Her Şey Yerli Yerinde Şiir İncelemesi
Her
Şey Yerli Yerinde
Ahmet Hamdi Tanpınar
Şiirin Biçim
Yönünden İncelenmesi
Şiirin nazım
birimi: dörtlüktür.
Ölçüsü: 14’lü hece ölçüsüdür.
Uyak şeması: “a b
b a / c d d c / e f f e / g h h g / h i i h” biçimindedir. Bu
tür uyaklara “sarmal uyak” denir.
Şiirin Uyakları
1. dörtlük
2. dörtlük
3. dörtlük
4. dörtlük
5. dörtlük
Şiirdeki Diğer
Ahenk Unsurları
Şiirde
uyak ve rediflerin dışında bazı seslerin tekrarıyla iç ahenk sağlanmıştır.
Örneğin; “Rüyası ömrümüzün çünkü eşyaya
siner” dizesinde “ü” ünlüsüyle asonans,
“Her şey yerli yerinde; masa, sürahi, bardak” dizesinde “r” ünsüzüyle
aliterasyon yapılmıştır.
Şiirde
üç kez tekrarlanan “her şey yerli yerinde”
sözü hem şiirin ahengini güçlendirmiş, hem de şiire anlam bütünlüğü
kazandırmıştır.
Şiirin İçerik
Yönünden İncelenmesi
Açıklama – yorum
Şair,
iç dünyasında yaşadığı duyguları eşyalar yoluyla yansıtmaya çalışıyor. Eşyalara
yüklediği farklı anlamlar, her okuyanda farklı çağrışımlar yapacak biçimde
sıralanıyor. Bu nedenle şiiri her okuyanın, şiirden farklı anlamlar çıkarması
ve farklı yorumlar yapması doğaldır.
Şiir,
tasvirle başlıyor. Her şeyin yerli yerinde olduğu yer, bir evdir. Bu evin
bahçesinde bir havuz, havuz başında da bir servi vardır. Bir dolabın uzaklardan
gıcırdaması, evi sarmaşıkların ve böcek seslerinin sarması okuyanda terk
edilmişlik hissi uyandırıyor. Rüyanın eşyalara aksetmesi ise zamanın
geçiciliğine işarettir. Şaire göre ömür bir rüya gibi geçip gitmektedir geriye
kalan ise sadece hatıralardır. Evdeki eşyalar, şairin iç dünyasını yansıtmaktadır.
İnsan
hayatında bazı şeyler değişir, bazı şeyler değişmez. Evdeki her eşyanın şair
için farklı bir anlamı vardır. Zaman hızla geçerken ve pek çok şeyi
değiştirirken, bazı şeylerin de aynı kaldığı görülür. Gördüğü her şey şaire
geçmişle ilgili bir şeyler hatırlatır. Bu anılar tıpkı evdeki sessizlik gibi
şairi suskunluğa ve ıssızlığa iter.
Herkesin
hayatında unutamadığı birileri vardır. İnsan, unutamadığı kişileri kendi ruh
durumuna göre değişik durumlarda hayal eder. Şair de unutamadığı kişinin serin
bir gölgede yüzünde bir tebessümle uyuduğunu hayal ediyor. Belki de sıcak yaz
günlerinde serin bir gölgede uyuduğu ve tatlı rüyalar gördüğü günleri
hatırlıyor. Sevdiği ve unutamadığı kişiyi de böyle bir durumda hayal ediyor.
Şairin gerek bu şiirinde gerekse başka şiirlerinde rüyaları çok önemsediğini
görüyoruz.
Şair,
bu dörtlükte güllere ve kumrulara atıfta bulunarak sevgiliye duyduğu aşkı dile
getiriyor. Güller aşkın, kumrular ise hiç bitmeyen bağlılığın sembolüdür. Bu
dizelerde şairin hala âşık olduğunu, yıllar geçse de aşkından pek bir şey
eksilmediğini görüyoruz. İnsan ömrü bir rüya gibi gelir geçer. Ancak bazı
duygular kalıcıdır, zamanla geçip gitmez. Geçmişte yaşanılanlar adeta eşyaya
siner ve her gördüğünüzde onu hatırlatır.
