Küçük Ağa Roman İncelemesi

Eser Hakkında

Küçük Ağa, Tarık Buğra’nın en tanınmış romanlarından biridir. İlk basımı 1963 yılında yapılan eser, Milli Mücadele yıllarını anlatır. Yazar, o yılları; işgalciler, hilafet yanlıları, kuvacılar (Kuvayımilliye taraftarları), çeteler, kendi çıkarlarına hizmet eden eşkıyalar, Çerkez Ethem taraftarları ve Milli Mücadele hareketine kayıtsız kalan insanlar arasından anlatmaktadır.

Romanın Özeti

Milli Mücadele yıllarında geçen olaylar, Akşehir’de Salih’in savaştan dönmesiyle başlar. Salih, Arabistan çöllerinde sağ kolunu kaybetmiş, yüzünün sağ tarafından ağır yaralar almış bir askerdir. Geri döndüğünde Akşehir’in artık eskisi gibi olmadığını görür. Köylülerin, çocukluk arkadaşı Niko’nun, hatta annesinin bile ona bakışı değişmiştir. O artık Çolak Salih’tir.

Yurdun her tarafı gibi Akşehir de karışıklık içindedir. Bu sıralarda kasabaya İstanbullu Hoca lakabıyla Mehmet Reşit Efendi gelir. Onun gelmesiyle köy ikiye bölünür. Genç yaşına rağmen insanların sevip saydığı İstanbullu Hoca, Kuvayımilliye aleyhinde vaazlar vermeye başlar. Hocanın Kuvayımilliye aleyhine yaptığı çalışmalar artınca hakkında “vur emri” çıkarılır. Durumu öğrenen İstanbullu Hoca, yeni doğan çocuğunu bile göremeden kaçmak zorunda kalır.

Akşehir’de köylülerin “kuvacı” dedikleri Kuvayımilliye taraftarlarının sayısı gittikçe artar. Çocukluk arkadaşı Niko’nun Pontus devleti kurmaya çalıştığını öğrenen Salih, Kuvayımilliyecilerin arasına katılır. Salih’e İstanbullu Hoca’yı vurma görevi verilir. Salih, İstanbullu Hoca’yı aramaya başlar. Onu bulur ancak öldürmek yerine Milli Mücadele’ye katılmaya ikna eder.

İstanbullu Hoca, Küçük Ağa lakabıyla anılmaya başlar. Küçük Ağa, aklını ve bilgisini kullanarak kısa zamanda büyük bir birlik oluşturur. Birliğiyle birlikte Çerkez kardeşlerin kuvvetlerine katılır. Çerkez Ethem ve Tevfik Bey, Milli Mücadele için savaşmaktadır. Ancak Batı Cephesi komutanlığıyla araları açılır. Düzenli orduya ve Ankara’ya karşı çıkarlar.

Çerkez kardeşlerin güvenini kazanan Küçük Ağa aslında Ankara taraftarıdır. Bu nedenle Çerkez Ethem’in düzenli orduyu çökertme planını bozar. Çerkez Ethem kuvvetleri büyük bir yenilgiye uğrar. Küçük Ağa ise Ankara’ya gider. Milli Mücadele için çalışmaya devam eder. Akşehir’e gönderdiği Salih’ten haber alamayınca geri döner. Daha önce hiç görmediği oğlu Mehmet’i görür. Karısı Emine başkasıyla evlenmiştir. Uzun süredir hasta yatan Emine ölür. Küçük Ağa tekrar Ankara’ya döner. Salih ise ortadan kaybolur. Artık yeni bir devir başlamıştır.

Romandaki Kişiler

Küçük Ağa

Asıl adı Mehmet Reşit Efendi’dir. Akşehirliler onu İstanbullu Hoca diye tanırlar. Mehmet Reşit Efendi genç yaşta hocalığa başlamış ve hilafet tarafından Akşehir’e gönderilmiştir. Açık ela gözlü, boylu poslu, pehlivan yapılı biridir. Hocalık yaptığı dönemlerde siyah, gür sakallı biriyken çeteciliğe başladığı zaman sakallarını kesmiş, ata binmeyi ve silah kullanmayı öğrenmiş, lakabı da “Küçük Ağa” olarak değişmiştir.

Akıllı ve bilgili biridir. Önce din adamı olarak hilafeti savunur. Sonra çetecilere, oradan Kuvayımilliye hareketine, en son merkezi Ankara’da olan düzenli ordu birliklerine katılır.

Salih

Salih, Arabistan çöllerinde sağ kolunu kaybetmiş, yüzünün sağ tarafından ağır yaralar almış bir askerdir. Geri döndüğünde Akşehir artık eskisi gibi değildir. Tüm tanıdıklarının ona bakışı değişmiştir. Zor karar veren, verdiği kararlardan dönmeyen yiğit bir delikanlıdır. Kuvayımilliye hareketine katılır. Milli mücadeleden sonra ortadan kaybolur.

