O Belde Şiir İncelemesi
Lerze-î istitâr ü istiğnâ.
O belde?
O belde
Uzak
Şiir
Hakkında
İlk olarak 1909’da
“Şiir ve Tefekkür Mecmuası”nda yayınlanan şiir, şairin “Göl Saatleri” kitabının
“Serbest Müstezat Nazımları” bölümünde yer almaktadır. O Belde, şairin iç
dünyasını ve şiir anlayışını en iyi yansıtan şiirlerinden biridir.
Şiirin
Biçim Yönünden İncelenmesi
Nazım
şekli: Şiir “serbest müstezat” şeklinde yazılmıştır.
Ölçüsü:
Şiir “aruz ölçüsü” nün değişik kalıplarıyla yazılmıştır.
Uyak
düzeni: Şiirin belli bir uyak düzeni yoktur. Ancak bu şiirin
uyakları olmadığı anlamına gelmez.
Şiirdeki
Ahenk Unsurları
O Belde, “serbest
müstezat” şeklinde yazılmıştır. Şairi bu şekli kullanmaya yönelten etken, şiiri
musikisinin serbest hareketli ahengine yaklaştırma düşüncesidir. Bu düşünce,
şiirin genel yapısına olduğu kadar ayrıntılarına da hâkimdir. Birbirinin aynı
ve birbirine benzer kelimelerin düzensiz aralıklarla tekrarına dayanan müzikal
karakter, şiirin bütününde kendini güçlü bir biçimde hissettiriyor. Bunlardan
bazıları:
“Uzak
Parçası, şiirin
ortalarında ve sonunda aynen iki kere tekrar ediliyor. Bazı dize başları birbirine
benzer kelimelerle başlıyor:
“Ne sen
Gibi ahenk açısından
birbirine benzer yapıdaki kelime ve kelime gruplarının tekrarı, ayrıca “d”,
“n”, “z”, “r” seslerinin şiir boyunca kullanılması, şiiri musiki yönünü
güçlendiriliyor.
Şiirde dizelerin uzunluk
ve kısalıkları da şiire musiki havası veriyor. 12 ayrı vezin kullanılan bu 59
mısralık şiirde, birbirini takip sırasına bakarak, şairin belirli aralıklarla
tekrar ilkesine dikkat ettiğini görürüz. Bu da bize gösteriyor ki şair, şiirini
yazarken serbestlik içinde belli bir düzen kurmuştur.
O Belde’de ölçü gibi
uyak sistemi de çok değişiktir. Bazı kelimelerin çok tekrar edildiğini görürüz:
“akşam” 8 kez (akşam4, şam2, mesa2), “deniz” 7 kez, hüzün ifade eden kelimeler
15 kez, kadınlara ve güzelliğe ait kelimeler 11 kez tekrar edilmiş. Buna göre
şiirin dört unsurdan oluştuğunu görülür; akşam, deniz, hüzün, kadın. Bu
kelimeler ahenkle olduğu kadar anlamla da ilgilidir.
Şiirin
teması: Uzak, güzel ve bilinmeyen bir ülkeye özlem
duygusudur.
Şiirin
İçerik Yönünden İncelenmesi (Açıklama – Yorum)
Başlangıçta şair, yanında
bulunan bir kadınla akşam gün batımını seyrediyor.
Denizlerden
Bu kadın, ince, güzel
ve doğayı anlayan bir ruha sahiptir. O da şair gibi özlem ve gurbet (ayrılık)
duygusuyla sıkıntılıdır. Gözlerini akşamın renkleri ve hüznü bürümüştür. Bu
durum onu, şaire daha da güzel gösteriyor.
Ne sen,
Şiirin “bugünkü beşer
(nesil)”den bahseden parçasını ikinci bölüm olarak alıyoruz. Burada şair,
sevgilisine “bir ince taze kadın”, kendisine “eski bir budala” diyen “bugünkü
beşer” hakkındaki düşüncelerini dile getiriyor.
Bu sefil iştiha, bu kirli nazar,
Diyerek bugünkü beşerin
kabalığını anlatıyor. Kadının, doğanın ve sanatın bugünkü nesil tarafından
anlaşılmaması ve anlamsız görülmesi, romantikler tarafından çok işlenmiş bir
konudur. Ancak şair, bu durumu kendine göre ve kendi anlatımıyla yorumluyor.
