Ortadirek Roman İncelemesi
Eser Hakkında
Yaşar
Kemal’in yazmış olduğu “Ortadirek” adlı eser, “Dağın
Öte Yüzü” roman serisinin ilk eseridir. 1959 yılında Cumhuriyet gazetesinde
tefrika edilen roman, ilk olarak 1960 yılında basılarak yayınlanmıştır.
Romanın
Özeti
Toros dağlarının bir
yüzünde yaşayan köylüler yaz mevsiminde Çukurova’ya göçerek pamuk
toplamaktadır. Bu iş köylülerin tek geçim kaynağıdır. Yalak köyünden
Çukurova’ya yaya olarak yapılan bu gidiş, konaklamalarıyla birlikte on beş günü
bulmaktadır.
Koca Halil, Çukurova’da
pamuğun açtığını anlamasına yardımcı olan döngeleleri görmesine rağmen, pamuğun
geç açılacağını söyler. Buna sebep olarak da döngele köklerinin kurtlar ve
sıçanlar tarafından yenmesini gösterir. Asıl sebep ise Çukurova’ya inmesine yardımcı
olacak bir atının veya eşeğinin olmamasıdır. Koca Halil, Meryemce’nin tek oğlu
olan Uzunca Ali’den yardım ister. Ali’nin cılız ve yaşlı bir atı vardır. Koca
Halil, Çukurova’ya bu atın sırtında gitmek ister. Defalarca Ali’nin yanına
gelip dil döker. Meryemce ise Koca Halil’e düşmandır. Bu nedenle atın
verilmesine karşı çıkar. Ali ise Meryemce’den çekindiği için Halil’in yardım
isteğine kulak tıkamak zorunda kalır.
Köylüler, kasabada Adil
Efendi diye bir tüccardan alışveriş yapmaktadır. Veresiye mal alan köylüler,
borçlarını pamuktan döndükten sonra ödemektedir. Borçlarını ödeyememekten
korkan köylülerin Adil Efendi korkusu gittikçe artar. Bundan dolayı bir an önce
Çukurova’ya gidip pamuk toplamaları gerekmektedir. Göç hazırlıkları başlar. Göç
hazırlıkları sırasında Taşbaşoğlu, Uzunca Ali ve Öksüzoğlan’ın başını çektiği
bir topluluk, Muhtar Sefer’in kurduğu düzeni yıkmak ister. Ancak aralarında
güvensizlik sorunu vardır. Köylü son beş yıldır birlik olamamış, her defasında
Muhtar Sefer köylünün planlarını boşa çıkarmıştır.
Sonunda köylüler yola
düşmüş, uzun ve yorucu yolculuk başlamıştır. Ali’nin yaşlı atı daha yolculuğun
başlarında halsiz düşer. Bu durum Ali’nin çok canını sıkar. Yolculuk sırasında
Koca Halil’i bitkin görmesi onu üzer. Koca Halil’i tuttuğu gibi ata bindirir.
Bunun üzerine Meryemce çılgına döner. Sürekli söylenir. Koca Halil ise
Meryemce’nin söylediklerini duymazdan gelir.
Ali, yolda giderlerken
Muhtar Sefer’e Çukurova’ya indiklerinde onun değil, kendilerinin belirlediği
tarlada pamuk toplayacaklarını söyler. Sefer, bu duruma çok sinirlenir. Daha
sonra köylüye hitap eder ve onları kendi yanına çekmeye çalışır. Koca Halil’in
bindiği at daha fazla dayanamaz, bir yerde çöker kalır. Meryemce, atın başında
bekler. Koca Halil, Meryemce’yi oradan uzaklaştırmak için dil döker, ancak
Meryemce atın başından ayrılmaz. Koca Halil, köylülere haber vermek üzere yola
koyulur. Köylüye yetişince durumu anlatır. Sefer ise bu durumu fırsat olarak
görür ve “Koca Halil’in Meryemce’yi öldürdüğü” yalanını çıkarır. Köylü geri
dönerek Meryemce’yi bulur. Yaşlı kadın soğuktan donmak üzeredir. Hayvanları iyi
tanıyan Yemen Ağa, atın öleceğini, beklemenin yersiz olduğunu söyler. Muhtar
Sefer’in işaretiyle Uzunca Ali ve Meryemce’yi geride bırakan köylü, göçe devam
eder. Bir süre sonra at ölür. Meryemce, atın ölümünden Ali’yi sorumlu
tutmaktadır.
