Yaban Roman İncelemesi
Yakup Kadri
Karaosmanoğlu’nun beşinci romanı olan “Yaban” ilk olarak 1932 yılında “Kadro”
dergisinde yayınlanmıştır. Romandaki olaylar 1922 yılında geçer. Bu yıllarda
Türk milleti kurtuluş mücadelesi vermektedir. Bu mücadele vatanın her köşesinde
sürmektedir. Yazar bu dönemdeki aydın ile köylü arasındaki uçurumu gözler önüne
serer.
Romanın
Özeti
Sakarya Savaşı’ndan
sonra düşman orduları Haymana, Mihalıççık ve Sivrihisar yörelerini yakıp
yıkarak geri çekilir. Garp Cephesi Kumandanlığı felaketin yaşandığı yerleri
inceletmek üzere o yörelere Tetkik-i Mezalim Heyeti gönderir. Heyet,
araştırmalar esnasında, yıkıntılar arasında kenarları yanmış bir defter bulur.
Bu defter Ahmet Celal’e aittir. Defterde onun köyde yaşadıkları anlatılmaktadır.
Roman, Ahmet Celal’in defterindeki anıları biçiminde kurgulanmıştır.
Bir paşanın oğlu olan
Ahmet Celal, Birinci Dünya Savaşı’nda sağ kolunu kaybeder. Bu nedenle henüz
otuz beş yaşına basmadan bütün yaşama sevincinin tükendiğini hisseder.
İstanbul’un düşman işgaline uğramasından sonra emir eri Mehmet Ali’nin davetine
uyarak onun Orta Anadolu’da Porsuk çayı kıyısındaki köyüne gider. Ahmet Celal,
köylülerle kaynaşmak ister ancak köylüler onu kendileriyle hiç bir ortak yanı
olmayan bir yaban olarak görür ve aralarına mesafe koyarlar.
Ahmet Celal, bir aydın
olarak köylülere vatanın içinde bulunduğu durumu; İstanbul’un ve Anadolu’nun
pek çok şehrinin düşman işgali altında olduğunu, işgal edilen topraklarda
halkın zulme uğradığını anlatır. Onlara düşmanın gittikçe yaklaştığını,
kendilerinin de büyük bir felaketle karşı karşıya olduğunu söyler. Anadolu’da
düşmana karşı vatanı kurtarmak için Mustafa Kemal’in önderliğinde başlatılan
Milli Mücadele’den söz eder. Ancak köylüler bu anlatılanlardan etkilenmez.
Ahmet Celal, komşu
köyde yaşayan Emine’yi görür ve ona âşık olur. Ancak Emine, Ahmet Celal’in evlenme
isteğini geri çevirir. Bir süre sonra Mehmet Ali’nin kardeşi İsmail’le evlenir.
Günler geçip giderken bir sabah köye Yunan askerleri girer. Köylülerden yiyecek
alıp karşılığında Rumca yazılı birtakım kâğıtlar verip köyü terk ederler. Köylüler
hiçbir şey olmamış gibi günlük yaşantılarına devam ederler.
Ahmet Celal, bir akşam
işgal güçlerinin yeniden köye geldiğini görür. Onların dağınık ve başıbozuk
hallerini görünce milli kuvvetlere yenildiklerini anlar. Düşman askerleri bu
kez bütün köyü yakıp yıkmaya başlar. Ahmet Celal, Emine’yi de yanına alarak
köyden kaçmayı planlar. Karanlıktan yararlanıp kalabalığın arasından sürünerek
uzaklaşıp kaçmaya başlarlar. Bu esnada düşman askerleri onların kaçtığını fark
ederek ateş açar. Ahmet Celal ile Emine yaralanır ancak köyün mezarlığına
ulaşarak saklanırlar. Katliam gürültüleri mezarlığa kadar duyulur. Bir süre
uyuyup şafağa doğru yola çıkmaya karar verirler. Ahmet Celal, sabah olunca
Emine’yi uyandırır ancak Emine, aldığı kurşun yarasından dolayı kalkamaz. Bunun
üzerine Ahmet Celal, anılarını yazdığı defteri Emine’ye bırakarak tek başına
oradan uzaklaşır.
