Demirciler Çarşısı Cinayeti Roman İncelemesi
Eser Hakkında
Yaşar
Kemal’in yazmış olduğu “Demirciler
Çarşısı Cinayeti” adlı roman, “Akçasazın Ağaları” serisinin ilk
kitabıdır. İkinci kitap “Yusufçuk Yusuf”
adını taşır. Roman ilk olarak 1974 yılında yayınlanmış olup çeşitli dillere
çevrilmiştir.
Romanda ülkenin tarihsel gelişimi sürecinde bir
düzenin çöküşü ve yeni bir düzenin kuruluşuyla birlikte Çukurova’daki sosyal ve
kültürel yapının değişimi anlatılır.
Romanın Özeti
Sarıoğlu
aşiretinden Derviş Bey’in konağına bir gece kaçmaktan yorgun düşmüş Emir isimli
bir atlı sığınır. Arabistan çöllerinden itibaren bir yıldır onu izleyen bir
grup atlı konağın önünde onun kendilerine verilmesi için bekler. Derviş Bey’in
geleneğinde kendisine sığınanı vermek diye bir şey yoktur. Bu nedenle Emir’i
atlılara teslim etmez.
Sarıoğlu
aşireti ile Akyollu aşireti arasında nedenini bile unuttukları bir kan davası
vardır. Her iki aşiretin erkekleri sırasıyla birbirini öldürmektedir. Derviş
Bey, gelenekleri uyarınca kendi yerine bakıp yetiştirdiği Kürt Mahmut’a Murtaza
Ağa’yı öldürme görevi verir.
Mahmut,
Murtaza’yı öldürme konusunda gelgitler yaşasa da baskılara dayanamayarak
Murtaza’yı bir gece yatağında uyurken vurarak öldürür. Sonra da dağlara
sığınır. Derviş, köylülere haber salarak Mahmut’a yardımcı olmalarını ister.
Murtaza’nın
öldürülmesinden sonra öldürülme sırası Derviş Bey’e gelmiştir. Bu iş için
Murtaza’nın kardeşi Mustafa Bey görevlendirilir. Derviş, ölüm korkusuyla
konağından dışarı çıkamaz olur. Bundan kurtulmanın tek yolu Mustafa’yı
öldürmektir.
Mustafa
Bey, her gece atına atlayıp adamlarıyla konağın çevresinden geçer, ancak Derviş
in konaktan çıkacağı yoktur. O da adamlarından Yel Veli ile Kara Hüseyin’i
Derviş Bey’in adamlarından Muharrem’i öldürmeleri için görevlendirir. Muharrem uykusunda
öldürülür. Bu duruma Derviş Bey çok üzülür ve adamlarından Hidayet’e Kara Hüseyin
ile Yel Veli’yi gördükleri yerde vurmalarını emreder.
Hidayet
ve adamları Kara Hüseyin’i uzun bir kovalamaca sonunda bataklıkta kıstırıp
vurur.
Akyollu
Mustafa, Derviş’i dışarı çıkarmak için atlılarıyla birlikte her gece konağı
kurşun yağmuruna tutar. Bir gün Derviş’in harmanları bilinmeyen kişiler
tarafından yakılır. Derviş bu durumdan Akyollu aşiretini sorumlu tutar.
Köylünün kışlık ürünü yanmıştır. Derviş köylüyü aç bırakmamak için
topraklarından bir kısmını satar. Bu ilk satışın devamı da gelecektir. Derviş,
topraklarını birer birer sonradan türeyen ağalara satmaya başlar.
Derviş
ve Mustafa Bey’in kan davası sürerken öte yandan hükümet güçlerinin desteğiyle
köylüyü topraklarından atan, onlara zulmeden acımasız ağalar gün geçtikçe
artmaktadır. Her birinin ayrı bir zenginleşme öyküsü vardır.
Mustafa
Bey, Derviş’in arada bir atıyla konaktan çıkıp bir yerlere gittiğini öğrenir.
