Hikâye Türü Özellikleri ve Gelişimi
Hikâye nedir
Hikâye (öykü); gerçek
ya da tasarlanmış olayları ilgi çekici bir biçimde anlatan kısa düzyazı
türüdür.
Hikâye, insanların ilk
edebi ürünlerinden olan destanlarla birlikte doğmuş, ancak günümüze gelinceye
dek önemli değişikliklere uğramıştır. Hikâyenin çağdaş anlamda edebi tür haline
gelebilmesi 19.yüzyılda gerçekleşmiştir.
Hikâyeler genellikle,
insanı merkez alan edebi metinlerdir. Bütün hikâyelerde olay ve durumları
aktaran bir anlatıcı vardır. Bu anlatıcı ayrıntıları belli bir bakış açısıyla
ortaya koyar. Hikâyelerde hayatın belli bir kesiti ele alınır ve olayların
içindeki kişiler belirgin özellikleriyle görünür.
Hikâyelerde olaylar
belli bir zaman ve mekânda geçer. Zaman ve mekâna ilişkin
ögeler, hikâyedeki olayların akışını veya kişilerin özelliklerini doğrudan
etkiler. Günümüz hikâyelerinin, önceki dönemlere göre giderek kısaldığı ancak
anlatım bakımından yoğun bir yapıya kavuştuğu görülmektedir.
Dünya edebiyatında
Boccacio’nun “Decameron” adlı kitabındaki
hikâyeleri bu türün ilk modern örnekleri kabul edilir. Fransız yazar Guy de
Maupassant’ın ve Rus yazar Anton Çehov’un hikâyeleri bu türün önemli eserleri
arasında yer alır. Maupassant ve Çehov kendi adlarıyla anılan hikâye
tarzlarının kurucularıdır.
Türk edebiyatında
modern hikâyenin ilk örnekleri Tanzimat döneminde görülür. Ahmet Mithat
Efendi’nin “Letaif-i Rivâyat” adlı
eseri ile Samipaşazade Sezai’nin “Küçük
Şeyler” adlı eseri bu türün en önemli örnekleri olarak kabul edilir.
Hikâyenin
Yapı Unsurları
Olay örgüsü: Olaylar,
gündelik hayatta her zaman yaşanabilecek durumlardır. Olay örgüsü ise kurgusal
olayların metinde sıralanışı ile oluşan bir düzenlemedir. Bu bakımdan olay
örgüsü, hikâyelerin kurmaca dünyasının önemli bir parçasıdır.
Kişiler: Hikâyede yer
alan olaylar, genellikle kişilerin çevresinde gelişir. Hikâyede kişiler, olay
içinde üstlendikleri işlevlere göre önemli hale gelirler, tutum ve
davranışlarıyla bireysel veya toplumsal bazı değerleri temsil ederler. Kişileri
ve onların olaylar içinde kazandıkları özellikleri belirlemek, hikâyeyi
anlatmakta önemli bir aşamadır.
Mekân: Hikâyede olayın
gerçekleştiği ve geliştiği yere mekân denir. Hikâyelerde mekân, genellikle
kişilerin psikolojik özelliklerini ortaya çıkarmanın bir aracı olarak
kullanılır.
Zaman: Hikâyede
olayların yaşandığı tarih veya gün, ay, yıl, mevsim gibi ifadeler metnin zaman
çerçevesini oluşturur. Hikâyelerdeki olaylar genellikle çok uzun zaman dilimlerine
yayılmaz.
Hikâyede
Anlatıcı ve Bakış Açısı
Hikâyede, olay ve
durumları anlatan kurmaca kişilik anlatıcı olarak adlandırılır. Anlatıcı,
yazarın dışında yer alan ve yalnızca o hikâyeye özgü kurgulanan bir kişiliktir.
Anlatıcının aktardığı olayla ilgili ayrıntılara hâkimiyeti ve anlatım biçimi
bakış açısı olarak ifade edilir. Bakış açısı, hikâyede seçilen anlatıcıya göre
değişir. Hikâyelerde üç farklı anlatıcı ve onlarla birlikte gelişen üç bakış
açısı vardır:
Kahraman bakış açısı:
Kendisi de olayların içinde yer alan ve olayları aktaran anlatıcı kahraman
anlatıcı olarak adlandırılır.
