Eskici Öykü İncelemesi
Refik Halit Karay’ın
“Gurbet Hikâyeleri” adlı kitabında yer alan “Eskici” adlı öyküde, yetim kalan
bir çocuğun İstanbul’dan Filistin’e uzanan yolculuğu ve burada yaşadığı
memleket özlemi dile getirilmektedir.
Öykünün
Özeti
Beş yaşında öksüz ve
yetim kalan Hasan, Filistin’e halasının yanına gönderilir. Yolculuk sırasında
evinden ve yurdundan uzaklaştıkça kendine yabancı gelen diller işitmeye başlar.
Kendini yabancı ve yalnız hisseder. Hayfa’ya vardığında onu trene bindirirler.
Halası ücra bir kasabada yaşamaktadır. Yol ilerledikçe geçtiği manzaralar da
farklılaşır.
İstasyonda halasıyla
birlikte onu, kara çarşaflı başka kadınlar ve çocuklar karşılar. Zamanla Arapçayı
anlamaya başlar ancak konuşası gelmez, kendi dilini konuşmak ister.
Kendisini yapayalnız
hissettiği bir anda evin önüne ayakkabı tamirine gelen bir eskici görür,
izlemeye başlar. Dalgınlıkla eskiciye Türkçe bir soru sorar. Eskici, önce
şaşırır sonra onun da kendisi gibi Türk olduğunu anlar. Türkçe konuşmaya başlarlar.
İkisinin de memleket özlemleri depreşir.
Hasan, İstanbul’u
anlattıkça eskici onu can kulağıyla dinler. Ancak eskicinin işi bitip de gitme
zamanı gelince Hasan’ın gözlerinden yaşlar akmaya başlar. Hasan’ı teskin etmeye
çalışan eskici de kendini tutamaz, onun da gözlerinden yaşlar dökülür.
Öyküdeki
Kişiler
Hasan
Beş yaşında anne ve
babasını kaybetmiş, bu yüzden Filistin’e halasının yanına gönderilen sevimli
bir çocuktur. Yaşadığı zorluklar nedeniyle utangaç, içine kapanık bir yapıya
sahiptir.
Eskici
Saçı sakalı dağınık,
göğsü bağrı açık, pantolonu dizlerinden yamalı, dişleri eksik, sarı suratlı
biridir. Memleketinde bir suç işleyip Filistin’e kaçmıştır. Onun da yüreğinin
bir köşesinde memleket özlemi yatmaktadır.
Hala
Hala, gerdanından,
alnından, kollarından ve kulaklarından biçim biçim, sürü sürü altınlar sallanan
kara çarşaflı, kara çatık kaşlı, kara iri benli bir kadındır.
Mekân
Öyküde karşımıza mekân
olarak ilk vapur ve vapurun içi çıkar. Vapurun içinde bulunan eşyalar tasvir
edilir. Daha sonra tren yolculuğu sırasında görülen yerler tasvir edilir.
Filistin toprakları, halasının evi ve evin avlusu öykünün geçtiği diğer mekânlardır.
Öyküde İstanbul’dan da özlemle söz edilir.
Zaman
Öyküde zaman tam olarak
belli olmamaktadır. Ancak bir yaz mevsimi olduğu anlaşılmaktadır.
Dil
ve Anlatım
Öyküde olay ilgi çekici,
çevre tasvirleri ve kurgu oldukça başarılıdır. Dile hâkimiyet, onu kullanmadaki
ustalık çok üst düzeydedir. Anlatım canlı, akıcı ve özgündür.
Öyküleyici anlatım
tarzıyla yazılan öykü, “ilahi bakış” açısıyla anlatılmıştır.
Öykünün
Türü
Eskici bir olay
öyküsüdür. Serim, düğüm, çözüm bölümleri bulunmaktadır. Bu tür öykülere
“Maupassant tarzı öykü ” de denir.
Konusu
ve Ana fikri
Öyküde temel konu
“memleket özlemi”dir. Bu temel konu etrafında yalnızlık, kimsesizlik ve anadille
konuşmanın değeri de dile getirilmiştir.
Öyküde verilmek istenen
ana fikir ise; insan kaç yaşında olursa olsun ya da hangi nedenle olursa olsun
başka bir ülkede memleketinin özlemini her zaman yüreğinde hisseder.
Genel
Değerlendirme
Yazar, bu öyküsünde
herkesin yaşayabileceği bir durumu yani memleket özlemini kurgulayarak
anlatmıştır. Yazar, bu öyküsünü memleketinden uzak kaldığı yıllarda yazmıştır.
Gurbette neler çektiğini ve neler hissettiğini bu öyküyle dolaylı yoldan
anlatmıştır.
Yazar, zengin betimlemeleri, akıcı Türkçesiyle bizi öykünün içine çeker, yaşananları hissettirir ve duygulanmamıza neden olur. Konusu itibarıyla da herkesin ilgisini çekebilecek öykülerden biridir.