Nedim Şarkı İncelemesi
Sevdiğim cânım yolunda hâke yeksân
olduğum
Cümle yârân sana uşşâk olduğun
bilmez misin
Gâhi Feyzâbâd’a doğru azmedip eyle
safâ
Kaplatıp gül-penbe şâli ferve-i
semmûruna
Sen açıl gül gibi zâr ile hezâr
olsun Nedîm
Günümüz
Türkçesiyle
1.dörtlük
Sevdiğim, canım,
yolunda toprakla bir olduğum! Kurban olduğum, bayramdır, nazla gezmeye çık! Ey
aşkı uğruna bülbül gibi ağlayıp feryat ettiğim! Kurban olduğum, bayramdır,
nazlı nazlı gezin dolaş.
2.dörtlük
Bütün dostların sana âşık
olduğunu bilmez misim? Hepsinin artık tahammüllerinin kalmadığını bilmez misin?
Şimdi herkesin seni özlediğini bilmez misin? Kurban olduğum, bayramdır, nazla
gezmeye çık!
3.dörtlük
Bazen Feyzâbâd’a doğru
gidip eğlen, bazen de Âsafâbâd’a gelerek salınarak yürü ey ay yüzlü! Hele gel
de Sadâbâd meydanının paha biçilmez güzelliğini gör. Kurban olduğum, bayramdır,
nazla gezmeye çık!
4.dörtlük
Gül pembe şalı, samur
kürküne kaplatarak o siyah zülfü billur göğsüne dökerek ve o bembeyaz gerdanına
ıtrışahîler (güzel koku) sürerek gezmeye çık, kurban olduğum, bayramdır.
5.dörtlük
Sen gül gibi açıl da Nedim
ağlamaktan bülbül olsun. Zülfünün kıvrımları düğüm düğüm olsun, Nedim de onlara
tutunsun, avlansın. Ey sevgili, sen salın da Nedim ayağının altına serilsin.
Kurban olduğum, bayramdır, nazla gezinmeye çık.
Şiirin
Biçim Yönünden İncelenmesi
Nazım
biçimi: şarkı
Nazım
birimi: dörtlük
Ölçüsü:
aruz
ölçüsü
Kalıbı:
“fâ
i lâ tün / fâ i lâ tün / fâ i lâ tün / fâ i lün”
Uyak
şeması: “a-a(n)-a-a(n) / b-b-b-a(n) / c-c-c-a(n) / d-d-d-a(n)
/ e-e-e-a(n)” biçimindedir. (İkinci dize ve dörtlüklerin son dizeleri
nakarattır.)
Ahenk Unsurları
Uyak ve Redifler
---yeksân olduğum
Îyddir
çık nâz ile seyrâna kurbân olduğum (nakarat)
---uşşâk olduğun bilmez misin
---(nakarat)
--- safâ
---(nakarat)
---semmûruna
---(nakarat)
---hezâr olsun Nedîm
---(nakarat)
Şiirin Anlam Yönünden İncelenmesi
Açıklama – Yorum
Şairin en çok işlediği
konuların başında “sevgili” gelir. Sevgili şairin ilham kaynağıdır ve
şarkıların yazılmasının sebebidir. Sevgilinin bakışı edalıdır, nazlıdır, gizli
anlamlar içerir. Şarkıların güzelliğini nazla, oyun yapan sevgili arttırır. Sevgiliye
ait özellikler aynı zamanda şiiri güzelleştiren unsurlardır.
Birinci dörtlükte şairin
sevgiliye duyduğu hisler dile getirilmiştir. Bu dörtlükten anlaşıldığına göre
şair, sevgiliyi uzun süredir görememiş ve özlemiştir. Bayramda insanlar
birbirini ziyaret eder, gezer, eğlenir ve hayatın onlara yüklediği
sıkıntılardan birkaç günlüğüne de olsa uzaklaşır. Şair de bu bayram gününde
sevgiliyi görmek ve ona olan özlemini gidermek istiyor. Ona olan duygularını “yolunana toprak olduğum”, “kurban
olduğum”, “bülbül gibi feryat ettiğim”
sözleriyle dile getiriyor.
İkinci dörtlükte
sevgilinin nitelikleri ve başkalarının sevgiliye bakışı anlatılıyor. Buna göre
sevgilinin pek çok aşığı vardır. Ancak Nedim onları düşman olarak değil dost
olarak görmektedir. Bunun nedeniyse onlarla aynı hisleri paylaşıyor olmasıdır.
Nedim gibi bütün âşıkları sevgiliyi özlemiş, onu görebilmek için dışarı çıkmasını
beklemektedir.
Üçüncü dörtlükte şair,
o zamanın ünlü eğlence ve mesire yerlerinden söz ediyor. Sevgilinin nerelerde
gezmesi gerektiğini söylüyor. Feyzâbâd
ve Âsafâbâd o dönemin İstanbul’daki
ünlü eğlence yerleridir. Aynı zamanda bu yerler gençlerin birbirini görebildiği
yegâne yerlerdir. O dönemin gelenek ve görenekleri göz önüne alınınca şairin
neden böyle bir şey istediği daha iyi anlaşılır.
