Yaprak Dökümü Roman İncelemesi
Yaprak
Dökümü adlı roman Reşat
Nuri Güntekin tarafından yazılmış ve ilk defa 1930 yılında yayınlanmıştır. Eserde
Batılılaşmayı yanlış anlayarak lüks bir yaşantı içine giren bir ailenin dağılışı
anlatılmaktadır.
Romanın
Özeti
Ali Rıza Bey, ahlaki
değerlere önem veren, içine kapanık, dürüst ve prensip sahibi biridir. Şevket
adında bir oğluyla Fikret, Necla, Leyla ve Ayşe adında dört kızı vardır.
Çalıştığı şirkette kendi değer yargılarıyla bağdaşmayan olay ve durumlarla
karşılaştığı için Ali Rıza Bey, işinden ayrılıp Üsküdar’daki evine çekilir.
Ali Rıza Bey’in emekli
maaşı evin masraflarını karşılayamamaktadır. Aile evde yiyecek, giyecek,
ısınacak odun bulamaz hale gelmiştir. Bu yoksul duruma rağmen evde huzursuzluk
yoktur. Ancak Ali Rıza Bey, evdeki eski saygınlığını kaybetmiştir.
Ali Rıza Bey’in oğlu
Şevket, yüksek maaşla bir bankada çalışmaya başlar. Yoksulluktan kurtulan
ailede yüzler gülmeye başlar. Şevket de babası gibi iyi yetişmiş, namuslu,
karakter sahibi bir kişidir. Ailesine de son derece bağlıdır.
Her şey yolunda
giderken Şevket, Ferhunde adında evli bir kadınla ilişki yaşamaya başlar. Bu
ilişki ortaya çıkınca Ferhunde kocası tarafından terk edilir. Şevket, onunla
evlenmek zorunda kalır.
Ferhunde, eğlenceye
düşkün bir kadındır. Şevket’in kız kardeşleri Leyla ve Necla iki güzel kız
kardeştir. Büyük ablaları Fikret’le anlaşamamaktadırlar. Ferhunde’nin
gelmesiyle birlikte evdeki düzen ve yaşam biçimleri de değişmeye başlar. Ali
Rıza Bey, biraz da bundan dolayı kahvehaneye gitmeye başlar. Evdekiler arasında
eğlence ve moda düşkünlüğü başlar. Evde sık sık partiler düzenlenir. Hayriye
Hanım’ın bütün derdiyse kızlarına zengin koca bulmaktır.
Ali Rıza Bey, bütün bu
eğlence partilerine ve lüks yaşantıya karşıdır. Ancak masrafları oğlu Şevket karşıladığı
için pek sesini çıkarmamaktadır. Zamanla bu tip eğlencelere alışır. Üstelik
asla kabullenemeyeceği bazı olaylara da katlanmak zorunda kalır.
Evdeki eğlence ve
toplantılar ailenin bütçesine ağır gelmeye başlamıştır. Bu durumdan hiç de
hoşnut olmayan büyük kız Fikret, Adapazarı’nda yaşayan çocuklu dul bir adamla
evlenmeyi kabul eder. Böylece ilk yaprak düşmüş olur.
Evin masraflarını
karşılamakta zorlanan Şevket, bankadan yüklü bir parayı zimmetine geçirir ve
geri koyamaz. Durum fark edilince hapse mahkûm edilir. Şevket, hapse girince
karısı Ferhunde evi terk eder. Evde hâkimiyet tekrar Ali Rıza Bey’in eline
geçer, eğlence hayatı sona erer.
Leyla ile Necla, alıştıkları
eski eğlenceli hayatı özlemektedir. Leyla’yı kırk yaşlarında bir komisyoncu
ister. Ancak komisyoncunun dolandırıcı olduğu anlaşılır. Leyla onunla evlenmez.
Leyla, kendisini beğenen bir manifaturacıyla da evlenmek istemez. Kendini zengin
olarak tanıtan Abdülvehhap’la nişanlanır. Fakat Abdülvehhap, onu başkalarıyla
gezip tozarken görünce, onunla değil kardeşi Necla’yla evlenmek ister. Bu
teklif ailede şok etkisi yaratsa da Necla’nın ısrarı üzerine kabul etmek
zorunda kalırlar. Necla, evlenerek Suriye’ye gider. Necla’yı burada büyük bir
sürpriz beklemektedir. Abdülvehhap, birkaç çocuklu, zor geçinen, karışık
işlerle uğraşan, pek de özenilecek bir yaşantısı olmayan biridir. Necla ilk
fırsatta babasına kendisini kurtarması için bir mektup yazar. Ancak bu isteği
karşılık bulmaz.
