Bir Günün Sonunda Arzu Şiir İncelemesi
Altın kulelerden yine kuşlar
Akşam, yine akşam, yine akşam
Akşam, yine akşam, yine akşam
Şiirin Biçim Yönünden İncelenmesi
Nazım
şekli: Serbest müstezat
Ölçüsü:
Aruz
ölçüsünün, “mef û lü / me fâ î lü / fe’ û lün”
kalıbıyla yazılmıştır.
Uyak düzeni: Belirli
bir uyak düzeni yoktur.
Nazım
birimi: Benttir.
Şiirdeki
Ahenk Unsurları
Şiirde ahenk sağlamak
ve şiirdeki musikiyi arttırmak için şair, bir takım ses tekrarlarına
başvuruyor.
İlk bentte “g” sesi
etrafında bir ses öbekleşmesi göze çarpmaktadır. “Gözümün, güller, gibi, gün”
kelimelerinde ilk hecelerin hemen hepsinin aynı sesi verdikleri görülmektedir.
Yine aynı bentte ses öbekleşmesinin yanında kelime tekrarları da musikiyi
sağlayan diğer öğelerdir. “Güller” kelimesi bent içinde dört kez, “gibi” iki
kez tekrarlanmıştır. “Güller gibi” kelime gurubunun iki kez tekrarı bentte bir
ahenk yoğunlaşması sağlamıştır.
İkinci bentte “lar,
ler” ses öbekleşmesi görülmektedir. Şiirde “l” sesinin dışında “r”, “h”, “d”,
“f” seslerinin de aynı öbekleşme içinde olduğu görülür. Bu bentte “l” ve “r”
seslerinin tekrarıyla aliterasyon, “e” ve “a” seslerinin tekrarıyla da asonans
yapılmıştır.
Ahenk bakımından en
dikkat çekici kelime “akşam” kelimesidir. Kelime şiir içinde yedi kez
tekrarlanmıştır. Ayrıca “baksam” ve “kamış” kelimeleri de aynı seslerden
oluştuğu için şiirin son bölümlerinde yoğun bir ahenk düzeyine ulaşılmaktadır.
Şiirde anlatılan
zamanın akşam olması ve akşam kelimesinin tekrarı sadece ahengi arttırmakla
kalmaz, anlam açısından da büyük önem taşır.
Şiirde “dış ahengi”
sağlayan uyak ve redifler ise düzensiz olarak şöyle sıralanmıştır.
---halkalarında
---güller
---nümâyân
---baksam
Akşam, yine akşam, yine akşam “dize tekrarı”
Şiirin
İçerik Yönünden İncelenmesi (Açıklama – Yorum)
Daha ilk bakışta şiirin
adı, şairin başka bir âleme gitme özlemini dile getirir. “Bir günün sonunda”
kelime grubu, anlam olarak “akşam”a denk gelmektedir. Şiirin adından, akşam
vakti gerçekleşmesi istenen bir arzudan söz edileceği açıktır. Nitekim şiirin
son bendi de bu arzuyu dile getirmektedir.
Şiirin büyük bir kısmı,
sabahın oluşu ve sabahla ilgili izlenimler üzerine kurulmuştur. İlk bentteki “fecr oldu nümayan” sözünde tan yerinin
ağarması dile getirilir. İkinci bentteki “kuşlar
tekrarını eder ilân” sözünden sabahın olduğu anlamı çıkar. “Kuşlar mıdır onlar ki her akşam
âlemlerimizden sefer eyler” sözüyle de kuşların akşamları yuvalarına çekildiği,
sabah ise ağaçlarda sesleriyle günün başladığını belli ederler. Akşam ancak son
bentte ele alınır.
