Bursa’da Zaman Şiir İncelemesi
Bursa’da Zaman
Ahmet
Hamdi Tanpınar
Şiirin Biçim
Yönünden İncelenmesi
Nazım biçimi: Serbest nazım
(uyak düzeni mesnevi nazım biçimine benzer)
Nazım birimi: Bent
Ölçüsü: 11’li hece
ölçüsü
Uyak düzeni: “aa bb cc dd ee
ff …” biçiminde devam eder.
Uyakları:
Şiirdeki diğer
ahenk unsurları
Şiirde
uyak ve redifleri dışında kelime ve ses tekrarları (asonans, aliterasyon) da
görülür.
Örneğin:
“Yüzlerce çeşmenin serinliğinden”
dizesinde “e”, “i” ünlüleriyle asonans, “n”
ünsüzüyle aliterasyon yapılmış, böylece iç ahenk oluşturulmuştur. Ayrıca “su”, “ses”, “bir”, “zaman” gibi
kelimelerin tekrarı da şiire ayrı bir ahenk katmıştır.
Şiirin İçerik
Yönünden İncelenmesi
Açıklama - yorum
Şiirin
ilk dizelerinde Bursa’nın tarihi, mimari yapısı ve doğal güzellikleri
anlatılır. Sonraki dizelere insan ruhunu saran bu şehrin güzelliklerinin yanına
aşk ve geçmişe duyulan özlem de dile getirilir. Şair, tarihin derinliklerinden
gelen huzur ve mutluluğu dizeleriyle sonsuzlaştırmak ister.
Şiir,
Bursa’da Orhan Gazi zamanından kalma bir caminin avlusunda başlar. Şair,
okuyucunun zihninde görsel bir manzara çizerek, geçmişe ait anıları bir resim
çerçevesinde vermeye çalışır. Doğayla mimariyi birleştirerek okuyucunun
hayalinde bir tablo oluşturur. Bu tablo adeta ilahi bir güzelliğe sahiptir. Şaire
göre ömür bir rüya gibi geçip gitmektedir, geriye kalansa sadece hatıralardır.
Bursa’nın
birçok yerinde görülen şadırvanlar ve çeşmeler şehrin önemli bir parçasıdır. Bu
çeşmelerden akan su adeta şakımaktadır. Bir cami avlusunda yer alan Orhan Gazi
zamanından kalma duvar tarihi mirastır. Yapının yanında yükselen çınar ağacının
da yapı ile aynı yaştadır.
Burada
insan eliyle yapılmış bir yapının dışında doğaya ait bir unsurun da tarihi
özelliğine dikkat çekilmektedir. Çınar ağacına “ihtiyar” denilerek ona kişilik
verilmiştir. Şiirde geçen, çınar ağacı aynı zamanda Osmanlı devletinin de
simgesidir. Bursa’da Orhan zamanından kalma bir duvarla çınarın aynı yaşta
olması ile Bursa’nın Osmanlı tarihinde yükselişin başlangıcı olması bakımından
bir bağ kurulmaktadır.
Şair,
“sakin bir gün” söyleyişinde, sıradan
bir doğa olayını oldukça güçlü bir imajla aktarır. Bu söyleyişteki “sakin” kelimesi Bursa’nın üzerine sinmiş
huzur ve sükûneti çağrıştırır.
Bursa’da
“ovanın yeşili, göğün mavisi ve
mimarilerin en ilahisi” rüyadan kalma bir hüzünle derinden gülmektedir.
Bunlar aynı zamanda eski görkemli günlerin geride kalmasının hüznünü de yaşamaktadır.
Bursa, uzun süre Osmanlı’nın gözde şehirlerinden biriydi. Bu dizelerde geçen “derin” kelimesi bize geçmişi hatırlatır.
Bursa, her ne kadar insan eliyle yapılmış eşsiz mimari eserlere sahip olsa da doğanın
bizzat kendisinin en büyük eser olduğunu vurgulanır. Bu eserin mimarisi ise
ilahi olan en yüce varlıktır. Bu nedenle onun eseri de tüm yapıların en
ilahisidir.
Yaptığı
tasvirlerde genelden özele yönelerek yer isimleri de veren şair, bunu
somutlaştırır. Karşılaştığı her isim şairde güçlü duygular uyandırır. Her ismin
zafer müjdelemesi gelecekle ilgili bir umuttur. Bursa geçmişin değerleriyle
geleceğe doğru yol almaktadır. Bu dizelerde geçen “gün, saat, mevsim” geçmişten bugüne uzanan çok geniş bir zaman
ifadesidir. Bu zaman tek bir anda yaşanır. Burada anın içersine geniş bir
zamanın sığdırılması söz konusudur. Yaşanılan anın içersine geçmiş ve gelecekle
ilgili çağrışımlar insan belleğinde adeta canlanır.
