Murtaza Roman İncelemesi
Orhan Kemal’in yazmış
olduğu “Murtaza” adlı roman önce “Vatan” gazetesinde tefrika edilir. Aynı yıl
“Varlık Yayınları” arasında yayınlanan eserin ikinci baskısı 1957, üçüncü
baskısı “Cem Yayınları” arasında 1964 yılında yayınlanır. 1969 yılında
genişletilerek, Cem Yayınları tarafından dördüncü baskısı yapılan romanın on
dört baskısı vardır.
Romanın
Özeti
Murtaza, mübadele ile
Yunanistan’dan Türkiye’ye gelmiş bir muhacirdir. İskân idaresinden on beş dönüm
tarla almakla yetinmiş ve karısıyla yoksulluk içinde yaşamıştır. Karısı
hastalanınca mallarını satıp şehre gelir. En büyük isteği dayısı Kolağası Hasan
Bey gibi savaşarak şehit olmaktır. Askerlikle ilgili bir meslek bulamaz. Farklı
işlerde çalıştıktan sonra üniforması için mahalle bekçisi olur. Görevini
titizlikle yapar. Ancak mahalleli Murtaza’nın bu titizliğinden ve her şeye
karışmasından rahatsız olur.
Roman, Murtaza’nın
fabrikada işe alınmak için fabrika sahibinin yeğeni Fen Müdürü ile görüşmesiyle
başlar. Fen Müdürü onu komiserin ricasıyla Kontrolör Nuh’a yardımcı olarak işe
alır. İşi aldıktan sonra fabrikanın çayhanesine giden Murtaza, daha ilk
dakikalardan işçilerin alaylarına maruz kalır.
Murtaza, görevi her
şeyin üzerinde tutan, bütün memleketi disiplin altına sokmayı kendine amaç
edinmiş biridir. Kızına talip çıkan İzmirli bile onun bu özelliklerini işitmiş,
bu yüzden kızına talip olmuştur.
Murtaza, işçilerden
ustabaşlarına kadar herkes üzerinde kontrol sağlamaya, onları disipline etmeye çalışır.
Ondan herkes şikâyetçidir. Sadece Fen Müdürü fabrikada düzeni sağladığına
inandığı için onu destekler. Bu durum Murtaza’ya karşı tepkileri daha da
körükler. Fen Müdürü, Murtaza’ya bekçilik görevinin yanı sıra Spor Mükellefliği
Komutanlığını da verir. Ona resmi bayramlarda giymesi için bir de üniforma
verir. Yetkileri ve görevleri daha da artan Murtaza, gece gündüz çalışır,
uykusuz kalır ama insanları disipline etme görevinden bir an olsun ayrılmaz.
Bir gün Murtaza’nın
aynı fabrikada çalışan kızlarından biri uyuyakalır. İşçiler durumu fark ederek
Nuh’a haber verirler. Nuh, Murtaza’nın kızları dövmesinden korkarak durumu ona
söylemez. Ancak işçiler Murtaza’dan hınçlarını almak için bir şekilde
Murtaza’yı durumdan haberdar ederler. Murtaza kızını uyurken görünce deliye
döner ve bir tokat atar. Tokadın şiddetiyle yere düşen kız başından darbe alır
ve beyin kanaması geçirir. Fenalaşıp eve gider. Murtaza, kızının durumundan
çok, işbaşında uyuyor olmasından dolayı üzgündür.
O gece Murtaza,
fabrikaya giren hırsızı yakalar. Haber vermek üzere gece geç vakitte fen
Müdürü’nün evine gider. Fen Müdürü, ertesi sabah Murtaza’yı yanına çağırır.
Murtaza ona kızlarından birini işbaşında uyurken yakaladığını söyler. Durumu
haber vermediği için Nuh’u da görevini yapmamakla suçlar. Eve dönünce kızının
durumunun ağır olduğunu öğrenir. Murtaza, kızı Firdevs’i doktora götürür.
Doktor kızı muayene edip reçete yazar.