Yorgun gözümün halkalarında
Şiirde geceyi uykusuz
geçirmiş bir insanın, sabahın oluşuna ait duyguları üzerinde durulmuştur. Ahmet
Haşim’in diğer şiirlerinde de gecenin önemli bir yeri vardır. Özellikle
mehtaplı gecelerin şaire gerçek dünyadan uzaklaşma, günün çirkinliklerinden
kaçıp hayallere dalma fırsatı verdiği görülmektedir. Gece, aynı zamanda hayalde
de olsa sevgiliyle birlikte geçirilen zamanın da bir ifadesidir. Bu bakımdan
şiirde geçen yorgun göz imgesi, olumsuz ve yıpratıcı bir gecenin ifadesi
değildir. Bu nedenle şair “gün doğdu
yazık arkalarında” diyor. Burada şairin bütün bir gece neden uyumadığı
açıklanmamış, okuyucunun yorumuna bırakılmıştır.
Buradaki dikkat çekici
başka bir konu da “gül” kelimesinin farklı bir benzetme olarak kullanılmasıdır.
“Güller gibi fecr oldu nümâyân”
dizesinde gün ağarırken oluşan kızıl renk ve gün ışığının bulutların arkasından
dalga dalga çıkması; yaprakları yeni açan kırmızı güle benzetiliyor. Bu dizede
gülün fecre benzetilmesinde başka bir anlam daha vardır. Gül, çabuk solması, baharda
kısa bir süre açması bakımından mutluluğun ve güzel şeylerin geçici olmasıyla
da bağlantılıdır. Fecir (tan kızıllığı) de tıpkı gülün ömrü gibi kısa süren bir
doğa olayıdır. Bu anlam “Güller ki
kamıştan daha nalân” sözünde de vardır. Şair, fecrin kısa oluşuna duyduğu
tepkiyi “inleyen gül” imgesiyle ifade ediyor.
Altın kulelerden yine kuşlar
Dizelerinde güneşin
doğuşundan sonra doğadaki canlanma dile getirilmiştir. Kuşların sesleriyle
varlıklarını duyurması, ömrün tekrarını ilan etmesi görevi gibi görülmüştür.
Altın kuleler imgesi ilk bakışta kale kavramını akla getiriyor. Ancak burada,
tan kızıllığıyla altın rengini alan ağaçlar kastediliyor. Şair burada bir
realiteyi, estetik bir görüntü haline getirmiştir. Kuşların ömrün tekrarını
ilan etmesi şairin hayal dünyasından uzaklaşması anlamına gelir. Bu durum
şairde hoşnutsuzluğa neden olur.
Kuşlar mıdır onlar ki her akşam
Dizelerinde şair,
aslında kuşlar aracılığıyla, kendisinin gerçek dünyadan uzaklaşma arzusunu dile
getirmiştir. Böylece akşamla birlikte başka bir âleme göçme fikri, ilk kez
ikinci bendin son dizesinde dile getirilmiştir.
Ahmet Haşim, gündüzleri
pek sevmez, akşamı ve geceyi, özellikle de mehtaplı geceleri; çirkinlikleri
gizlediği ve hayal kurmaya müsait bir ortam sağladığı için çok sever. Akşamlar
aynı zamanda yarattığı renk zenginliğiyle de şairi gerçeklerden uzaklaştıran
bir ortam oluşturmaktadır. Haşim, kuşların uçma özelliklerini başka bir âleme
sefer etmek şeklinde görmüştür. Böylece şair, kuşlara hayal dünyasında çok önemli
bir yer vermiştir. Şair, bu dizelerde çağrışım yoluyla kuşlar, kendi iç dünyası
ve hayali bir ülkeye göç etme arzusu arasında başarılı bir bağ kurmuştur.
Akşam,
yine akşam, yine akşam
Bu bentte şairin özlemi
arzuya dönüşmüştür. Akşamın şair için özel bir anlamı vardır. Şaire göre güneş,
doğanın tüm çirkinliklerini ortaya çıkarır, akşamlar ise renkli ve ruh okşayıcı
bir zaman dilimidir. Akşam, güneşin batışından sonraki doğanın ve nesnelerin
büründüğü kızıl renk şairin en sevdiği renktir. Ortalığın yarı karanlık olduğu,
nesnelerin kendi gerçek rengini yitirip kızıl ve koyu lacivert renge büründüğü
akşam saatleri şaire, hayallere dalma, yaşanılan çirkinliklerden uzaklaşma
olanağı sağlamaktadır.
