göç etme arzusu arasında başarılı bir bağ kurmuştur.

 Akşam, yine akşam, yine akşam

Bir sırma kemerdir suya baksam
Üstümde semâ kavs-i mutalsam!

Bu bentte şairin özlemi arzuya dönüşmüştür. Akşamın şair için özel bir anlamı vardır. Şaire göre güneş, doğanın tüm çirkinliklerini ortaya çıkarır, akşamlar ise renkli ve ruh okşayıcı bir zaman dilimidir. Akşam, güneşin batışından sonraki doğanın ve nesnelerin büründüğü kızıl renk şairin en sevdiği renktir. Ortalığın yarı karanlık olduğu, nesnelerin kendi gerçek rengini yitirip kızıl ve koyu lacivert renge büründüğü akşam saatleri şaire, hayallere dalma, yaşanılan çirkinliklerden uzaklaşma olanağı sağlamaktadır.

Burada akşam, suya yansıyan renk ve görüntülerle birlikte sırma bir kemere benzetilmiştir. Ahmet Haşim’in şiirlerinde su ile ilgili göndermeler çoğunlukla durgun suya yöneliktir. Bu da daha çok göl ve havuzla ifade edilmektedir. Haşim, suyun görüntüleri yansıtabilme özelliğini dikkate alır. Suyun şekilleri yansıtabilmesi için durgun olması gerekir. Öte yandan suya yansıyan görüntüler gerçeğin olduğu gibi yansıması değildir. Kırılma ve dalgalanma özelliğine sahiptir. Ayrıca su ne kadar durgun olursa olsun, yüzeyi ayna kadar net görüntü vermez. Bu durum Ahmet Haşim’in yaratmak istediği şiir dünyasına da uygun düşmektedir. Onun yarattığı dünyadaki görüntüler de tıpkı sudaki yansımalar gibidir.

Şair, “sırma” kelimesini bu şiir dışında hemen hiç kullanmamıştır. Her şeyden önce, sırma uzayıp giden altın renkli bir çizgiyi akla getiriyor. Ancak şair, suya baktığında “altın işlemeli bir kemer” görüyor. Suya yansıyan sırma kemer göl kıyısında bulunan dağların ve ağaçların suda bıraktıkları akis olarak yorumlanabilir. Ancak “Üstümde sema kavs-ı mutalsam” dizesinde “sihirli yay” kavramı vurgulanır. Bu da gökyüzünün suya yansıması sonucu sudaki sırma kemerin oluştuğu sonucunu doğurur. Tan kızıllığıyla birlikte gökyüzünde beliren sihirli yay, suda sırma bir kemere dönüşmektedir.

Şiirde açıkça istek bildiren tek dize şiirin son dizesinde yer alır.

Akşam, yine akşam, yine akşam

Göllerde bu dem bir kamış olsam!

Şairin “dem” den kastettiği ilk olarak akşam vaktidir. Aynı zamanda “dem” kan anlamına da gelir. Şair, “dem” kelimesini sadece zaman olarak değil renk anlamında da kullanmıştır. Kamış ise bu dizede rastgele seçilmiş bir kelime değildir. Kamış, Tasavvufta önemli bir yere sahip olan “ney”in yapıldığı bitki olmakla birlikte Haşim’de farklı bir anlam taşır. Haşim’in çocukluğu çöllerde geçmiştir. Bu durum onda suya karşı bir özlem yaratmıştır. Bu özlem öylesine derindir ki şairi, suda yetişen kamış olmaya kadar götürür. Haşim, bu şiirinde başka ve hayali bir âleme gitme arzusunu “kamış” sembolü aracılığıyla dile getirmiştir.

Şiirin teması: Başka bir âleme gitme özlemidir. Bu âlem; hayallerde canlandırılan bir ülkedir.

Dil ve Anlatım

Şiirin sembolizm akımının etkisinde yazıldığı görülmektedir. Ancak bu, şairin sembolist olduğu anlamına gelmez.

Şair, duygu ve düşüncelerini doğrudan değil, dolaylı yoldan anlatmayı tercih etmiştir. Betimlemeler, tamlamalar ve benzetmelerle söylemek istediklerini çağrışımlar yoluyla hissettirmeye çalışmıştır.

Şiirde anlamdan çok musiki ön plana çıkmış ve mükemmel bir ses güzelliğine ulaşılmıştır.

Şiirde genel olarak sade bir dil kullanılmıştır. Ancak yer yer “fecr (tan vakti, gün ağarması), nümâyân (görünen), nalân (inleyen), âlem, kavs-ı mutalsam (tılsımlı yay)” gibi yabancı kökenli kelime ve tamlamaların kullanıldığı görülür.

Genel Değerlendirme

Bir günün Sonunda Arzu”, “Piyale” adlı şiir kitabında yer almaktadır. Yazıldığı dönemde pek anlaşılmayan, hatta anlamsız bulunan şiir, Ahmet Haşim’in duygu ve düşüncelerini çağrışımlar yoluyla en iyi anlatan şiirlerinden biridir.

EN ÇOK OKUNAN YAYINLAR

Sanat Şiiri İncelemesi

Yağmur Şiiri İncelemesi

Kaldırımlar Şiir İncelemesi

Çoban Çeşmesi Şiir İncelemesi

Otuz Beş Yaş Şiiri İncelemesi