Romandaki Olay Örgüsü
Ahmet Cemal’in Birinci Dünya Savaşında kolunu kaybettikten sonra İstanbul’dan ayrılarak Anadolu’da bir köye sığınması.
Ahmet Celal’in geldiği köyde, köylüler tarafından yadırganarak dışlanması.
Ahmet Celal’in köylülere karşı tutumu ve köylülerin onu yaban olarak görmeleri.
Ahmet Celal’in köylüye benzeme çabaları ve sonuçsuz kalan girişimleri.
Ahmet Celal’in köylülerle çatışmaya başlaması, aydın ile köylü arasındaki yabancılaşma.
Ahmet Celal’in Anadolu’ya ve kendine yabancılığını keşfetmesi, çatışmaların toplumsal ve bireysel boyutta ele alınışı.
Köylünün Anadolu’da süren milli mücadeleye kayıtsızlığı.
Ahmet Cemal’in Emine’ye ilgi duyması ancak aşkının karşılıksız kalması.
Düşmanın köye yaklaşması, köylünün ilgisizliği.
Düşmanın köyü işgal etmesi üzerine köylülerin saklanması.
Ahmet Celal’in köyü düşmana savaşmadan teslim eden köylüye isyanı.
Köylünün düşman askerleri tarafından tartaklanması ve köyün ateşe verilmesi.
Ahmet Celal ve Emine’nin yaralı halde köyden kaçmaları.
Emine’nin yaralanma sonucu yattığı yerden kalkamaması, Ahmet Celal’in anılarını yazdığı defteri orada bırakarak uzaklaşması.
Romandaki Kişiler
Romanda yirmi kişilik
bir şahıs kadrosu bulunmaktadır. Ahmet Celal dışındaki bütün kişiler
köylülerden oluşmaktadır. Çoban Hasan, Süleyman ve Memiş dışında bulunan
şahıslar ise Ahmet Celal’in çatışma halinde olduğu çevreyi oluşturmaktadır.
Bunların kişisel özelliklerinin bir önemi yoktur. Romandaki tek işlevleri Ahmet
Celal’in fikirlerinin karşısında durmalarıdır.
Ahmet Celal
Romanın
başkahramanıdır. Roman onun ağzından anlatılır. Roman içinde kesik kolu dışında
herhangi bir fiziksel özelliğinden bahsedilmemiştir. Daha çok yaşam tarzı,
kişilik özellikleri ve düşünceleri üzerinde durulmuştur. Celal Paşa’nın oğludur.
Çocukluğunu İstanbul’un konaklarından birinde geçirmiştir. Askerliğini yedek
subay olarak yapmıştır. Katıldığı Birinci Dünya Savaşında sağ kolunu
kaybettiğinde 32 yaşındadır.
İstanbul’a geri dönünce
orada duramaz. Bir süre sonra Anadolu’nun ücra bir köşesine gitmeye karar
verir. Emir eri Mehmet Ali, onu köyüne davet eder. Ahmet Celal, bu daveti kabul
ederek Mehmet Ali’nin köyüne gider.
Ahmet Celal, köye
gelince hayal kırıklığına uğrar. Köye gediği günden itibaren köylüler ondan
uzak durur. Davranışları garip karşılanır ve ona yaban adını verirler. Ahmet
Celal, dış dünyayla ilişkilerini tamamen koparmaz, ara sıra İstanbul gazeteleri
alır, milli mücadeleyi takip eder. Köyde kendini çok yalnız hisseden Ahmet
Celal, Türk aydınını temsil etmektedir.
Mehmet Ali
Ahmet Celal’in emir
eridir. Ahmet Celal’le birlikte köye döndükten sonra Ahmet Celal’in etkisinden
tamamen sıyrılır, asker olmadan önceki haline döner. İki ay sonra civar köylerden
bir kızla üçüncü evliliğini yapar.
Romanda fiziksel ve
psikolojik özelliklerinden pek bahsedilmese de Mehmet Ali, Ahmet Celal’in köye
gelmesine ve Anadolu köylüsünü tanımasına neden olan kişidir.
