Son Kuşlar Öykü İncelemesi
“Hani
sessiz, zenginliğini bile belli etmez, mütevazı adamdı da… Konu komşusu da
severdi hani. Hiçbir şeye, hiçbir dedikoduya karışmazdı. Sabahleyin işine kısa
kısa adımlarla koşarken, akşam filesini doldurmuş vapurdan çıkarken görseniz;
iriliğine, sallapatiliğine, Karamanlı ağzı konuşuşuna, basit ama hesaplı
fikirlerine, iki kadeh atmışsa yine basit, sevimli şakalarına karşı, hakkında
kötü bir hüküm de vermezdiniz. Kendi halinde, işi yolunda, hesaplı yaşayan bin
bir tanesinden bir tanesiydi.”
İyi bir gözlemci olan
anlatıcı, aynı zamanda okuyucuya ince mesajlar veriyor. Bir şeylerin değişmesi
için kuşların ve doğanın sesi olmaya çalışıyor. Herkesin kendi çıkarları
doğrultusunda doğaya zarar vermesini yazar bir türlü kabullenemiyor. Bu günün
küçük hesapları için doğanın mahvedilmesini içi sızlayarak dile getiriyor.
“Bir
kuş cıvıltısı duysam kanım donuyor, yüreğim atmıyor. Hâlbuki sonbahar
kocayemişleri, beyaz esmer bulutları, yakmayan güneşi, durgun maviliği, bol
yeşili ile kuşlarla beraber olunca, insana, sulh, şiir, şair, edebiyat, resim,
musiki, mesut insanlarla dolu, anlaşmış, sevişmiş, açsız, hırssız bir dünya
düşündürüyor. Her memlekette kıra çıkan her insan, kuş sesleriyle böyle
düşünecektir.”
Hikâye “kahraman anlatıcı”
bakış açısından anlatılır. Anlatıcı, zaman zaman hikâyenin içinde yer alır ve
çeşitli yorumlarda bulunur, çeşitli konularda fikrini söyler. Bunun dışında öyküde
en çok yer verilen kişi Konstantin’dir. Kahveci, Mühendis Ahmet, deri tüccarı
Hollandalı ve çocuklar da hikâyede geçen diğer kişilerdir.
Öyküde belirgin bir
zaman yoktur. Ancak yaz ve güz mevsimlerinden bahsedilir. Hikâye İstanbul’da
Ada’da geçmektedir.
Öyküde yazar,
tasvirlere ve gözlemlere geniş yer veriyor. Öykünün dili sade, anlatımı açık,
yalın ve akıcıdır. Daha çok “iç konuşma” ve “diyalog” anlatım tekniklerinden
yararlanılmıştır.
Öykünün teması; doğa
sevgisidir. Öyküde anlatıcı, doğaya karşı duyduğu sevgiyi, insanların doğaya
verdiği zararı ve doğal güzelliklerin birer birer yok oluşunu anlatılmıştır.
“Kuşları
boğdular, çimenleri söktüler, yollar çamur içinde kaldı.”
Öyküde serim, düğüm, çözüm bölümleri ve belirgin bir olay yoktur. Yazar, kendi duygu ve düşüncelerini de belirterek bir durumu “doğal güzelliklerin yok edilişini” anlatıyor.