Bu bölümde şair, esas
konuya giriyor ve yaşadığı dünyada bir sürgün olduğunu anlatıyor.
Sen ve ben
Şair, güzel bir ülkeden
ayrılmış, bu dünyada mahkûm olarak yaşadığını söylüyor. Bu duygu şairin
çocukluğundaki mutlu günlerine dönemeyeceği düşüncesinden kaynaklanıyor.
O belde?
Bu bölümde şair, artık cüdâ
(uzak) kaldığı o beldeyi tasvir ediyor. Şiirin ağırlık merkezini teşkil eden bu
tasvir başlıca iki unsurdan oluşuyor. O beldenin görünümünü anlatan dizelerle, o
beldede yaşayanları anlatan dizeler.
O belde, hayalde
yaşatılan, el değmemiş, bilinmeyen bir yerdedir. Üzerinde daima mavi bir akşam
dinlenir. Eteklerindeki deniz, ruhlara derin bir sükûnet (uyku dinginliği)
serper.
O Belde’nin kadınlara
ayrılan dizeleri görünüm tasvirine oranla daha fazladır. Bunun nedeni, şair
için önemli olan manzara değil ruhtur. Kadınlar o beldenin ruhunu temsil eder. O
belde, kadınların varlığı ile değer kazanan bir yerdir. O beldenin kadınları güzel,
ince, saf ve leylî (geceye özgü) dir. Hepsinin gözlerinde hüzün vardır. Hepsi
hemşire (kız kardeş) veya sevgilidir. Oradaki kadınlar gönüldeki acıları
dindirmeyi bilir. Hep durgunluğu ve suskunluğu ararlar. Ayın hüznünün ışıksız
alevi, sanki ellerine sığınmıştır. Hepsi zayıf ve narindir. Orada “dalgın
akşam”, “hasta deniz” ve “kadınlar” hepsi birbirine benzer.
Güzellik, hüzün, ay
ışığı içinde dolaşma ve zayıflık; bu özellikleri biz Ahmet Haşim’in annesinde
ve çocukluğunda tanıdığı kadınlarda da görüyoruz. Şairin hayal ettiği “o belde”
ile çocukluğunda yaşadığı yerler arasında büyük benzerlikler vardır. Şair,
çocukken yaşadığı yerleri hayalinde daha da güzelleştirerek “o belde” yapıyor.
Uzak
Son bölümde şair,
dalmış olduğu hülyalar âleminden uyanarak tekrar gerçek dünyaya dönüyor. Kendini
yeniden bu yerde sürgüne ve ayrılığa sonsuza dek mahkûm hissediyor. Şair,
çocukluk günlerine dönemeyeceğini biliyor. Ancak mahkûmiyet duygusunun
oluşmasında yaşadığı çevrede kendini yalnız ve yabancı hissetmesinin de payı
büyüktür.
Dil
ve Anlatım
Ahmet Haşim, bu
şiirinde en çok “mavi”, “ince” ve “uzak” sıfatlarını kullanıyor. Denizi, akşamı, o beldeyi “mavi” bir renge
boyuyor. Mavi, gerçekleri
belirsizleştiren, hayal kurmaya uygun bir renktir. Gölge sıfatı da gerçeği
silme arzusunu ifade eder. Hava ve kadınlar için kullanılan “ince” sıfatı da bu
eğilimi gösterir. Şairin çok kullandığı sıfatlardan biri de “uzak” sıfatıdır. Bu
sıfat da gerçeklerden kaçmayı hissettiriyor.
Bütün bu sıfat
tamlamaları gösteriyor ki Haşim, “O Belde”de nesnel varlıkları sürekli silmeye,
kaybetmeye, inceltmeye, uzaklaştırmaya çalışıyor.