Her
şey yerli yerindir. Ancak hiçbir şey eskisi gibi değildir. Geçmişe duyulan
özlem insana her ne kadar haz verse de beraberinde acı da çektirir. Dolabın gıcırdaması
şaire sadece bir şeyler hatırlatmakla kalmıyor, acı da veriyor. Bu dizelerden
şairin karmaşık duygular içersinde olduğunu anlıyoruz. Şairin yaşadığı macera;
belki sevgiliyle yaşadıkları, belki de ömrün kendisidir. Ancak ne olursa olsun
zaman hızla geçmekte, geriye yalnızca anılar kalmaktadır. Son dizedeki güz
yaprakları yaşlılığı, rüzgâr ise zamanı simgelemektedir.
Şiirin teması: geçmişe duyulan
özlemdir. Ancak bunun yanında “zaman, mekân, rüya, anılar ve aşk” gibi kavramlar
da işlenmiştir.
Dil ve Anlatım
Şiir
sade, yalın bir dille yazılmasına rağmen, imgelerle ve çağrışımlarla yüklüdür.
Şair, iç dünyasını çeşitli eşyalar yoluyla yansıtmayı başarmıştır.
Şiir,
lirik ve etkileyici bir anlatıma sahiptir. saf şiir anlayışıyla yazılan şiirde
mısra güzelliği dikkat çeker.
Şiirde
geçen “servi, dolap, sarmaşıklar, masa, sürahi, bardak, ceylan, yaprak” gibi
kelimeler gerçek anlamlarının yanında farklı anlamlar da içermektedir. Şiirdeki
anlatım özelliği; okuyucunun hayallerini ve anılarını harekete geçiren, farklı
çağrışımlarla şiirin anlamını kişinin anlayışına göre genişleten bir yapıdadır.
Şiirdeki Edebi
Sanatlar
“Eşya aksetmiş gibi tılsımlı bir uykudan”
dizesinde teşbih (benzetme) ve teşhis (kişileştirme) sanatları vardır.
Eşyanın uykudan aksetmesinde teşbih, uykunun canlı varlıklara has bir özellik
olması bakımından da teşhis vardır.
“Büyülenmiş bir ceylan gibi bakıyor zaman”
dizesinde zaman ceylana benzetilmiş teşbih
sanatı var. Aynı dizede zaman kavramına bakma özelliği verilerek teşhis sanatı yapılmıştır.
“Sessizlik dökülüyor bir yerde yaprak yaprak”
dizesinde teşbih sanatı var. Sessizlik
yaprakların dökülmesine benzetilmiştir.
“Bitmeyen aşk türküsü kumruların sesinde”
dizesinde teşbih ve teşhis sanatları vardır. Kumruların
sesi aşk türküsüne benzetilmiş (teşbih), türkü söylemek ise insanlara has bir
özelliktir (teşhis).
“bir dolap uzaklarda / Azapta ruh gibi
gıcırdıyor durmadan” sözlerinde teşbih
sanatı var. Uzaklarda bir dolabın gıcırdaması, azap çeken bir ruha
benzetiliyor.
“Bir şeyler hatırlıyor belki maceramızdan”
dizesinde teşhis sanatı var. Bir
şeyler hatırlamak insanlara has bir özelliktir.
Genel
Değerlendirme
Şiire
genel olarak bakıldığında, ilk dikkati çeken canlı doğa tasvirleridir. Şair,
adeta bir tablo çizmektedir. Şairin anlattığı dış mekan, aynı zamanda onun iç
dünyasını da yansıtmaktadır. Şair, seçtiği kelimeler ve yaptığı tasvirlerle
adeta iç dünyasının kapılarını okuyucuya açmıştır.