Uzun yol kendisini o
kadar yormuştur ki Meryemce’nin dizlerinde derman kalmamıştır. Ali, Meryemce’yi
sırtında taşımaya başlar. Meryemce’nin Ali’ye olan öfkesi hâlâ geçmemiştir,
sürekli Ali’ye beddua etmektedir. Uzunca Ali’nin eşi Elif Meryemce’yi bu
tutumundan vazgeçirmeye çalışsa da faydası olmaz. Meryemce, köye dönmeye karar
verir ve yola çıkar. Uzunca Ali, Meryemce’yi göremeyince geri dönerek onu
aramaya başlar. Bulunca da sırtına alıp konakladıkları yere geri götürür.
Çukurova’ya yaklaşan
köylünün bir hayli arkasında kalan Ali, yorgunluktan bitap düşmüştür. Göçe
devam eden köylüler son konak yeri olan Söğütlü’ye gelir. Burada Taşbaşoğlu’nun
Muhtar Sefer’e başkaldırdığı görülür. Ancak köylüler Muhtar Sefer’den korktuğu
için Taşbaşoğlu’nu yalnız bırakır. Koca Halil, köylüye Çukurova’ya iniş
zamanını geç haber verdiği için köylünün kendisini suçlayacağından korkar ve
kaçar.
Önce köylüler daha
sonra Uzunca Ali ve ailesi Çukurova’ya ulaşır. Onları Taşbaşoğlu karşılar.
Köylülerin çalışacağı tarlaların verimsiz olduğunu gören Ali, diğer köylüler
gibi hayal kırıklığına uğrar. Bu sırada Meryemce, yolculukta başörtüsünün
düğümüne sakladığı peri böceğinin ölmüş olduğunu görür.
Kişiler
Meryemce
İbrahim’in karısı ve
Uzunca Ali’nin anasıdır. Meryemce romanda şöyle tasvir edilir: “İriyarı, beli bükülmüş, sivri çeneli, uzun
yüzlü, elmacık kemikleri çıkık, gençliğinde iri gözlü olduğunu gösteren güzel,
kara gözlü bir kadındı Meryemce. Tüm dişleri dökülmüş, avurduna geçmişti. Yüzü,
gözlerinin kenarları, alnı, dudakları kırış kırıştı. Yeldirmesinin altında
azıcık kalmış ak, kınalı saçının bir kısmı alnına dökülmüştü.”
Köyün en yaşlı
kadınlarından biri olan Meryemce, ailesine bağlı, fedakâr, inatçı ve dayanıklı
bir kadındır. Oğluyla ilişkileri inişli çıkışlıdır. Kocasını erken yaşta
kaybeden Meryemce’nin tek oğlu olan Ali, yaşlı kadının hayattaki en kıymetli
varlığıdır.
Uzunca Ali
Meryemce’nin tek
oğludur. Elif’in kocası, Hasan ve Ümmühan’ın babasıdır. Uzuca Ali, merhameti,
dayanıklılığı ve sabrı ile dikkat çeker. Yazar, Ali’ni tasvirini şöyle yapar: “Ali, upuzundu, incecikti. Buğday benizli,
kapkara kalın kaşlıydı. Yüzüne bakınca ilk kaşlarını görürdün. Çenesi
kadınların çenesi gibi sivriydi. Şalvarı da eski, yamalıydı. Mintanı eskilikten
rengini yitirmişti.”
Ali’nin sanatçı bir
tarafı vardı. Keyifli olduğu zamanlarda belindeki düdüğü çıkarır, çalmaya
başlar. Hayat şartlarının zorluğu yanında annesinin kaprisleriyle de uğraşmak
zorunda kalan Ali, Muhtar Sefer’in köydeki baskılarına karşı çıkan kişilerden
biridir.
Taşbaşoğlu Mehmet
Yalak köyünde, Muhtar
Sefer’in oluşturduğu baskı ve oyunlara isyan eden topluluğun başını çeker.
Sefer, Taşbaşoğlu ile tartışmaya girmekten kaçınır. Çünkü Taşbaşoğlu, köyün en
arkalı kişilerinden biridir. Köyde sözüne güvenilen bir kişi olarak bilinen
Taşbaşoğlu, kendi başına karar alabilen, sorgulayan, gerektiğinde başkaldıran,
kurtarıcı bir karakterdir. Belki de bu özelliklerinden dolayı köylü tarafından
“ermiş” mertebesine çıkarılır.
Köylüler, jandarmadan
kaçtıktan sonra Çukurova’da köylülerinin yanına dönen Taşbaşoğlu’nun perişan
halini görünce onun “Ermiş Taşbaş” değil de sureti olduğuna inanırlar. Eskisi
gibi saygı görmeyen Taşbaşoğlu, bunalıma girerek intihar eder. Taşbaşoğlu’nun
ölümü yeni efsanelere yol açar. Köylüler onun öldükten sonra “Kırklar Dağı”na
çekildiğine inanır.