İfadesinde
ince bir tezat vardır. Güvercinlerin etrafa sürekli tedirgin bir sessizle
bakması sanki aniden sessizliğin bozulacakmış hissini uyandırıyor. Buradaki
çınlama ise sürekliliği düşündürüyor. Bu dizelerde şairin soyut bir durumu
somutlaştırma çabası vardır. Anlatılmak istenen asıl mesele ise geçmiş zamanın
unutulma korkusudur.
“Gümüşlü”
Bursa’da Bizans döneminde yapılmış bir manastırdır. Osman Bey’in en büyük
hayali Bursa’yı almaktı. Onun bu hayalini oğlu Orhan Gazi yerine getirmiştir.
Şiirde hedeflenen bu zafere ulaşmakla ilgili “telmih (anımsatma)” yapılmıştır. Bu
dizelerde geçen “fecr” kelimesi
yükseliş anlamına gelmektedir. Sabahın ilk saatlerinde güneşin yükselişiyle
Osmanlı’nın yükselişi arasında bir ilişki kurulmaktadır. Böylece Bursa, bir
beylikten bir imparatorluğa geçişin simgesi olarak gösterilmektedir.
Muradiye’de
bulunan “Muradiye Külliyesi” II. Murat tarafından yaptırılmıştır. Şair, II.
Murat’ın Bursa mimarisine çok şey kattığını düşünüyor. Muradiye Külliyesinde
içlerinde II. Murat’ın da bulunduğu on iki türbe yer almaktadır. Bu türbelerin
içinde Şehzade Mustafa, Cem Sultan, Şehzade Ahmet gibi tarihe bahtsızlıklarıyla
geçmiş şehzadelerin türbeleri de yer alır. Bu nedenledir ki şair külliyeyi
sabrın acı meyvesi olarak nitelendirmiştir.
Bu
dizelerde geçen “beyaz nilüfer”in mitolojide önemli bir yeri vardır. Nilüfer
aynı zamanda Bursa’yı fetheden Orhan Gazi’nin eşinin adıdır. Bursa alındıktan
sonra imarına önem verilmiş, pek çok yapı inşa edilmiştir. Bu yapıların çoğu
Nilüfer Hatun tarafından yaptırılmıştır. Şehrin içinden geçen çay da onun
adıyla anılmaktadır.
Bursa’da
her adımda önümüze tarih çıkar; türbeler, camiler, çeşmeler, eski bahçeler
bunlardan bazılarıdır. Bu eserlerde binlerce erin hikâyesi ve hatırası vardır.
Bursa aynı zamanda Osmanlı döneminde isyanların da şehridir. Bu nedenle şair bu
dizelerde “gürültü, patırtı, kargaşa” anlamına gelen “hengâme” kelimesini kullanıyor. Şairin “sesi nabzım olmuş” şeklindeki ifadesi tarihten gelen bu hikâyelere
karşı duyduğu heyecanı ifade etmektedir.
Bursa’da
karşılaşılan her yapı birtakım isimleri ve onların hikâyelerini hatırlatır. Bu
dizelerde geçen “yâd” kelimesinde hem
hatırlamak hem de özlemek anlamları vardır.
“Bu hayalde uyur Bursa her gece”
dizesinde mazi ile rüyanın iç içe geçmiş hali bir hayalde yer alır. Bursa,
kişileştirilerek uyuyan bir insana benzetilir. Bu dizelerde geçen “rüya halinde
yaşama ve onu ebedileştirme” çabası Tanpınar’ın neredeyse bütün eserlerinde
görülür.
Bugünün
izlerinden yola çıkarak geçmişe giden şairin zihninde dün ile bugün iç içe
geçer. Zaman unsurlarının iç içe geçişini imge haline getiren şair, bu soyut
kavramı işitsel ve görselliğe dökerek somutlaştırır. Soyut olan zaman, önce
işitsel olarak somutlaştırılarak “su sesi” ve “kanat şakırtısı” olarak ifade
edilir. Daha sonra zaman, ikinci bir değişimle billur bir avizeye dönüşür.