İlahi (hâkim) bakış
açısı: Genellikle yazar anlatıcının olduğu hikâyelerde
görülen bir bakış açısıdır. Bu tür hikâyelerde anlatıcı olay ve kişilerle
ilgili her şeyi bilir. İnsanların iç dünyaları, düşünceleri ve olayların
gelişimine dair bütün bilgiler bu bakış açısıyla sunulur ve anlatıcı hikâyenin
bütün akışına hâkimdir.
Gözlemci bakış açısı:
Hikâyedeki olay ve durumların tanığı olan anlatıcının bakış açısıdır. Bu bakış
açısının tercih edildiği metinlerde olayların tarafsız bir gözle yansıtılması
söz konusudur.
Hikâye
ile İlgili Kavramlar
Konu: Ele alınan,
üzerinde durulan düşünce, durum veya sorun hikâyenin konusunu oluşturur. Konu,
somut bir durumu veya sorunu ifade eder.
Tema: Hikâyedeki
temel duygu veya kavram tema olarak adlandırılır. Temaları ifade eden kavramlar
soyuttur. Yalnızlık, aşk, umut, yaşama sevinci, ölüm, ayrılık, özlem gibi
kavramlar tema olarak işlenebilir.
Çatışma: Hikâyelerde,
farklı düşüncelere, özelliklere sahip olmaktan veya hayat tarzından dolayı
yaşanan anlaşmazlık durumları çatışma terimiyle ifade edilir. Çatışmalar
genellikle birbirine zıt kavramlar, değerler çerçevesinde oluşur. İyi ile kötü,
yoksul ile zengin, idealist kişi ile amaçsız kişi, dürüst ile çıkarcı
özelliklerinden dolayı karşı karşıya gelirler. Hikâyedeki kişiler; kendileri,
başkaları veya doğayla ilgili bir unsurla karşı karşıya gelerek çatışabilir.
Hikâye
Türleri
Olay hikâyesi: Bir olay
etrafında gelişen ve sonuçlanan hikâyeler olay hikâyesi olarak adlandırılır. Bu
tür metinlerde merak unsuru ön plandadır. Bu tarz hikâyelerin en önemli
örneklerini Fransız yazar Maupassant vermiştir. Bu nedenle bu tür hikâyelere “Maupassant tarzı hikâye” de denir.
Olay hikâyelerinde
öncelikle olayın oluşumu sergilenir. Daha sonra olayla ilgili bir düğüm noktası
oluşur. Sonuç bölümünde ise düğüm çözülerek başta oluşan merak duygusu
giderilir.
Türk edebiyatında; Ömer Seyfettin, Reşat Nuri Güntekin, Refik
Halit Karay, Sabahattin Ali ve Orhan
Kemal bu tarz hikâyeleriyle tanınmışlardır.
Durum (kesit) hikâyesi: Olay anlatımına
dayanmayan, kişilerin veya hayatın belli bir kesitinin ele alındığı hikâyelere
durum hikâyesi denir. Bu tür hikâyelerde merak ögesi geri plana itilir, bir
durum veya kişi betimlenir. Durum hikâyelerinin en güzel örneklerini Rus yazar
Anton Çehov vermiştir. Bu nedenle bu tür hikâyeler “Çehov tarzı hikâye” olarak da adlandırılır.
Türk edebiyatında; Memduh Şevket Esendal, Sait Faik Abasıyanık
ve Tarık Buğra gibi yazarlar bu tarz hikâyenin önemli temsilcileri arasında
yer alırlar.
Türk
Edebiyatında Hikâyenin Gelişimi
Türk edebiyatında
hikâye türü her dönemde kendini hissettirse de Batılı anlamda ilk kez 19.
yüzyılda Tanzimat döneminde başlayan yeniliklerle birlikte edebiyatımıza
girmiştir.
Edebiyatımızda Batılı
anlamda ilk hikâye örneği Ahmet Mithat Efendi’nin “Letaif-i Rivayat” adlı hikâyesidir. Ahmet Mithat Efendi’nin
hikâyelerinde meddah tarzında bir anlatım vardır. Toplumu bu yolla eğitmeyi
amaçlayan yazar, basit kurguları ele almış ve geliştirerek adeta bir tekerleme
gibi okuyucuya sunmuştur.
Hikâye türünde Sami
Paşazade Sezai’nin “Küçük Şeyler”
adlı eseri modern tarzda hikâye olarak verilmiş ilk örneklerdendir. Yazar
hikayelerinde ilgi çekici diyaloglarla giriş yapmış, çözümü ertelemiş, öykünün
sonlarını yükselen bir gerilimle planlamış ve çarpıcı bir sonla bitirmiştir.