Fabrikaya dönen
Murtaza, otuz saattir uyumadığı için yorgunluktan ambarda uyuyakalır. Bunu
gören Nuh, diğer ustalarla birlikte onu Fen Müdürüne şikâyet ederler. Fen
Müdürü, Nuh’a kızar, Murtaza’yı yanına çağırır. Murtaza, cezalandırılmayı
beklerken, ödül olarak ikramiye ve üç günlük izin alır. Murtaza, eczaneden
ilaçları alıp kızına götürür ama yetişemez. Firdevs ölür. Roman acılı annenin
cenaze arabasının arkasından ağlayarak gidişiyle son bulur.
Olay
Örgüsü
Mübadele sonucu Türkiye’ye
göç etmiş olan Murtaza’nın aşırı dürüstlüğü yüzünden annesinin yokluk içinde
ölmesi ve karıyla birlikte yoksulluk içinde yaşaması
Gece bekçiliği yapan
Murtaza’nın yaşadığı çevre şartları ve insanlarla uyum sağlayamaması
Murtaza’nın karısı ve
çocuklarıyla birlikte gecekondu mahallesinde yaşam mücadelesi vermesi
Murtaza’nın gece
bekçisi olarak hem gecekondu evlerinin hem de apartmanların bulunduğu caddeden
sorumlu tutulması
Görevine aşırı
düşkünlüğüyle dikkat çeken Murtaza’nın çevresindeki insanlarla ve ailesiyle
çatışma içinde olması
Murtaza’nın baskıya
dönüşen görev anlayışından dolayı gece bekçiliğinden alınıp, Fen Müdürü
tarafından fabrikaya kontrol memuru olarak alınması
Murtaza’nın görev
anlayışı yüzünden fabrika işçilerinin ve memurların rahatsız olması
Murtaza’nın küçük oğluna
çok güvenmesi ve iyi bir eğitim almasını istemesi
Murtaza’nın fabrikada
çalışırken yorgunluktan uyuya kalan kızını dövmesi
Murtaza’nın
tavırlarından bıkan işçilerin Murtaza’dan şikâyetçi olmaları, Fen Müdürü’nün Murtaza’yı
koruması
Fabrikanın diğer
kontrol memuru Nuh’un, Murtaza’nın Fen Müdürü tarafından korunması üzerine
işten ayrılması
Murtaza’nın fabrikaya giren
hırsızı yakalaması
Murtaza’nın Fen Müdürü
tarafından ödüllendirilerek eve dönmesi
Murtaza’nın dövdüğü
kızı Firdevs’in beyin kanaması sonucu ölmesi
Kişiler
Murtaza
Fiziksel ve ruhsal
kimliğinin birbirini tamamladığı Murtaza, romanın başkişisidir. Murtaza,
doğruluk ve dürüstlükten taviz vermeyen sabit fikirli bir kişi olarak yetişir.
Onun geçmişini, bugününü ve geleceğini belirleyen bu tek yönlü bakış açısıdır.
O, sosyal düzen içersinde bu keskin tavırlarıyla aykırı ve farklı bir karakter
oluşturur.
Murtaza, kendisinin
seçilmiş kişi olduğuna inanır. İnsanların disipline ihtiyacı vardır. O,
yönetenler ve zenginler tarafından bu görev için seçilmiş bir kişidir. Çünkü o
dürüsttür, çalışkandır, görev adamıdır
Ailesiyle birlikte
Türkiye’ye geldiklerinde dürüstlükten ödün vermez. Diğer hemşerileri gibi
davranmayıp memleketindeki gerçek mal varlıklarını beyan eder. Yalan söyleyerek
mal sahibi olmak istemez. Bu tavrı başta ailesi olmak üzere herkes tarafından
yadırgansa, aşağılansa ve alay edilse de o, doğru bildiğinden şaşmaz.
Murtaza, çevresinin
eleştirileri ve yadırgayıcı tavırları karşısında tepkisiz kalır. Bunları
görmez, duymaz, aldırmaz. Görev ahlakıyla hareket eder. Herkesten ve her şeyden
sorumlu olduğu düşüncesi içersindedir. En önem verdiği şey disiplindir. Resmi
giysi onun için çok önemlidir. Kendisine saygınlık kazandırdığını düşünür.