Leyla ise evli bir
avukatın metresi olmuştur. Ali Rıza Bey, durumu anlayınca Leyla’yı evden kovar.
Bu olaydan sonra Ali Rıza Bey’e hafif inme gelir. Leyla gittikten sonra ev
iyice ıssız kalmıştır. Hayriye Hanım da iyice güçten düşmüştür sık sık
sitemlerde bulunur. Bunun üzerine Ali Rıza Bey, büyük kızı Fikret’in yanına
gider. Ancak aradığı huzuru orada da bulamaz. Kalabalık bir ailede yaşayan
Fikret, bütün iyi niyetine rağmen Ali Rıza Bey’e bakacak durumda değildir.
Ali Rıza Bey,
İstanbul’a döner. Hastalığı büsbütün ilerlediği için eve uğramadan direk
hastaneye yatar. Babasının durumunu öğrenen Leyla, onu hastaneden çıkarır ve
kendi evine götürür. Taksimde bir apartman katında yaşamaya başlarlar. Bu
şekilde yaşamaya alışan Ali Rıza Bey, arada bir eski kahve arkadaşlarıyla
karşılaşmasa daha da rahat olacaktır.
Romandaki Kişiler
Ali Rıza Bey
Emekli bir memur olan
Ali Rıza Bey’in bir oğlu ve dört kızı vardır. Ahlaki değerlere önem veren,
inançlı, dürüst ve prensip sahibi biridir. Çocuklarına iyi bir gelecek sağlamak
için çaba sarf etmektedir. Her ne kadar çocuklarını iyi yetiştirdiğini düşünse
de bulundukları sosyal ve ekonomik durumdan ötürü bunda pek başarılı
olamamıştır.
Ali Rıza Bey, titiz
denecek kadar temiz, gülünç denecek kadar nazik ve mahcup bir adamdı. Hak
yemek, kanuna aykırı bir şey yapmak, kalp kırmak korkusuyla yaşayan biriydi.
Hayriye Hanım
Ali Rıza Bey’in
karısıdır. Kocasına sadık, saygılı, saf ve cahil bir kadındır. Önceleri
kocasının sözünün dışına çıkmazken değişen yaşam koşullarıyla birlikte kocasının
istemediği davranışlar yapan biri haline gelmiştir. Bunda dirayetsiz
kişiliğinin de payı vardır. Kızlarının ve gelininin isteklerine karşı çıkamamış,
onlara boyun eğmiştir. Ali Rıza Bey’e destek olacağı yerde kızlarının yanında
yer almıştır. Kızlarına iyi bir hayat sağlamaya çalışırken bunun tam tersi
olmuştur.
Fikret
Ali Rıza Bey’in büyük
kızıdır. Babasına en çok destek çıkan, onun gibi ahlaki değerlere önem veren,
olgun bir kızdır. Fikret, kız kardeşleri gibi güzel değildir. Üstelik yüzünde,
göz hastalığı yüzünden bir leke kalmıştır. Kız kardeşleri gibi giyime, süse ve
eğlenceye düşkün değildir. Evde yaşanan eğlence ve partilere dayanamayarak
çocuklu, dul bir adamla evlenmeye razı olmuştur.
Şevket
Ali Rıza Bey’in tek
oğludur. Saygılı, kibar ama hayat tecrübesi olmayan bir gençtir. Bir bankada
memur olarak çalışmaktadır. Yanlış bir evlilik yapıp, karısının ve kız
kardeşlerinin isteklerini karşılamak için zimmetine para geçirince hapse düşer.
Leyla
Ali Rıza Bey’in ortanca
kızıdır. On sekiz yaşlarında güzel bir kızdır. Süse, modaya, eğlenceye düşkün
bir kızdır. Taliplerini beğenmez ve Suriyeli biriyle nişanlanır. Suriyeli
Abdülvehhap, onun başka erkeklerle gezip tozduğunu ileri sürerek kız kardeşi
Necla’ya talip olur. Bunun üstüne sinir krizleri geçirip hastalanan Leyla,
zamanla acılarını unutarak bir avukatın metresi olur.
