Pazarlık Öykü İncelemesi
Memduh Şevket Esendal’ın
yazmış olduğu "Pazarlık" öyküsünün konusu; kahvehanede oturan birinin tanık olduğu son
İstanbul depremini abartılı bir biçimde anlatması sonucu düştüğü gülünç
durumdur.
İstanbul’un sıcak yaz
gecelerinden birinde mahalle kahvesinin önünde dört beş kişi İstanbul’un son
büyük depremini konuşuyordu. Faik Efendi’nin gördüklerini abartılı bir biçimde
anlatmaya başlamasıyla birlikte, etraftan itirazlar ve gülüşmeler olur. Faik Efendi,
önce söylediklerinin doğru olduğu konusunda ısrarcı davranır. Ancak itirazlar
çoğalınca köprünün üzerinde kaç kişi olduğuna dair pazarlıklar yapılır. Sonuçta
anlaşma sağlansa da Faik Efendi, durumdan pek hoşnut kalmaz, bir bahaneyle
oradan ayrılır.
Öyküde giriş, gelişme,
sonuç bölümleri yoktur. Öyküde önemli bir olay da yoktur. Yazar, her gün
karşılaşabileceğimiz kişilerin günlük konuşmalarından bir hikâye çıkarmıştır.
Böyle hikâyelere durum (kesit) hikâyesi denir. Bu tür hikâyelere “Çehov tarzı” hikâye
de denir.
Hikâyenin başkahramanı
Faik Efendi her şeyi abartmayı seven hoşsohbet bir adamdır.
“Gümrük
aracılarından Faik Efendi, kırk beş yaşlarında, uzun kara bıyıklı, esmer bir
adam. Ayağının birini altına alarak, kaşları yukarı aşağı oynatarak anlatıyor:
Fevzi Bey, şam hırkalı,
zayıf, uzun boylu, kalın sesli Harbiye Nezareti Mektubi Kalemi
müsevvitlerindendir. Akla ve mantığa uygun konuşan biridir. Faik Efendi’nin
abartılı anlatımına ilk tepki veren odur.
Öykünün diğer
kahramanları; imamın oğlu Rıza, kahveci çırağı Rüstem, askeri eczacı Remzi
Efendi’dir.
Öykü sıcak bir yaz
gecesinde (zaman), İstanbul’da bir kahvehanede (mekân) geçmektedir.
Yazar, öyküsünde günlük
konuşma dilinin özelliklerini ustalıkla yansıtmış, öykü içinde sık sık
karşılıklı konuşmalara (diyalog) yer vermiştir. Öykünün son derece açık, yalın,
sade ve akıcı bir dili vardır.
Faik
Efendi, yeniden Fevzi Beye:
Öykü, “gözlemci anlatıcı” bakış açısıyla anlatılmıştır.