Böylelikle modern öykünün ilk örneklerini vermiştir.
Tanzimat döneminin
önemli yazarlarından Nabizade Nazım “Haspa”
adlı hikâyesinin önsözünde roman ve hikâye arasındaki farka değinmiştir. Yazar,
roman ve hikâye arasındaki farkı uzunluk ve kısalığa bağlanakla birlikte asıl
marifetin o kısalıkta konunun en can alıcı noktalarını seçerek okuyucuya
aktarmak olduğunu söylemiştir. Tanzimat döneminde hikâye tam anlamıyla bir
edebi tür olamamıştır.
Servetifünun döneminde hikâye
alanında yükseliş Halit Ziya ile başlamıştır. Hikâyelerini zengin bir üslupla
yazan Halit Ziya, hikâyelerinde halktan kişilere de yer vermiştir.
Türk edebiyatında hikâye
Milli Edebiyat döneminde Ömer Seyfettin ile tam anlamıyla bağımsız bir tür olma
özelliği kazanmıştır. Maupassant tarzı “olay hikâyesi” yazmayı benimseyen
yazar, hikâye türünün Cumhuriyet dönemi Türk hikâyeciliğine güçlü bir giriş
yapmasını sağlamıştır. Yazar, günlük hayattaki basit konulardan yakaladığı
küçük ayrıntıları başarılı bir şekilde hikâyelerine aktarmayı bilmiştir. Onun
buluş gücü, realizm anlayışıyla birleşerek klasik hikâye tarzının ilerleyişiyle
bütünleşmiştir.
Cumhuriyet döneminde hikâye
türü gelişimini sürdürmüştür. Sait Faik Abasıyanık ve Memduh Şevket Esendal
gibi isimler yazdıkları kısa hikâyelerle bu türün bambaşka bir noktaya
gelmesini sağlamışlardır. Bu yazarlar yeni ve modern bir kurgu ile kısa hikâyeler
yazmaya başlayarak kendilerinden önceki yazarlardan farklı bir tarz
oluşturmuşlardır. Çehov tarzı hikâye yazmayı benimseyen yazarlar büyük ve
önemli olaylar işleme yerine, basit ve günlük olayları işlemişlerdir. Böylece
Türk okuyucusunun ilgisini öykü türüne çekmeyi başarmışlardır.
Türk edebiyatında hikâyenin
zirveye çıktığı dönem 1950’li yıllardır. Bu dönemde okuyucunun, yayınevlerinin
ve medyanın ilgisi bu türe yönelir, hikâye yazarları çoğalır. Dönemin
ortamından etkilenen farklı türün yazarları bile hikâye yazmaya başlar.
Başlangıçta farklı
tanımlamalar yapılmış olsa da günümüzde hikâye türü edebiyatımızın en önemli ve
etkili türlerinden biri olmayı başarmıştır.
Refik Halit Karay’ın “Memleket Hikâyeleri”, Sabahattin Ali’nin
“Ses” ve “Kağnı”, Sait Faik’in “Sarnıç”
ve “Semaver” adlı kitapları bu türün
nitelikli yapıtlarıdır. Memduh Şevket Esendal, Tarık Buğra, Orhan Kemal ve
Haldun Taner gibi isimler yazdıkları hikâyelerle bu türün en güzel örneklerini vermişlerdir.
Kaynaklar
Andaç Feridun. Öykücünün Kitabı. Varlık Yayınları. İstanbul 1999Kahraman Âlim. Modern Türk Hikâyesi. Büyüyenay Yayınları. İstanbul 2015
Akyüz Kenan. Modern Türk Edebiyatının Ana çizgileri:1860-1923. İnkılâp Kitabevi. Ankara 1984
Aydın, Hilal. 19. yüzyıl Osmanlı-Türk Edebiyatında Öykü. Bilkent Üniversitesi. Ankara 2008
Tanpınar Ahmet Hamdi. On Dokuzuncu Asır Türk Edebiyatı Tarihi. Dergâh Yayınları. İstanbul 2012
Âlim Kahraman. Türk Edebiyatında Hikâye Literatürü: Cumhuriyet Dönemi, Türkiye Araştırmaları Literatür Dergisi (cilt 4 sayı 7) 2006
Kudret, Cevdet. Türk Edebiyatında Hikâye ve Roman (3cilt). İnkılâp Kitabevi. İstanbul 2009