O beldede akşam mavi, kırgın
ve dalgındır; deniz durgun, sessiz ve hastadır. O belde de “ufk-ı şam” (akşam ufku), “âlâm-ı
fikr” (düşünce acıları) gibi sıradan isim tamlamalarının yanında, bazı yeni
isim tamlamaları da görülür. “Melal-i
hasret ü gurbet” (özlem ve gurbet sıkıntısı) tamlaması şairin en ince ruh
halini ifade eder. “Lerze-i istitâr-ı
istiğnâ” (içe kapanma ve çekimserlik titremesi) tamlaması da şair
tarafından bulunmuş yeni bir tamlamadır. “Bûy-i
rûh” (ruhunun kokusu) tamlaması şiirin en ilginç tamlamasıdır. Bu tamlama
çok derin anlamlar taşıyor. Bu tamlama ruhu nesnelleştiriyor. Dizenin içinde “Ve bu akşamki lerzesiz, sessiz / Topluyor
bû-yi rûhunu gûyâ” ifadesi, tabiatla kadın arasındaki kaynaşmayı ifade
ediyor. “Nîlî sükût-ı istifhâm”
(çividi soru sessizliği) tamlaması da şairin anlatımına güzel bir örnektir. “Nîlî” sıfatını şair, “istifham”a değil “sükût”a bağlıyor. “Ve bu
akşam ki eyliyor tehziz / Bende evtar-ı hüznü ü ilhamı” Dizelerindeki
tamlamalar da dikkat çekicidir. “Evtâr-ı
hüzn ü ilhâm” (üzüntü ve esin telleri) tamlaması ile şair, içindeki
duyguları, hüzün ve ilhamı bir musiki aleti gibi düşünüyor. Akşam, bu manevi
müzik aletini titretiyor. Bu ifadede şair, kendisi ile tabiat arasındaki
kaynaşmayı müzikal bir niteliğe büründürüyor.
Haşim,
şiirinde açık hiçbir benzetme yapmıyor. Anlatımında kullandığı en güçlü araçlar
isim ve sıfat tamlamalarıdır. Bunlardan birçoğu gizli benzetmeler biçiminde
ortaya çıkıyor. Fakat bunlar teşbih değil istiare biçiminde karşımıza çıkıyor..
Örneğin “hasta deniz” tamlamasında deniz insan gibi düşünülmüştür. Keza “dalgın
mesâ” tamlamasında da gizli bir teşbih var. Bu tamlamalarda aynı zamanda teşhis
(kişileştirme) özelliği de bulunuyor. Şair, sadece isim ve sıfatlarla değil
fiillerle de görüntüler oluşturuyor; denizlerden esen ince havâ, yanındaki
kadının saçlarıyla eğleniyor.
O belde kadınlarının
ruhları tasvir edilirken şairin, kelimeleri kullanmadaki inceliği ve ustalığı doruk
noktasına çıkıyor.
Onların rûhu şâm-ı muğberden
Burada o belde
kadınlarının ruhu önce kırgın akşamdan kalan menekşelere dönüşüyor, sonra
durgunluk ve suskunluğu arayan bir hisle doluyor.
Serbest müstezat
tekniğine uygun olarak, şiirde cümleler tek bir dizede başlayıp bitmiyor. Diğer
dizelerde de anlam devam ediyor. Dizelere dağılan cümleleri bütün olarak
değerlendirecek olursak, uzunluk ve kısalıklarıyla, şiirin içeriği arasında
bazı ilişkiler olduğunu görürüz. Başlangıcı teşkil eden uzun ve öğeleri dağınık
cümleler, genellikle heyecanlı bir ses tonuna karşılık geliyor. O beldeyi ve o
belde kadınlarını tasvir eden kısa cümlelerde, hayali bir mutluluk duygusuyla
şairin ruhu gibi ifadesi de sakindir. Bundan sonra arka arkaya gelen dört soru
cümlesiyle tekrar duygusal karmaşa başlıyor. Son dizelerdeki cümlede ise şair,
istemediği bu yerde kendini sonsuza dek mahkûm hissediyor.
Genel
Değerlendirme
“O Belde”nin iyi bir kuruluşu var. İçinde fazla ya da gereksiz bir şey yok. Her parçaya ayrı bir görev yüklenmiş. Parçaların birleşmesi tutarlı bir bütün meydana getiriyor. Şiir, aşamalı bir biçimde gelişerek belli bir amaca ulaşıyor. İçerik bir süreç içinde ortaya konuyor. Sürece ve içeriğe göre ayarlanan ses düzenleri, tekrarlanan sözcükler ve dizeler, etkileyici bir müzik, ruhun dalgalanışına uygun bir ahenk doğuruyor. Kullanılan sıfatlar ve imgeler içeriği besleyen bir ortam yaratıyor. Şair, duygularını ve hayallerinin kendine özgü, başarılı bir üslupla yansıtıyor.