Dördüncü dörtlükte şair
sevgiliyi nasıl görmek istediğini dile getiriyor. Buna göre sevgili gül pembe
şalıyla, samur kürküyle, siyah saçlarını göğsüne dökerek ve gerdanına güzel
kokular sürerek dolaşmalıdır.
Son dörtlükte şair
sevgiliye olan duygularını ve isteklerini dile getiriyor. Bunu da gül ile
bülbülün aşkını işaret ederek yapıyor. Bülbül güle öylesine âşıktır ki gece
boyunca ona kavuşmak için feryat eder. Ancak gül sabah olunca açar. Bülbül ise
bütün gece feryat etmekten yorgun düşmüş ve uykuya dalmıştır. Bu nedenle gül ve
bülbül birbirlerine âşık olmalarına rağmen bir türlü kavuşamazlar. Nedim de
tıpkı bülbül gibi aşkından feryat etmekte ancak sevgiliye bir türlü kavuşamamaktadır.
Bu tutku onu yiyip bitirmektedir. Nasıl ki bülbül güzel sesiyle ötüp güle
aşkını anlatıyorsa şair de sevgiliye olan aşkını şiir yazarak anlatmaya
çalışıyor.
Şiirin tamamında
sevgiliye duyulan özlem, aşk ve hayranlık anlatılmıştır. Dörtlükler arasındaki
tek bağlantı sevgilidir. Nedim’in bu şarkısını diğer divan şiirlerinden farklı
kılan söyleyişindeki ustalık ve özgünlüktür.
Şiirin teması: “sevgiliye duyulan özlem”dir.
Şiirdeki Söz Sanatları
“Ey benim aşkından bülbül gibi nalân olduğum”
Şimdi sana müştak olduğum bilmez misin dizesinde istifham (soru sorma) ve mübalağa (abartma) sanatları var.
“Salın ey mehlika sözünde” “ey” nida (seslenme) sanatı, “mehlika” (ay yüzlü) sevgili anlamında kullanılmıştır istiare sanatı var.
“Sine-i billuruna” sözünde teşbih sanatı var.
“Sen açıl gül gibi zâr ile hezâr olsun Nedîm” sözlerinde teşbih sanatı var.
Dil ve Anlatım
Nedim, özellikle şarkılarındaki söyleyiş güzelliği ile Türk şiir dilinin ustalarından biridir. İstanbul Türkçesini ustaca kullanan şairin coşkulu bir söyleyiş tarzı vardır. Bu tarza "Nedimâne" tarzı da denmektedir.
Nedim, aynı zamanda "mahallileşme akımının" en büyük temsilcilerinden biridir. O şiirlerinde halk edebiyatına yakınlaşmış, İstanbul hayatından kesitler sunmuş, günlük dilden gelen konuşma kalıplarına ve deyimlere yer vermiştir.
Şair, divan şiirinde ilk kez yaşamayı, dünya nimetlerinden olabildiğince yararlanmayı öne çıkaran anlayışın öncülüğünü yapmıştır. Şiirlerinde hep yaşadığı çevreyi, gördüklerini yani İstanbul’un semtlerini dile getirmiştir. Divan edebiyatındaki soyut sevgili ve mekânlar Nedim’in şiirinde somuta dönüşür. Gezinti ve eğlence yerleri Feyzâbâd, Âsafâbât, hayali değil gerçek mekânlardır.
Şair, yaşadığı dönemin dilini hassasiyetle kullanır. Sevgiliyi anlatırken sözü etkili kullanmaya özen gösterir. Şiirdeki önemli özelliklerden biri de üzüntüden, dertten uzak bir dünya görüşünün yansımalarını taşıyor olmasıdır. Şiirdeki anlam inceliği ve özgünlük şairin önemli özelliklerindendir. Söyleyiş neşeli ve coşkuludur.
Şair Hakkında – Nedim
1681 yılında
İstanbul’da dünyaya geldi. Asıl adı Ahmet’tir. Annesi Saliha Hatun, babası Kadı
Mehmet Efendi’dir. Nedim, dönemin klasik ilimleri konusunda iyi bir eğitim
gördü. Arapça ve Farsçayı şiir yazacak derecede öğrendi. Öğrenimini
tamamladıktan sonra yapılan sınavda başarılı olarak müderrisliğe başladı.
Nedim’in müderris olduğu dönemde tahtta III, Ahmet vardı. Ali Paşa ise sadrazam
olarak görev yapmaktaydı.