Burada akşam, suya
yansıyan renk ve görüntülerle birlikte sırma bir kemere benzetilmiştir. Ahmet Haşim’in
şiirlerinde su ile ilgili göndermeler çoğunlukla durgun suya yöneliktir. Bu da
daha çok göl ve havuzla ifade edilmektedir. Haşim, suyun görüntüleri yansıtabilme
özelliğini dikkate alır. Suyun şekilleri yansıtabilmesi için durgun olması
gerekir. Öte yandan suya yansıyan görüntüler gerçeğin olduğu gibi yansıması
değildir. Kırılma ve dalgalanma özelliğine sahiptir. Ayrıca su ne kadar durgun
olursa olsun, yüzeyi ayna kadar net görüntü vermez. Bu durum Ahmet Haşim’in
yaratmak istediği şiir dünyasına da uygun düşmektedir. Onun yarattığı dünyadaki
görüntüler de tıpkı sudaki yansımalar gibidir.
Şair, “sırma”
kelimesini bu şiir dışında hemen hiç kullanmamıştır. Her şeyden önce, sırma
uzayıp giden altın renkli bir çizgiyi akla getiriyor. Ancak şair, suya
baktığında “altın işlemeli bir kemer” görüyor. Suya yansıyan sırma kemer göl
kıyısında bulunan dağların ve ağaçların suda bıraktıkları akis olarak
yorumlanabilir. Ancak “Üstümde sema
kavs-ı mutalsam” dizesinde “sihirli yay” kavramı vurgulanır. Bu da
gökyüzünün suya yansıması sonucu sudaki sırma kemerin oluştuğu sonucunu
doğurur. Tan kızıllığıyla birlikte gökyüzünde beliren sihirli yay, suda sırma
bir kemere dönüşmektedir.
Şiirde açıkça istek
bildiren tek dize şiirin son dizesinde yer alır.
Akşam, yine akşam, yine akşam
Şairin “dem” den
kastettiği ilk olarak akşam vaktidir. Aynı zamanda “dem” kan anlamına da gelir.
Şair, “dem” kelimesini sadece zaman olarak değil renk anlamında da
kullanmıştır. Kamış ise bu dizede rastgele seçilmiş bir kelime değildir. Kamış,
Tasavvufta önemli bir yere sahip olan “ney”in yapıldığı bitki olmakla birlikte
Haşim’de farklı bir anlam taşır. Haşim’in çocukluğu çöllerde geçmiştir. Bu
durum onda suya karşı bir özlem yaratmıştır. Bu özlem öylesine derindir ki
şairi, suda yetişen kamış olmaya kadar götürür. Haşim, bu şiirinde başka ve
hayali bir âleme gitme arzusunu “kamış” sembolü aracılığıyla dile getirmiştir.
Şiirin teması: Başka bir âleme gitme özlemidir. Bu âlem; hayallerde canlandırılan bir ülkedir.
Dil
ve Anlatım
Şiirin sembolizm
akımının etkisinde yazıldığı görülmektedir. Ancak bu, şairin sembolist olduğu
anlamına gelmez.
Şair, duygu ve
düşüncelerini doğrudan değil, dolaylı yoldan anlatmayı tercih etmiştir.
Betimlemeler, tamlamalar ve benzetmelerle söylemek istediklerini çağrışımlar
yoluyla hissettirmeye çalışmıştır.
Şiirde anlamdan çok
musiki ön plana çıkmış ve mükemmel bir ses güzelliğine ulaşılmıştır.
Şiirde genel olarak sade bir dil kullanılmıştır. Ancak yer yer “fecr (tan vakti, gün ağarması), nümâyân (görünen), nalân (inleyen), âlem, kavs-ı mutalsam (tılsımlı yay)” gibi yabancı kökenli kelime ve tamlamaların kullanıldığı görülür.
Genel Değerlendirme
“Bir günün Sonunda Arzu”, “Piyale” adlı şiir kitabında yer almaktadır. Yazıldığı dönemde pek anlaşılmayan, hatta anlamsız bulunan şiir, Ahmet Haşim’in duygu ve düşüncelerini çağrışımlar yoluyla en iyi anlatan şiirlerinden biridir.