Memidik
Osman Delibaş’ın oğlu
Memidik’e ilk olarak “Yer Demir Gök Bakır” da yer verilir. Oldukça kısa
boyludur. Onun kısa boyu köyün kızları arasında alay konusu olmaktadır.
Memidik, Taşbaşoğlu’nun ermişlik sürecine katkıda bulunan kişiler arasındadır.
Kendi uydurduğu hikâyeye öyle gönülden bağlanmıştır ki gördüğü işkenceye ve
yediği dayağa rağmen inancından bir şey kaybetmez.
Memidik’in en büyük
amacı Sefer’i öldürmektir. Böylece hem zedelenen gururunu geri kazanacak hem de
sevdiği Zeliha’yı elde edebilecektir. Ölmez Otu’nun sonlarına doğru bu amacını
gerçekleştirir ve Sefer’i öldürür. Hapisteki günlerini huzur içersinde geçirir.
Muhtar Sefer
Üçlemenin önemli
kişilerinden Sefer, Yalak köyünün muhtarıdır. Kendi çıkarları için yapamayacağı
şey yoktur. Kendi köylülerini verimsiz tarlalarda çalıştırıp toprak
sahiplerinden para alacak kadar bencildir. Muhtar Sefer, yazar tarafından şöyle
tasvir edilir: “Göçün ucuna yakın
yerinde, kara, üç yaşında, kulakları dimdik, canlı bir eşeğe binmiş, uzun kalın
bacaklarını sarkıtmış, kasketinin siperliğini sağ kulağının üstüne yıkmış
Muhtar afili afili gidiyordu. İki karısının ikisi de arkasından saygılıca, onun
geniş omuzlarına gözlerini dikmişler, birbirlerine bakmadan, diş gıcırdatarak
yürüyorlardı.”
Kendi köylüsünü zor
durumlarda bırakan Sefer, diğer köylülere göre daha rahat olsa da tamamıyla
farklı değildir. O sömürenle sömürülen arasında kalmış bir işbirlikçidir. Çıkarları
için dini de siyaseti de kullanır ve bu iki kurumun gücünden yararlanır.
Muhtar Sefer, aynı
zamanda acımasız bir kişiliktir. Memidik’e işkence yaptırır, Taşbaşoğlu’na
türlü iftiralar atar, Uzunca Ali’yi zor durumda bırakmak için Ömer’i
Meryemce’yi öldürmesi için köye gönderir. Ölümünden sonra Sefer’le ilgili
hiçbir şey söylenmez, hatırası adeta silinir.
Koca Halil
Mustukoğlu Halil
Taşyürek üçlemenin en canlı karakterlerinden biridir. Seksen yaşını geçmiştir.
Yaşlı adam asker kaçağı eski bir at hırsızıdır. Koca Halil, işine geleni yapan,
çıkarcı bir kişiliktir. Koca Halil’in en önemli görevlerinden biri köylüye
Çukurova’ya inme zamanını bildirmektir. Bunun zamanını bozkırdan kopup gelen
döngelelerden anlar.
Koca Halil, istediği
bir şeye olumlu yanıt alamayınca aniden sinirlenen biridir. Ortadirek romanının
başlarında Çukurova’ya gitme zamanını geciktirir. Bu nedenle roman sonuna kadar
köylü tarafından öldürüleceğinden korkar. Meryemce ile aralarında husumet
vardır. Koca Halil, son olarak Memidik’i ziyaret ettiği sahnede görülür.
Diğer
Kişiler
Elif,
Hasan, Ümmühan, Zalaca, Adil Efendi, Döndülü Gelin, Kır İsmail’in Kızı, Kel
Âşık, Ali Ömer, Vurgun Ahmet, Öksüz Duran, Fatma, Küstüoğlu, Kır İsmail’in
Karısı, Delice Bekir, Hüsne, Recep, Fatmaca, Yüzbaşı Şükrü, Cumali Onbaşı,
Sultan, Zeliha, Ökkeş Dağkurdu, Gömleksizoğlu, Taşbaşoğlu’nun karısı, Şevket
Bey…
Mekân
“Ortadirek” romanında olaylar Çukurova’da geçer. Yazar, romanında
köylülerin çalışma alanını yüksekten ve ana çizgileriyle tasvir eder ve
ayrıntıya girmez.