Şaire göre su sesinden ve kanat şakırtısından “billur bir avize”ye dönen zaman
mucizeden başka bir şey değildir.
Bu
dizelerde şair, ilk kez kendinden bahseder. Burada geniş bir zaman aralığının
anlatıldığı durumdan daha özel ve dar bir alana dönüş söz konusudur. Şair,
Yeşil Türbeyi gezerken geleneksel olarak türbelerde Kur’an okuma geleneğine değinir.
Yıllardır okunan Kur’anların adeta bir musiki gibi geleceğe doğru uzanarak
günümüze kadar gelmesini “çinilere sinmiş
Kur’an sesi” olarak aktarır. Bu ifade bize hem geçmişten gelen bir geleneği
hatırlatır hem de çiniler üzerin hat sanatıyla yazılan ayetleri işaret eder.
Şair,
“fetih günlerinin saf neşesini”
yanında bulunan sevgilinin tebessümünde aydınlanmış bulur. Şair açıkça
belirtmese de yanındaki kişinin sevgili olduğu anlaşılır.
Bu
dizlerde mekân, insan ruhuyla bütünleşen bir varlığa dönüşmüştür. Şair, bu
yerde zamanı sevgiliyle birlikte ebedileştirmek, böylece sonsuzluğa kavuşmak
ister. İçinde yaşanan zamanın dışına çıkarak başka bir zamanda yaşamak, böylece
sonsuzluğa ulaşmak Tanpınar’ın eserlerinde sık yaşanan bir durumdur. Onun bu
rüyası cetlerin ve su seslerinin de rüyasıdır.
Şair,
zamanı ilk dizelerde su sesi ve kanat şakırtısından oluşmuş billur bir avizeye
dönüştürürken son dizelerde rüya, ölüm ve sonsuzluğu iç içe birlikte düşünür.
Şiirin Konusu ve
Teması
Şiirin
konusu Bursa’nın tarihi yapıları ve doğal güzellikleridir. Şiirde bu temel
konuyla birlikte zaman, rüya, yaşam ve ölüm temaları da işlenmiştir.
Şiirin Türü
Şiir,
saf şiir anlayışıyla yazılmıştır. Lirik şiir türüne girer.
Şiirdeki Edebi Sanatlar
“Ovanın yeşili”, “göğün mavisi” ve “mimarilerin
en ilahisi” şaire derinden gülümsemektedir. Burada doğa varlıklarına insan
özelliği (gülümseme) verilmiştir. “Teşhis (kişileştirme) sanatı”
vardır.
“Bu hayalde uyur Bursa her gece / Her şafak
onunla uyanır, güler” dizelerinde Bursa’ya insan özelliği verilerek “teşhis
sanatı” yapılmıştır.
Şiirde
“sessizlik, güvercin bakışına”, “Gümüşlü, zafer aynasına”, “Muradiye, sabrın acı meyvesine”, “Bursa’da
zaman, billur avizeye” benzetilerek “teşbih (benzetme) sanatı”
yapılmıştır.
Şiirde
bazı tarihi şahsiyetlere de “telmih” yapılmıştır.
Dil ve Anlatım
Saf
şiir anlayışıyla yazılan şiir, lirik bir anlatıma sahiptir.
Şiir
sade, yalın ve anlaşılır bir dille yazılmasına rağmen imgelerle ve
çağrışımlarla yüklüdür. Şair, kendi iç dünyasını bazı tarihi ve doğal
varlıklarla yansıtmaktadır.
Şiirde
geçen “zaman, rüya, hayal, ölüm, mazi,
ebediyet” gibi kelimeler gerçek anlamlarının yanında şairin iç dünyasını ve
dünyaya bakış açısını da yansıtmaktadır. Bunun yanında “çınar ağacı, su sesi, türbe, cami avlusu, çeşme, avize” gibi somut
nesneler şiirde, soyut kavram ve duyguları çağrıştırmaktadır.
Genel Değerlendirme
Bursa’da
Zaman şiirinde ilk dikkat çeken canlı doğa tasvirleridir. Şiirde adeta bir
tablo çizilmektedir. Şairin anlattığı dış mekân, aynı zamanda onun iç dünyasını
da yansıtmaktadır. Şair, yaptığı tasvirler ve seçtiği somut varlıklarla iç
dünyasının kapılarını okuyucuya açmaktadır.
Bursa’nın
tarihi ve doğal güzelliklerini benzersiz bir anlatımla dile getiren şiir, Türk
edebiyatında seçkin bir yere sahiptir.