Atıyla geçmesi muhtemel yerlere pusu kurar. Pusuda günlerce beklerler. Bir
defasında Derviş Bey diye üç yabancı atlıyı öldürürler. Ertesi gün iki bey
birbiriyle çatışmaya girer. Çatışmada ikisi de birbirini vuramaz. Derviş Bey
karanlığa karışıp kaybolur gider.
Bu
arada ağaların topraklarında sanayileşme ve makineleşme çalışmaları da
süregelmektedir. Yeni ağalar ve hükümetin ileri gelenleri toplanıp bu kan
davasını nasıl bitireceklerini tartışmaktadır. Asıl dertleri ise bu ağaları
nasıl bitirecekleridir. Ya beyler bu kan davasını bitirecek ya da uzak yerlere
sürüleceklerdir. Bu söylenti Demirciler Çarşısına yayılır.
Çarşı
esnafı, yeni türeyen ağaları ve hükümet adamlarını pek sevmez. Kambur tellal, çarşının
ortasında Hacı Kurtboğa’nın yaptığı pislikleri yüzüne vurur. Onun ölüm
tehditlerine aldırmaz. Bu bir ağa için bu büyük bir utançtır. Derviş Bey,
tellalın cesaretini takdir eder ve ona bir tabanca hediye eder. Tellal ise güçlü
ve mert biri olan demirciyi hiç kimseye söyleyemeyeceği bir sebepten ötürü çarşı
ortasında öldürür ve hapse girer. Murtaza Bey’in katili Kürt Mahmut yakalanır.
Mustafa
Bey, Derviş’i öldürmek İçin sürekli pusu kurar. Mustafa Bey’in pusu yerini,
kendi adamlarından biri Derviş Bey’e söyler. Derviş Bey, pusuya baskın yaparak
Mustafa Bey’i yakalar. Ona işkence yaparak acı çektirir. Daha sonra adamlarıyla
birlikte atına bindirerek konağın avlusuna bırakır. Mustafa Bey ölmekten beter
bir duruma düşmüştür. Yaralarının iyileşmesi için uzun süre tedavi görür.
Karakız
Hatun hazırlanıp Derviş Bey’in konağına gider. Derviş Bey konakta yoktur.
Karakız Hatun, onun yerine oğlunu vurur. Konağa döner ancak konaktan içeri ölü
bedeni girmiştir. Bu arada kurutulan Akçasaz bataklığı yeni ağalar tarafından
paylaşılmaktadır.
Mustafa
Bey’i görmek için dayanılmaz bir istek duyan Derviş Bey, atına atlayıp Akyollu
çiftliğine gider. Mustafa Bey’i yatağında yarı ölü bir durumda yatarken bulur.
Bu bitmiş tükenmiş adamı uzun bir süre seyrettikten sonra çekip gider.
Kişiler
Derviş
Bey
Çukurova’da
Sarıoğlu aşiretinin beyidir. İstanbul’da hukuk öğrenimi görmüştür. Onuru,
yiğitliği, soyluluğu en büyük değerler olarak gören, geçmiş kültürlerden gelen değerleri
devam ettiren bir karakterdir. Eski ağalık düzenini temsil eden kahramanlardan
biridir.
Mustafa
Bey
Akyollu
aşiretinin beyidir. Derviş Bey ile aralarında kan davası vardır. O da iyi bir
eğitim almıştır. Eski ağalık düzenini ve geçmiş kültürlerden gelen değerleri
devam ettiren karakterlerden biridir.
Murtaza
Bey
Aşiretler
arasında süregelen kan davasının kurbanlarından biridir. Ölüm korkusunda
çıldıracak hale gelir. İstanbul’a kaçar. Ancak ölümden kurtulamaz.
Karakız
Hatun
Mustafa Bey’in annesidir. Güçlü bir kişiliktir.