Emine

İri simsiyah gözleri, hafif çatık hilal kaşları, dolgun dudakları olan on beş yaşlarında beyaz tenli, ince belli, dolgun yapılı bir kızdır. Huyları da yüzü gibi güzeldir.

Çerkez Kardeşler (Çerkez Ethem, Tevfik Bey)

Milli mücadelenin ilk yıllarında vatan ve millet için savaşmış, yararlı işler yapmışlardır. Ankara’nın düzenli orduya geçme kararından sonra Milli Mücadele’ye zarar vermeye başlayan ve Ankara yönetimine karşı çıkan Çerkez kardeşler, düzenli ordu karşısında ağır bir yenilgiye uğramış ve düşman güçlerine sığınmışlardır.

Ali Emmi

Alnında kırışıklıkları olan, yaşlılıktan titreyen bir adamdır. Ak saçı ve sakalı, tel çerçeveli gözlükleri vardır. Sanki toprağın sabır ve sükûnunu içine sindirmiştir. Akşehir köylüsünü temsil etmektedir.

Ağır Ceza Reisi

Kısa boyuna rağmen heybetli bir duruşu vardır. İyi tahsil görmüş, eğitimli biridir. Alçakgönüllü, dürüst, sağlam bir kişiliktir.

Diğer Kişiler

Eserde; Gönülsüzlerin Haydar Bey, Topbaşların Halis, Yüzbaşı Hamdi, Yüzbaşı Nazmi, Küçük Hacı, Mehmet (Küçük Ağa’nın oğlu), Hasan Efendi, Salih’in annesi, Çakırsaraylı, Yorgo, Minas, Niko gibi karakterler vardır.

Romandaki kişiler genellikle lakaplarıyla anılır. Bu lakaplar dış görünüşle veya mensup oldukları sosyal tabakayla ilişkilidir.

Mekân

Olaylar genellikle Akşehir ve Ankara’da geçer.

Akşehir’in Taşoluk Sokağı; iki fırın, bir bakkal, bahçeli iki üç katlı evleriyle tanıtılır. Salih’in evi bu sokaktadır. Kasabada Gâvur Mahallesi denen bir yer vardır. Burada Minas’ın, Yorgo’nun meyhaneleri vardır. Bu mahalle ile diğer mahalleler arasında pek fark yoktur. Sadece evlerin tipi biraz değişiktir.

Olaylar kahvede, camide, karargâhta ve çete reislerinin yaşadıkları mekânlarda geçmektedir.

Zaman

Olaylar Birinci Dünya savaşı sonrasında, Milli Mücadele yıllarında geçmektedir. Bu da tahminen 1918-1922 yılları arasında 4-5 yıllık bir süreyi kapsamaktadır.

Anlatıcının Bakış Açısı

Roman, ilahi (hâkim ) bakış açısıyla üçüncü tekil şahıs ağzından anlatılır.

Anlatıcı, yaşanmış ve yaşanacak her şeyi bilir, görür ve duyar. Bu, kişilerin akıllarından geçeni okumaya ve psikolojilerini yansıtmaya kadar uzanır. Anlatıcı, olayların dışında durur. Olaylara ve kahramanlara hâkimdir. Olayların nasıl gelişeceğini önceden bilir ve görür.

Romanın Türü

Milli Mücadele dönemini anlatan roman, Türk edebiyatında “tarihi roman” türünde yazılmış en önemli yapıtlar arasında yer alır.

Dil ve Anlatım

Eserin dili sade, anlaşılır ve akıcıdır.  Romanda kahramanlar, ait oldukları sosyal çevrenin diliyle konuşturulmuştur. Eserde halkın kullandığı dil doğrudan kullanılmış, doğallığı bozulmamıştır. Eserin dili yazıldığı dönemin özelliklerine uygundur. Romanda diyalog, iç konuşma, anlatma, gösterme, özetleme anlatım teknikleri kullanılmış, betimleyici ve eleştirel bir anlatım tercih edilmiştir. Romanda okuyucu üzerinde merak duygusu uyandırılarak bir akıcılık sağlanmıştır.

Genel Değerlendirme

Tarık Buğra’nın “Küçük Ağa” adlı romanı gerek içeriği, gerekse dil ve anlatımı açısından Cumhuriyet döneminde yazılan romanların en önemlilerinden biridir. Tarihsel gerçeklere, olaylara ve kahramanlara dayanılarak yazılan roman Türk edebiyatının klasikleri arasındadır.

EN ÇOK OKUNAN YAYINLAR

Sanat Şiiri İncelemesi

Yağmur Şiiri İncelemesi

Kaldırımlar Şiir İncelemesi

Çoban Çeşmesi Şiir İncelemesi

Otuz Beş Yaş Şiiri İncelemesi