Ziya Paşa Terkib-i Bend İncelemesi
Pek rengine aldanma felek eski
felektir
Yâ bister-i kemhâda yâ vîrânede cân
ver
Allah’a sığın şahs-ı halîmin
gazabından
Yakdı nice cânlar o nezâketle
tebessüm
Bed-asla necâbet mi verir hiç
üniforma
Bed-mâye olan anlaşılır meclis-i
meyde
Nush ile yola gelmeyeni etmeli
tekdîr
Nâ-dânlar eder sohbet-i nâ-dânla
telezzüz
Afv ile mübeşşer midir ashâb-ı
merâtib
Milyonla çalan mesned-i izzetde
ser-efrâz
Îmân ile dîn akçedir erbâb-ı gınâda
Ziya Paşa
Günümüz
Türkçesiyle
Dünyanın rengine pek aldanma,
dünya yine eski dünyadır, zira dünyanın uygunsuz yaradılışı dönektir.
İster ipekle döşenmiş
yatakta, ister harap bir evde can ver, çünkü zengin ve fakir toprağa beraber
girecektir.
Allah’a sığın uysal
kişinin öfkesinden, zira yumuşak huylu atın çiftesi serttir.
O incelikle gülümseme
nice canlar yaktı, aslanın cana kıyması da gülerek olur.
Aslı kötü olana
soyluluk verir mi üniforma? Altından yapılmış semer vursan eşek yine eşektir.
Mayası kötü olan içki
meclisinde anlaşılır, (içki) insanın özünü ortaya çıkaran bir ölçüdür.
Nasihat ile yola
gelmeyeni azarlamalı, azarlamayla uslanmayanın hakkı dayaktır.
Cahiller, cahillerin
sohbetinden zevk alır, delilerin yakın arkadaşı da deliler olur.
Bağışlanmayla mı
müjdelenmiş makam ve mevki sahipleri, ceza kanunu sadece güçsüz olanlara mı
özeldir.
Milyonla çalan yüksek
makamda başı dik dolaşır, birkaç kuruş çalanın (rüşvet alan) yeri kürek
cezasıdır.
İnanç ile din paradır
zenginlerde, namus ve hamiyet (kutsal değerleri koruma gayreti) sözü kaldı
fakirlerde.
Eser
Hakkında
Ziya
Paşa’nın
Terkib-i Bend’i her biri 10 beyit ve
1 vasıta beyitten oluşan 12 bentlik bir manzumedir. Bağdatlı Ruhi’nin Terkib-i
Bend’ine nazire olarak yazılan eserin geneline bakıldığında biçim ve içerik
olarak geleneksel anlayışı sürdürdüğü görülür. Tahlil edilen bent “9. Bent”tir.
Şiirin
Biçim Yönünden İncelemesi
Nazım
biçimi: Terkib-i Bend’tir.
Nazım
birimi: Şiir, beyitlerden ve onların birleşimi bentlerden oluşmaktadır.
Son beyitler vasıta beyittir.
Ölçüsü:
Aruz
ölçüsünün “mef û lü / me fâ î lü / me fâ î lü fe û lün” kalıbıyla yazılmıştır.
Uyak
düzeni: “aa / xa / xa / xa / xa / xa / xa / xa / xa / xa /
bb” biçimindedir.
Şiirin
Ahenk Unsurları (Uyak ve Redifler)
---felektir
---gınâda
Şiirdeki
Diğer Ahenk Unsurları: Şair, uyak ve rediflerin dışında
ses tekrarı olan aliterasyonlardan (ünsüz seslerin tekrarı) ve asonanslardan
(ünlü seslerin tekrarı) yararlanmıştır. Ayrıca bazı kelimelerin tekrarıyla da
(felek-felektir, eşek-eşektir, nadanlar-nadanla gibi) hem ahengi arttırmış, hem
de anlamı pekiştirmiştir.
Şiirin
teması: Dünyanın geçiciliğidir.
Şiirin
İçerik Yönünden İncelenmesi (Açıklama – Yorum)
1.
beyit
Pek rengine aldanma felek eski
felektir
(Dünyanın rengine pek aldanma,
dünya yine eski dünyadır, zira dünyanın uygunsuz yaradılışı dönektir.)
Dünya hem güneşin, hem
de kendi etrafında dönmektedir. Mevsimler ve gece gündüz bu şekilde
oluşmaktadır. Şair, bundan esinlenerek dünyanın yaradılışında dönmek olduğunu
vurguluyor. Felek hem gökyüzü hem de baht, talih anlamlarında kullanılmaktadır.
Şairin asıl anlatmak
istediği; insanın talihi bazen gülebilir, bazense tersine dönebilir. Her şey,
her zaman yolunda gitmez. Çünkü dünyanın varoluşundan beri bu böyle devam etmektedir.