Emine
Uzunca yüzlü, yeşil
gözlü, kızıl saçlı, iri beyaz dişleri olan bir köylü kızıdır. Ahmet Celal,
Emine’nin dururken elini böğrüne dayayıp belini kırdığı halini Bergama’da
gördüğü mermer üstündeki eski kabartmalara benzetir. Emine’yi gördüğü yer,
yaşadığı çorak köyün aksine yemyeşil, hayat dolu bir yerdir. Emine Ahmet Celal
için köyde bir vaha gibidir. Köydeki diğer kişileri çirkin hayvanlara
benzetirken Emine’yi Van kedisine benzetir. Emine, Ahmet Celal’in evlenme
isteğini geri çevirir, köyden İsmail adlı biriyle evlenir.
Diğer
Kişiler
Köyün muhtarı, köyün imamı, Memiş, Emine’nin babası Şerif Çavuş, Mehmet Ali’nin kardeşi İsmail, Zeynep Kadın, Salih Ağa, Şeyh Yusuf, Hasan, Süleyman, Cennet, Mehmet Ali’nin karısı, Emeti Nine, Bekir Çavuş ve Zehra’dır.
Mekân
Olaylar Porsuk nehri
çevresindeki küçük bir köyde geçer. Ayrıca Eskişehir, İstanbul, İzmir, Ankara
gibi gerçek mekânlardan bahsedilir.
Romanda sosyal ve kültürel
nitelikleri aktarılmaya çalışılan köy, ana mekândır. Zeynep Kadın’ın ve Ahmet
Celal’in evleri de ikincil mekânlardır ki bunlar da ana mekânı tamamlayan
unsurlardır. Köyün ön plana çıkan yönü ise coğrafi yapısıdır. Mekânın
aktarılışı ise Ahmet Celal’in bakış açısıyla yansıtılır. Mekân Ahmet Celal’in
karamsarlığını daha da arttırarak içinde yaşadığı toplulukla uyuşamama ve
çatışma durumuna gelmesini pekiştirir.
Zaman
Romanda kronolojik
zaman kullanılmıştır. Olaylar birbirini takip eder. Zaman süreci Ahmet Celal’in
köye gelişinden, köyden kaçışına kadar devam eden Kurtuluş Savaşı yıllarında
yaklaşık üç senelik bir dilimi içerir. Romanın başlangıcında Ahmet Celal’in
kolunu nasıl ve nerede kaybettiğine dair geçmişe ait bilgiler verildiği
görülür. Bunlar olay akışının dizimsel sürecini bozmaz. Olay örgüsünün oluşma
zamanıyla anlatma zamanı da aşağı yukarı aynıdır. Günlük tekniği kullanılan
romanda, Ahmet Celal’in yaşadığı olayları kısa bir zaman sonra anlatmaya
başladığını görürüz.
Dil
ve Anlatım
Birinci Dünya savaşında
sağ kolunu kaybetmiş bir aydının tuttuğu “günlük” üzerine kurulu romanda; iç
konuşma, diyalog, gösterme, özetleme anlatım teknikleri kullanılmıştır.
Romanın bazı
bölümlerinde uzun tasvirlere ve uzun cümlelere rastlanır. Kişiler anlatılırken
ayrıntılar titizlikle seçilmiştir. Kişilerin dış görünüşünden çok karakterleri
ve düşünce yapıları üzerinde durulmuştur. Kahramanlar ait oldukları sosyal
çevrenin diliyle konuşturulmuştur. Eserin dili yazıldığı dönemin özelliklerine
uygundur.
Genel
Değerlendirme
Yaban adlı roman; Birinci
Dünya Savaşı’nın bitimiyle birlikte Sakarya Savaşı’nın bitimine kadar geçen
sürede bir Anadolu köyünde, Anadolu’nun durumunu, köylüleri, köylülerin milli
mücadeleye karşı tavırlarını anlatır.
Romanda aydın-köylü çatışması Ahmet Celal’in bakış açısından aktarılır. Tarihi bir döneme ışık tutan eser, yazıldığı dönemin özelliklerini de yansıtan Türk edebiyatının klasikleri arasında yerini almış bir romandır.