Onun isteklerine kimse karşı koyamaz. Geleneklere sıkı sıkıya bağlı bir
kadındır. İntikam hırsı gözünü kör etmiştir, bu nedenle Mustafa Bey’e Derviş’i
öldürmesi için baskı yapar.
Muzaffer
Derviş
Bey’in oğludur. Onur, soyluluk, yiğitlik gibi geçmişten gelen değerlerin yerine
parayı koyan, sanayileşmeye inanan, geleceğin makinelerde ve teknolojide
olduğuna inanan karakterlerden biridir.
Mehmet
Ali
Mustafa
Bey’in oğludur. O da tıpkı Derviş Bey’in oğlu gibi geçmişten gelen değerlerin
yerine parayı koyan, sanayileşmeye inanan, geleceğin makinelerde ve teknolojide
olduğuna inanan karakterlerden biridir.
Diğer
Kişiler
Mehmet
Rüstemoğlu, Abdülhalik Efendi, Süleyman Sami, Mahir Kabakçıoğlu, Hacı
Kurtboğa, Cafer Özpolat, Muallim Rüstem
Bey, Ala Temir, Muharrem, Kara Hüseyin, Yel Veli, Kürt Mahmut, Hidayet, Süleyman
Soypençe, savcı, vali, kaymakam, komutan, köylüler…
Mekân
Roman,
verimli alanlara sahip, akarsu yönünden zengin bir bölge olan Çukurova’da geçmektedir.
Zaman
Roman,
cumhuriyetin ilk yıllarında
geçmektedir. Devletin erişemediği yerleri ağalar sahiplenmiş, bu toprakları
diledikleri gibi yönetmişlerdir. Ancak teknolojinin gelişimiyle birlikte ağalık
sistemi çökmeye başlamış, yeni bir düzenin yapılanma süreci başlamıştır.
Anlatıcının
Bakış Açısı
Roman
“ilahi (hâkim)” bakış açısıyla
yazılmıştır. Anlatıcı yaşanmış ve yaşanacak her şeyi bilir, görür ve duyar.
Anlatıcı olayların dışında durur ancak olaylara ve kişilere hâkimdir. Olaylar “üçüncü tekil şahıs” ağzından anlatılır.
Romanın Konusu
ve Teması
Romanda
giderek çökmeye başlayan Çukurova ağalık sistemi içinde yer alan nüfuz
savaşları ve kan davası anlatılmaktadır. Bu çatışma sonucunda ağaların
yenilgisi ekseninde, feodal düzenin çöküşü ve yeni bir düzenin ortaya çıkışı yansıtılır.
Romanın Türü
Toplumcu
gerçekçi bakış açısıyla yazılan eser, “sosyal
roman” türüne girer.
Dil ve Anlatım
Eser
sade, açık ve akıcı bir dille yazılmıştır. Esere öyküleyici ve betimleyici
anlatımlar hâkimdir. Betimlemeler en çok doğal ortam ve mekânlar anlatılırken
kullanılmıştır.
Romandaki
konuşmalar kişilere özgüdür ve yöresel özellikleri yansıtır. Yazar anlatımı
güçlendirmek için deyim ve atasözlerine yer vermiştir.
Genel
Değerlendirme
Cumhuriyet
Dönemi Türk Edebiyatının önemli isimlerinden biri olan Yaşar Kemal, eserlerinde
ele aldığı konularla roman türüne getirdiği yeniliklerle ve dünya çapında
aldığı pek çok ödülle adından sıkça söz ettirmiş yazarlarımızdan biridir. Eserlerinde
genellikle Anadolu’yu ve Anadolu insanını işleyen yazar, bu sayede her kesimden
okuyucu kitlesine ulaşmıştır.
Çukurova’da
çökmeye başlayan ağalık düzenini ve bunun sonucunda yaşanan toplumsal sorunları
gerçekçi bir gözle yansıtan “Demirciler
Çarşısı Cinayeti” Türk edebiyatının en önemli eserleri arasında yer
almaktadır.