İnsan, bunun bilincine varıp her tür tersliğe ve belaya hazır olmalıdır.
“Felek” iki anlamda
(gökyüzü – talih) kullanılmıştır. “Tevriye” sanatı vardır.
“Dönek” kelimesi de iki
anlamda (dönmek – döneklik) kullanılmıştır. Ayrıca “kişileştirme” yapılmıştır.
“Döneklik” insanlara has bir özelliktir.
2.
beyit
Yâ bister-i kemhâda yâ vîrânede cân
ver
(İster ipekle döşenmiş
yatakta, ister harap bir evde can ver, çünkü zengin ve fakir toprağa beraber
girecektir.)
Bu beyitte “dünyanın
geçiciliği” vurgulanıyor. İnsan ne kadar zengin olursa olsun, ne kadar malı
mülkü olursa olsun bir gün ölecek ve tüm bu varlığını dünyada bırakacaktır.
İster ipek döşekte, isterse yoksulluk içinde ölsün ikisinin de gideceği yer
kara topraktır. İnsan, hiçbir zaman öleceğini unutmamalı ve aç gözlülüğe
kapılmamalıdır. Zira dünya malı dünyada kalır.
3.
beyit
Allah’a sığın şahs-ı halîmin
gazabından
(Allah’a sığın uysal
kişinin öfkesinden, zira yumuşak huylu atın çiftesi serttir.)
Şair bu beyitte, bulunduğu
mevki ve güce dayanarak adaletsiz davranan kişilerin, zalimce davrandığı
kişilerin uysallığına aldanmamasını, çünkü onların tepkisinin çok sert
olacağını dile getiriyor. Şair, hem bütün insanlara hem de kendisiyle
uğraşanlara sesleniyor. Bir gün her şeyin tersine dönebileceğini hatırlatıyor.
“Yumuşak huylu atın
çiftesi pektir” sözü atasözü niteliğinde bir sözdür “irsal-i mesel” sanatı
vardır.
4.
beyit
Yakdı nice cânlar o nezâketle
tebessüm
(O incelikle gülümseme
nice canlar yaktı, aslanın cana kıyması da gülerek olur.)
Şair bu beyitte,
insanın görünüşe aldanmaması gerektiğini vurguluyor. Bazı insanlar duygu ve
düşüncelerini belli etmez. Ancak günü gelince kendine yapılan haksızlıkların da
cevabını çok sert bir biçimde vermesini bilirler. Bunu yaparken de nezaketi
elden bırakmazlar.
Şair, aslanların
avlanma esnasında ağızlarını açarak avlarını öldürmelerini gülümseme olarak
algılıyor. Burada yüksek mevkilere gelmiş kişilerin çok can yaktıkları, canı
yanan kişilerin de bir gün fırsatını bulunca aynı şekilde cevabını verebileceği
vurgulanıyor.
5.
beyit
Bed-asla necâbet mi verir hiç
üniforma
(Aslı kötü olana
soyluluk verir mi üniforma? Altından yapılmış semer vursan eşek yine eşektir.)
Bir insanın aslı
bozuksa; ne giydiği üniforma ne zenginlik ne de bulunduğu mevki onu soylu
yapmaz. Asalet insanın kişiliğinde vardır. Şair bu düşüncesini atasözü
niteliğindeki bir sözle destekliyor.
“Altın
semer vursan eşek yine eşektir” irsal-i mesel sanatı vardır.
“Bed-asla (aslı kötü)”
ve “necabet (asalet)” kelimeleri arasında tezat sanatı vardır.
6.
beyit
Bed-mâye olan anlaşılır meclis-i
meyde
(Mayası kötü olan içki
meclisinde anlaşılır, (içki) insanın özünü ortaya çıkaran bir ölçüdür.)
Pek
çok insan ilişkilerinde ikiyüzlülük yaparak kendini farklı biri gibi
gösterebilir. Ancak içki içtiği zaman gerçek yüzü ortaya çıkar. Bazıları içince
çok konuşur, bazıları saldırganlaşır, bazıları da kendinden beklenmeyecek
davranışlarda bulunur. Çünkü içkinin verdiği sarhoşluk insanın gerçek duygu ve
düşüncelerini ortaya çıkarır.
İçki, bu beyitte miheke
benzetilmiş. Mihek (mihenk taşı olarak da bilinir) altının ayarını ölçer. Açık
istiare vardır.
7.
beyit
Nush ile yola gelmeyeni etmeli
tekdîr
(Nasihat ile yola
gelmeyeni azarlamalı, azarlamayla uslanmayanın hakkı dayaktır.)