Murtaza, disipline etme
anlayışından asla vazgeçmez ve ödün vermez. İş hayatında da özel hayatında da
bu doğrultuda hareket eder. Bu durum onun gülünç, abartılı, hatta acınacak
durumlara düşmesine neden olur. Annesinin yoksulluk içinde ölümü sırasında da
kızının ölümü karşısında da aynı anlayışını sürdürür. Bu katı tutumu hem
kendisine hem de çevresine zarar verir. Maddi hiçbir kaygı taşımaması, sadece
görev anlayışıyla hareket etmesi toplum tarafından anlaşılmaz. Ne mahallesine
ne de yönetici kesimine yaranabilir. Herkes tarafından dışlanır ve yalnız
kalır. Böylece toplumda; gülünç, abartılı ve istenmeyen kişilerin temsilcisi
durumuna düşer.
Kolağası Hasan Bey
Varlığını Murtaza’nın
sözleri ve anlattıklarıyla öğrendiğimiz Kolağası Hasan Bey, kahramanlığıyla ün
kazanmış, bu uğurda şehit düşmüş vatansever bir kişidir. Murtaza’nın kendine
örnek aldığı yegâne kişidir.
Kolağası Hasan Bey,
fiziksel varlığı olmasa da eser boyunca Murtaza’nın şahsında hep yaşar. Murtaza’nın
her adımında, her eyleminde, her sözünde onu tanır, onu görürüz.
Fabrikanın Fen Müdürü
İşçilerin dünyasına
uzak olan Fen Müdürü, emrinde çalışanları sömürür ve kullanır. İkiyüzlü
tavırlarıyla yozlaşmış biridir. Murtaza ile Nuh arasındaki gerginlikte her
ikisine de hak verir, çünkü ikisinden de çıkarları vardır.
Fen Müdürü maddi
çıkarlarını her şeyin üstünde tutar. Paraya olan tutkusu onu insani değerlerden
uzaklaştırır. İnsanların duygu ve düşünceleri onun için önemli değildir.
Azgın Ağa
İsmiyle karakterinin
uyum gösterdiği bir kişidir. Küçük kız çocuklarından yararlanmaya çalışan
yozlaşmış bir kişiliktir. Murtaza ile geçinemez. Çıkarcı ve ben merkezli
düşünen Azgın Ağa, mahallede ve fabrikada herkesi Murtaza’ya karşı kışkırtır.
Eserdeki diğer kişiler:
Emniyet müdürü, komiser, fabrika doktoru, Murtaza’nın akrabası Akile Hala,
Murtaza’nın karısı, Murtaza’nın kızları Firdevs ve Cemile, oğlu Hasan, büyük
kızı Emine, parti il başkanı, kâtipler, şefler ve ustabaşılar olarak görülür.
Mekân
Romanda geniş mekân
Adana’dır. Adana’nın yoksul işçi mahallesi ise olayların geçtiği merkez
konumundadır. Kahveleri, lokantaları, evleri, sokakları, çay ocaklarıyla işçi
mahallesi, orada yaşamaya çalışan bireylerin sığınağı durumundadır. İşçi
mahallesi fiziksel görünümü ile içinde barındırdığı kişilere benzer.
Mekânlar da içersinde
barındırdığı insanlar gibi yaşam karşısında yenik ve çaresizdir. İşçiler, yoğun
çalışma saatlerinden arta kalan zaman diliminde barınakları olan kendileriyle
özdeşleşen mekânlarda yaşarlar.
Fabrikayı ayakta tutan,
varlığını güçlendiren; diz çökmüş, kapaklanmış, tutunuvermiş haldeki çürük,
paslı, teneke işçi evleridir. Fabrika ile işçiler, fabrika ile mahalle hep yan
yana, iç içe ama hep uzak, hep yabancı, hep düşman durumundadır. Gücünü de
sağlamlığını da insanları ezerek alan fabrika, maddi gücün insani değerleri
nasıl yok ettiğinin bir simgesi durumundadır.
İşçi mahallesinin
paralelinde uzanan zenginlerin yaşadığı zengin mahallesi ışıltılı, güçlü,
dimdik ayakta durmaktadır. Maddi güç, zengin evlerinin fiziksel görünümüyle
birleşmiştir. Sosyal ve ekonomik adaletsizlik bu iki mahallede açık ve net
olarak kendini göstermektedir.
Fabrikanın içi de dışı
da kargaşa mekânıdır. Her şey fabrikanın varlığını sürdürmesi için vardır. Her
gün on iki saat çalışan işçilerin, sayıca en yoğun olduğu bölüm olan iplikhane
bir sömürü mekânıdır. Fabrika aynı zamanda çalışanların yaşam karşısındaki tek
dayanakları olduğu için vazgeçilmezdir.
