Elli Kuruş Öykü İncelemesi
Öykü Hakkında
Cumhuriyet dönemi
toplumcu gerçekçi yazarlarından Orhan Kemal’in “Elli Kuruş” adlı öyküsü “Önce
Ekmek” adlı ilk öykü kitabında yer almaktadır.
Öykünün
Özeti
Öykü, soğuk bir kış
gününde gazete satan bir çocuğun sesiyle başlar.
İster lapa lapa kar, ister şarıl
şarıl yağmur yağsın, isterse de bütün gecenin ayazından karlar dona kesmiş
olsun, sabahın beş buçuğunda karanlıkları ürperten sesiyle sokağa girerdi:
“Gazete,
havadis!”
Öykü, gazeteci çocuğun
tanıtımıyla devam eder. Babası gazetelerden birinde tahsildarlık yaparken kötü
bir kadının peşine takılıp kendilerini terk etmiş. Annesi bir eczanede,
haminnesi, tuzcuda çalışmaya başlamış. Bir de kardeşi varmış. Geçim sıkıntısı
çektikleri için kendisi de gazete satarak aile bütçesine katkıda bulunuyormuş.
Gazeteci çocuk karne
zamanı birkaç gün gelmeyince yazar meraklanır. Çocuk sınavlara hazırlandığı
için gazete satışını iki gün aksatmıştır. Hem okumak hem de gazete satmak onu
yormuştur. Hasta düşmüş, öksürmeye başlamıştır. İlaç parası da yoktur. Yazar
anlatıcı, para teklif eder, ancak çocuk kabul etmez. Yazar, bu parayı borç
olarak vereceğini, gazete karşılığında borcunu yavaş yavaş ödemesini teklif
eder. Çocuk bu teklifi kabul eder.
Gazeteci çocuk, yazara
her gazete verişinde borcunu düşer. Ancak elli kuruşluk borcu kaldığında gelmez
olur. Gazetelerini artık başka bir çocuk getirmektedir.
Bir kış sabahı
pencerenin önüne küçük bir çocuk gelir. Bu gazeteci çocuğun kardeşidir. Yazara
ağabeyinin borcu olan elli kuruşu uzatır. Yazar, gazeteci çocuğun nerede
olduğunu sorunca öldüğünü söyler.
“Ağabeyim kusura bakmasın dedi
amca!”
“Ne bu?”
“Elli kuruş borcu kalmış size de…”
“Kendisi nerede?”
Ağlamadı, hıçkırmadı. Taş gibi,“öldü”
dedi. “Dün Edirnekapı’ya gömdük…”
Elli kuruşu uzattı. Sonra çekip
giderken:
“Gazete,
havadis!”
Kişiler
Anlatıcı Kahraman
Olayları ağzından
dinlediğimiz kurmaca kişidir. Yazar olduğu belirtilmesine rağmen ismi
verilmemiştir. Her gün gazetesini getiren yoksul çocuğun durumundan etkilenip
ona yardım eden duyarlı biridir. Olaylar onun ağzından anlatılır.
“Sabahın dördünde yazı makinemin başına geçtiğim için, bu ses, bu kara,
yağmura, ayaza kafa tutan bu canlı, bu pırıl pırıl ses beni yazı makinemin
başında bulurdu.”
Gazeteci Çocuk
Yaşadığı yoksulluk
nedeniyle bir yandan okuyan bir yandan da sabahları gazete satan çocuktur.
Babası tarafından terk edilmiş, geçim sıkıntısı çektiği için küçük yaşta
çalışmak zorunda kalmış, okumak için çabalayan, hayalleri olan bir çocuktur.
“Okumak istiyorum ağabey. İlk’i, sonra orta’yı, daha sonra da liseyi
bitireceğim. Liseyi belki de yatılı sınavını kazanıp parasız okurum. Ama
mutlaka okuyacağım. Kardeşim de… Babamıza benzemeyeceğiz hiç.”
“Doktor
olacağım ağabey!” dedi. “Bizim mahalledeki kör, topal, inmeli, sızılıları
tedavi edeceğim, hem de parasız!”
Diğer Kişiler
Gazeteci çocuğun
eczanede çalışan annesi, haminnesi, küçük kardeşi, kendilerini terk eden
babası, Sabir adında babasının bir arkadaşı, Dilber Hanım ve yazara gazete
getiren başka bir çocuktur.
Mekân
Öykünün geçtiği mekân İstanbul’dur.
Öyküde İstanbul’un semtlerinden bazılarının adı geçer.
“Karaköy’deki bir eczaneye girmiş.”
“Haminnesi Tahtakale’de, tuzcuda
çalışıyormuş.”
“Dün
Edirnekapı’ya gömdük…”
İç mekân anlatıcının
evidir.
Zaman
Olaylar tahminen bir
yıl içersinde geçer. Soğuk bir kış günü sabahın erken saatlerinde başlayıp yine
soğuk bir kış günü biter. Öyküde kış, bahar gibi zaman ifadelerinin yanında “sabahın beş buçuğunda”, “sabahın dördünde”,
“mevsim bahara dönmüştü”, “günler geçiyor”, her sabah”, “günler günleri, günler
haftaları, haftalar da ayları kovaladı” gibi zaman ifadeleri görülür.
Konu
Öykünün konusu okuması
gereken yoksul bir çocuğun ailesine yardım etmek için zor koşullar altında
çalışmasıdır.
Tema
Öykünün teması; geçim
sıkıntısıdır.
Çatışma
Öykünün temel çatışması;
idealleri olan bir çocuğun eğitim hayatı ile çalışma hayatı arasında sıkışıp
kalması
Olay
örgüsü
Anlatıcının gazete
satan çocuğu tanıması
Anlatıcının hazırladığı
paralarla her gün çocuktan gazetesini alması
Anlatıcının çocuğun
ailesi ve geleceğe dair hayalleri hakkında anlattıklarını hatırlaması
Çocuğun hasta olması,
parasızlıktan ilaç alamaması
Durumu öğrenen
anlatıcının gazete karşılığında çocuğa borç para vermesi
Çocuğun gazete
karşılığında borcunu yavaş yavaş ödemesi
Gazeteci çocuğun borcun bitmesine tam elli
kuruş kalmışken uzun süre görünmemesi
Anlatıcının gazeteci
çocuğun öldüğünü küçük kardeşinden öğrenmesi
Öykünün
Türü
Öyküde serim, düğüm,
çözüm bölümleri yoktur. Günlük hayattan bir kesit anlatılmıştır. Bu tür
öykülere “Çehov tarzı öykü” denir.
Dil
ve anlatım
Öykü, kahraman anlatıcı
ağzından anlatılır. Öyküdeki anlatıcı kurmaca bir kişiliktir.
Öyküde; “iç konuşma” ve
“diyalog” (karşılıklı konuşma) teknikleriyle, öyküleyici ve betimleyici anlatım
türleri kullanılmıştır. Öyküdeki tasvir ve tahliller oldukça başarılıdır.
Öykünün anlatımı realist izler taşımaktadır. Toplumsal çelişkiler ustaca
vurgulanmıştır.
Bir diyalog ustası olan Orhan Kemal, öyküde uzun betimlemelere ve gereksiz ayrıntılara girmez. Kişileri hem iyi hem de kötü yönleriyle yansıtır. Kişilerin karakterlerini olay içersinde belirler, onları doğal bir biçimde canlandırır ve konuşturur. Yazar, öyküsünde kişiler aracılığıyla toplumun sosyal ve ekonomik durumu yansıtılmıştır.