Ali Paşa’nın Varadin’de
şehit düşmesinden sonra yerine Halil Paşa getirildi. Bu sıralarda İbrahim Paşa’nın
yıldızı parlamaktaydı. İbrahim Paşa, Ali Paşa’nın şehit edilmesinden sonra
geride kalan nikâhlısı Fatma Sultan’la evlenerek padişaha damat oldu. 1718
tarihinde sadrazamlık makamına getirildi. Bu tarih Lale Devri olarak
adlandırılan dönemin de başlangıcıdır.
Bu dönemde Damat
İbrahim Paşa’nın her faaliyeti Nedim’in dikkatini çekmekteydi. Nedim, İbrahim Paşa’yı
bir yandan şiirleriyle övüp kendisine bağlılığını ifade ederken diğer taraftan
bu devirde oluşturulan tercüme heyetlerinde görev alarak kendisine destek
veriyordu. Nedim bu sayede meslek hayatında hızla ilerledi; müderrislikten
Mahmut Paşa Mahkemesi naipliğine getirildi. Daha sonra Molla Kırımi Medresesi
ve Nişancı Paşa-yı Atik Medresesi’nde görev yapan Nedim, 1729’da Sahn
Medreseleri müderrisliğine yükseldi.
Nedim, Sekban Ali Paşa Medresesinde müderris iken Patrona Halil isyanı patlak verdi. İsyan sırasında Nedim’in akıbetinin ne olduğu konusunda değişik iddialar ileri sürüldü. Bazı kaynaklarda şairin kuruntu hastalığına tutulduğu bu nedenle öldüğü, bazı kaynaklarda ise isyan sırasında korkudan evinin damına çıktığı ve oradan düşerek öldüğü bilgisi yer almaktadır. Kesin olan bir şey varsa o da Nedim’in isyan sırasında öldüğüdür. Şairin kabri Üsküdar Karacaahmet Mezarlığının Miskinler kısmındadır. Mezar kitabesinde ölümüne düşürülmüş bir beyit vardır.
Gazelde Nabi, kasidede
Nef’i’nin etkili olduğu bir dönemde şiir ortamına ayak basan şair, “Nedimane” denilen yeni bir tarz
geliştirmiştir. Nedim, aynı zamanda mahallileşme akımının en büyük
temsilcilerinden biridir. O şiirlerinde halk edebiyatına yakınlaşmış, İstanbul
hayatından kesitler sunmuş, günlük
dilden gelen konuşma kalıplarına ve deyimlere yer vermiştir.
Nedim, bulduğu bir
imgeyi veya benzetmeyi tekrar tekrar kullanmaktan çekinmez. Onun asıl gücü dili
kullanmaktaki ustalığından gelir. Konuşma dilinden gelen söyleyişleri
kullanmadaki becerisi ve ahengi sağlamadaki titizliği onu çağdaşlarından
ayırır.
Şiirlerinin
bestelenmeye elverişli bir yapısı vardır. Uyak ve redif kullanmada geleneğe
bağlı olan şairin, ara sıra Türkçe kelime ve eklerle yaptığı uyaklardaki
doğallık daha önceki şairlerde az rastlanan bir özelliktir.
Nedim, şairler arasına yaşadığı
devirle birlikte anılan, hatta özdeşleşen müstesna şairlerdendir. Lale Devri’nde
Nedim’le aynı ortamda yaşayan pek çok şair olmasına rağmen devrinin ruhunu onun
kadar eserlerine yansıtan başka bir şair olmamıştır. Damat İbrahim Paşa’nın
Osmanlı kültür ve sanat hayatında gerçekleştirmeye çalıştığı hamleye Nedim
şiirleriyle, Itri besteleriyle, Levni nakışlarıyla katkıda bulunmuştur.
Nedim, her yönüyle
devrinin adamıdır. Onun şiirlerinde Türkçenin canlılığını hisseder, Osmanlı
zevk ve yaşamının ince çizgilerini buluruz. Nedim’in şiirlerinde sanki her şey
kendiliğinden oluşmuş izlenimi vardır. Bu durum, onun nazirelerinde, tahmis ve
taştirlerinde daha açık biçimde görülür.
Nedim, yaşadığı
dönemden itibaren etkisi birkaç nesil süren müstesna şiir ustalarından biridir.
Enderunlu Vasıf ve Leskofçalı Galip, onun etkisinde kalan şairlerin başında
gelir. Geçen yüzyılın başlarından itibaren Nedim’le ilgili pek çok yazı
yayınlandı. Bunlardan Yahya Kemal Beyatlı ve Ahmet Haşim’in Nedim’le ilgili yazılarıyla
Ahmet Hamdi Tanpınar’ın makalesi oldukça dikkat çekicidir.
Nedim, Lale Devri’nin
müstesna şairidir. İstanbullu oluşu, bir elinde gül, bir elinde kadehle
dünyadan kam almak istemesi, güzellerle senli benli konuşması, hayatın çeşitli
güzelliklerini tatması; edebiyat çevrelerinde onun farklı bir imaj
oluşturmasına neden olmuştur. Bu algılamanın farklı çevrelerce farklı etkileri
olmuştur.
Eserleri