Bir kişi sürekli yanlış
yapıyorsa önce nasihatle uyarmalı, yanlış yapmaya devam ediyorsa azarlayarak
uyarmalı, hala bu yanlışlar devam ediyorsa çok daha sert bir biçimde ceza
verilmeli. Bu beyitteki “dayak” kelimesi mecaz anlamda kullanılmıştır. Asıl
söylenmek istenen bir kişi tüm uyarılara rağmen yanlış yapmaya devam ediyorsa
cezayı hak etmiş demektir.
Bu beyitte de irsal-i
mesel sanatı kullanılmıştır.
8.
beyit
Nâ-dânlar eder sohbet-i nâ-dânla
telezzüz
(Cahiller, cahillerin
sohbetinden zevk alır, delilerin yakın arkadaşı da deliler olur.)
Şair bu beyitte, bazı
kişilerle neden arkadaşlık etmek istemediğini belirtiyor. Şaire göre cahiller
cahillerin, deliler delilerin, akıllılarsa akıllıların sohbetinden hoşlanır.
Bilgili bir kişi cahillerle ya da delilerle arkadaşlık edemez. Çünkü gerek ilgi
alanları, gerekse davranış biçimleri birbiriyle uyuşmaz. Biri diğerini sıkıcı
veya anlaşılmaz bularak rahatsız olabilir. O yüzden atalarımızın da dediği
gibi: “Davul bile dengi dengine çalar”.
9.
beyit
Afv ile mübeşşer midir ashâb-ı
merâtib
(Bağışlanmayla mı
müjdelenmiş makam ve mevki sahipleri, ceza kanunu sadece güçsüz olanlara mı
özeldir.)
Şaire göre, makam ve
mevki sahipleri işledikleri suçlardan dolayı hiçbir ceza almazken, güçsüzlere
en ağır cezalar verilmektedir. Oysaki yasalar herkese eşit uygulanmalıdır. Şair,
döneminin adalet sisteminden rahatsızdır.
“Af” ve “ceza”
kelimeleri arasında tezat sanatı vardır.
10.
beyit
Milyonla çalan mesned-i izzetde
ser-efrâz
(Milyonla çalan yüksek
makamda başı dik dolaşır, birkaç kuruş çalanın (rüşvet alan) yeri kürek
cezasıdır.)
Bu beyitte şair, ceza
kanunlarının herkese eşit uygulanmadığını dile getirmeye devam ediyor. Şaire
göre hırsızlık bir suçtur, ancak yüksek makamlarda milyonları çalanlar cezasız
kalırken, üç beş kuruşu zimmetine geçiren ya da rüşvet alan en ağır cezalara
çarptırılabiliyor. Bu durum şaire çok ters geliyor. Adalet sistemi tarafsız
olmalı ve herkese eşit uygulanmalıdır. Nasıl ki üç beş kuruş çalan en ağır
cezalara çarptırılıyorsa, yüksek makamlarda bulunanlar da en ağır cezalara
çarptırılmalıdır.
11.
beyit (vasıta beyit)
Îmân ile dîn akçedir erbâb-ı gınâda
(İnanç ile din paradır
zenginlerde, namus ve hamiyet (kutsal değerleri koruma gayreti) sözü kaldı
fakirlerde.)
Şaire göre, Bir toplumu
ayakta tutan manevi değerleridir. Ancak bazı kişiler için manevi değerlerin
yerini para ve paranın satın alabileceği şeyler almıştır. Bu durumda vatanı ve
manevi değerleri koruma çabası fakirlere kalmıştır.
Şair bu beyitte, hak
etmediği halde yüksek mevkilere gelen, haksız kazanç sağlayan bazı kişileri
eleştiriyor. Bunların cezasız kalmalarından rahatsızlık duyuyor.
“İman, din, namus,
hamiyet” kelimeleri arasında tenasüp sanatı (anlamca birbiriyle ilgili
sözcüklerin bir arada kullanılması) vardır.
Bu beyit, vasıta beyit
olduğu için bir sonraki bentte de benzeri konuların dile getireceği anlaşılıyor
Dil
ve Anlatım
Terkib-i Bend, genelde
yazıldığı dönemin (18. Yüzyıl) dil ve anlatım özelliklerini taşımaktadır.
Beyitlerin çoğu atasözü niteliği taşımaktadır. Şiirin dili, Arapça ve Farsça
kelimeleri barındırmasına rağmen anlatım akıcı ve anlaşılır bir niteliktedir.
Şair, söz sanatlarına ve anlaşılması güç tamlamalara yer vermemiştir.
Genel
Değerlendirme
Şiirde biçim olarak terkib-i bendin gelenekselleşmiş yapısı korunmuş, içerik olarak yeni fikirlere yer verilmiştir. Şiire duygudan çok, düşünce hâkimdir. Şiiri günümüze kadar getiren içeriğindeki atasözü niteliğindeki sözlerdir.