Fabrikadaki işin
ağırlığı, mahalledeki yapısal şartların uygunsuzluğu arasına sıkışan bireyler
kendilerini farklı mekânlara atarlar. Huzur ve rahatlama arayışı için gidilen
bu mekânlar kahvelerdir. Eserde işçilerin buluşma noktası olan kahvelerde
geçici bir huzur ve rahatlık bulunur. Kahveye gelen birbirine yabancı kişiler,
farklı dünyalarının kapılarını aralar. Kahveler işlevsel olarak da açık geniş
mekânlardır.
Zaman
Romanda anlatıcı,
başkişinin hikâyesini, geçmiş ve bugün düzleminde aktarırken bireysel ve sosyal
zamana ait ayrıntıları da yansıtır.
Hikâye zamanı 1941-1947
yılları arasındadır. Murtaza’nın 1928 yılında doğan kızı Firdevs, hikâye
zamanının başlangıcında 13 yaşındadır. Küçük oğlu Hasan ise kundaktadır. Eserin
üçüncü bölümünde “1946-47’lerde” olarak belirtilen zaman ve küçük oğlu Hasan’ın
ilkokula gidip gelmesi hikâyenin bitiş zamanıdır.
Hikâye zamanı kişi-mekân-olay
üçlüsünün çerçevesinde şekillenen organik bir süreç halinde gelişir. Buradan da
hikâye zamanının 6-7 yıllık bir zaman kesimini kapsadığını söyleyebiliriz. Başkişinin
hikâyesi ile paralel bir biçimde anlatılan sosyal zaman, romanın zamansal
boyutunu derinleştirir.
Eserde “o gün, birkaç
gün sonra, günün birinde, gece yarısını geçiyordu” gibi zaman ifadeleri de görülür.
Dil
ve Anlatım
Roman, olayların
dışında üçüncü şahıs tarafından “ilahi bakış açısı” ile anlatılmıştır. Anlatıcı
sınırsız görme ve bilme yetisiyle; yaşantıları, çatışmaları, sevinçleri,
üzüntüleri, acı ve mutlulukları bilen konumundadır.
Anlatıcı olaylarda hiç
görülmeyen kişiler hakkında da bilgi sahibidir. Her şeyi bilmesine rağmen
genellikle gözlemci rolünde kalmayı tercih eder. Kişilerin yaptıklarını
yorumlamaz, yargılamaz.
Anlatıcı tarafsız bir
kişiliğe sahiptir. En çarpıcı olaylar, en çirkin durumlar ve adaletsiz
uygulamalar olurken bile araya girmez. Herkese aynı mesafede durur.
Romanda kullanılan dil
oldukça sadedir. Yazar bu romanında gerçekçiliği ön planda tutarak diyalog
tekniğine önem vermiş, hikâyeyi çoğunlukla bu diyaloglar yardımıyla kişilere
anlattırmayı tercih etmiştir. Bunu yaparken de konuşma diline önem vermiş ve
şive özelliklerini öne çıkarmıştır. Romandaki konuşmalar, kişilerin hangi
toplumsal sınıftan geldiğinin de göstergesidir.
Romanda iç konuşmadan çok diyalog tekniğinin kullanımı, Murtaza’nın davranış ve düşünce sistemini doğrudan yansıtarak bireyin, bireyle ve toplumla olan çatışmasını ön plana çıkarmıştır. İnsan psikolojisini konuşmalarla verme yöntemini uygulayan yazar, Murtaza’yı göçmen ağzıyla konuşturmuştur. Murtaza’nın şivesi romanda mizahi bir etki yaratmaktadır.
Genel Değerlendirme
Cumhuriyet Dönemi Türk Edebiyatının önemli isimlerinden olan Yaşar Kemal, eserlerinde ele aldığı konularla, roman türüne getirdiği yeniliklerle ve dünya çapında aldığı pek çok ödülle adından sıkça söz ettirmiş yazarlarımızdan biridir. Eserlerinde genellikle sıradan insanları işleyen yazar, bu sayede her kesimden okuyucu kitlesine ulaşmayı başarmıştır.