Necla
Ali Rıza Bey’in
dördüncü çocuğudur. On altı yaşlarında güzel bir kızdır. O da Leyla gibi süse,
modaya ve eğlenceye düşkündür. Leyla ile iyi anlaşırken Fikret’le geçinemez.
Ablasının nişanlısı kendisine talip olunca onun zengin ve gösterişli bir hayatı
olduğunu sanarak evlenmeyi kabul eder. Ancak onu Suriye’de hüsrana uğrayacağı
bir hayat beklemektedir.
Abdülvehhap
Kırk beş yaşlarında,
karısını kaybetmiş, çocuklu dul bir adamdır. Kendisini zengin gibi tanıtmasına
rağmen zor geçinen biridir. İstanbul’daki gösterişli yaşantısıyla Suriye’deki
yaşantısı arasında çok büyük farklılıklar vardır. Geçimini bir takım karışık
işlerle sağlamaktadır.
Tahsin
Fikret’in evlendiği
adamdır. Elli yaşlarında, üç çocuk sahibi dul bir adamdır. Kaba ve cahil
biridir. Fikret, evde kız kardeşlerinin davranışlarını tasvip etmediği ve
onlarla geçinemediği için onunla evlenmeye razı olmuştur.
Avukat
Evli ve çocuk sahibi
olmasına rağmen aradığı mutluluğu evliliğinde bulamamış, hali vakti yerinde
biridir. Karısı kabul etmediği için boşanmamakta ancak Leyla’dan da
vazgeçememektedir. Leyla’ya küçük bir apartman dairesi tutarak geçinmesi için
düzenli para bırakmakta, fırsat buldukça Leyla’ya uğramaktadır. Leyla’ya olan
tutkusundan dolayı anne ve babasının da aynı dairede kalmasına razı olmuştur.
Mekân
Roman, ağırlıklı olarak
İstanbul’da geçer. Romanda mekân olarak en çok Ali Rıza Bey’in evi
anlatılmaktadır. Adapazarı ve Suriye’den isim olarak bahsedilir. Anlatılan
mekânlardan bazıları; Ali Rıza Bey’in çalıştığı şirket, gittiği kahvehane ve
avukatın dairesidir.
Zaman
Kesin bir tarih
verilmemekle birlikte olayların, Cumhuriyet öncesi yıllarında, Osmanlı devletinin
son dönemlerinde geçtiği anlaşılmaktadır.
Romanın Konusu ve Teması
Romanda, Batının
gösterişli yaşam tarzına özenerek kendi öz yaşam değerlerini unutan bir ailenin
çöküşü ve dağılışı anlatılmaktadır. Aile
bir ağaç olarak, yapraklar da aile fertleri olarak düşünülmüş ve roman bu
doğrultuda anlatılmıştır.
Romanın
Türü
Olaylar gerçekçi bakış
açısıyla işlendiği için “realist roman”; işlediği temaya göreyse “sosyal roman”
türüne girer.
Dil ve Anlatım
Realist görüş açısıyla ve roman diline uygun bir ustalıkla yazılan romanda okuyucuyu sıkmayan, sıcak, içten, yapmacıksız bir anlatım şekli kullanılmıştır. Yazar, okurun dikkatini dağıtacak benzetme ve mecazlardan kaçınmıştır. Uzun tasvirler yerine doğal ifadeler kullanmaya özen göstermiştir.
Roman, herkesin anlayabileceği sade, açık ve yalın bir dille yazılmıştır. Konuşmalar, günlük konuşma diline uygun olarak doğal ve canlıdır.
Genel
Değerlendirme
Aile yaşantısı, Batılı
yaşam tarzına özenti, gösterişli bir yaşam için yanlış yollara sapma gibi
durumlar pek çok romana konu olmuştur. Yaprak
Dökümü de gerek konusu, gerek bakış açısı, gerekse dil ve anlatım açısından
Türk edebiyatının çok okunan romanları arasında yerini almıştır.
Yaprak Dökümü sıkılmadan okuyacağınız, okurken de düşüneceğiniz ve yaşantınızı tekrar gözden geçireceğiniz seçkin ve klasikleşmiş romanlarımızdan biridir.