Olayların geçtiği bir
başka mekân da dağın öte yüzündeki “Yalak” köyüdür. Bu köyün gerçek mi, yoksa
hayali bir köy mü olduğu bilinmemektedir. Bireylerdeki buhran, zayıflık, korku
ve yoksulluk yaşamlarını sürdürdükleri mekânlara da yansımıştır. Uzunca Ali ile
Meryemce’nin yaşadığı ev buna örnektir. Dikkat çeken bir başka unsur da Yalak
köylülerinin hayvanlarla beraber yaşamasıdır.
Eserde geçen
“Körmağara”, “İncecik”, “Sürmeli”, “Kargün”, “Örencik” köyleri, Adil’in
dükkânı, kasaba karakolu… Yalak köyü dışındaki diğer mekânlardır.
Yalak köylüleri her yıl
Çukurova’ya pamuk toplamaya gider. Yolculuk sırasında da bazı mekânlarda
konaklarlar. Göç sırasında köylülerin ilk durağı “Çağıloluk”tur. Köylülerin
ikinci durağı “ormanın içi”dir. Bir başka konaklama yeri “Ziyaret Cevizi”dir.
Burası köylülerin ürperdiği bir yerdir. Göçün son konaklama yeri “Söğütlü”dür.
Romanın genelinde
mekânlara kişilerin bakış açısıyla bakılır. Mekân, sadece yaşanılan olayların
gerçekleştiği bir dekor olmaktan çıkar. Bu durum eserin tamamında görülür.
Ayrıntılı mekân tasvirlerinden kaçınan yazar, insanın kendini ve kendi iç
dünyasını öne çıkarır.
Zaman
Olayların geçtiği zaman,
Türkiye’nin tek partili dönemden çok partili döneme geçiş sürecindedir. Mevsim
olarak ise yazın son zamanları ile sonbaharın ilk zamanları arasındadır.
Romanın
Konusu ve Teması
Romanda; Toros
dağlarının bir yüzünde yaşayan köylülerin Çukurova’ya iniş sürecinde
karşılaştığı güçlükler ve insanın doğayla mücadelesini anlatılır.
Eserde tema olarak “insan-doğa ilişkisi”, “çalışma şartlarının zorluğu” ve “insan ilişkileri” ayrıntılı bir biçimde
işlenmiştir.
Romanın
Türü
Realizm
özellikleri taşıyan eser, sosyal roman
türüne girer.
Toplumsal gerçekçi dünya görüşüyle yazılan bu tür
romanlara Türk edebiyatında “köy romanı”
da denmektedir.
Dil
ve Anlatım
Ortadirek’te daha çok
realist romanlarda kullanılan “dolaylı serbest anlatım” yolu kullanılmıştır.
Roman boyunca yazarın
düşünceleri, roman kişileri tarafından dile getirilir. Yazar, iç monologlarla
kahramanlarının psikolojik yapısını okuyucuya nakleder.
Romandaki diyaloglarda
kişiler, kendilerine özgü bir dille konuşur.
Doğa tasvirlerinde koku
ile ilgili algılara ve izlenimlere geniş yer verilir. Canlı doğa yapısını koku
aracılığıyla vermeye çalışan yazarın bu tutumu, doğa-insan kaynaşmasını
somutlaştırır. Eserde geçen “güzün kokusu”,
“ortalıktaki acı koku”, “burnuna mezdeğe sakızı kokusu geldi”, “seher yelinde acı bir yarpuz koktu”, “orman ıslak ıslak koktu” bunlardan
bazılarıdır.
Eserde dikkat çeken bir
başka özellik de ikilemelere yer verilmesidir: “kırış kırış, püskül püskül, çöke çöke, zangır zangır, kapı kapı, şen
şakrak, kara kara, burcu burcu, kıpır kıpır” vb.
Eserde birçok deyim
kullanılmıştır: “canımdan usandım, içini
çekti, kabına sığmaz, başını alıp gitmiş” vb.
Yazar anlatımı
güçlendirmek için vecizeler ve atasözlerine de yer vermiştir.
Roman kişileri arasında
iletişimi sağlamak için diyaloglardan yararlanılmakla birlikte iç monologlara
da yer verilmiştir. Roman kişileri şive ve ağız özellikleriyle
konuşturulmuştur.
Üçlemede ağıt, destan,
dua, beddua, efsane gibi birçok halk edebiyatı öğesinden yararlanılmıştır.
Bunun yanında “ışık, kırk, yedi, kartal,
ağaç” gibi halk kültüründe özel bir anlam taşıyan motiflere de yer
vermiştir.
Genel
Değerlendirme
Yaşar Kemal,
eserlerinde ele aldığı konularla, roman türüne getirdiği yeniliklerle ve dünya
çapında aldığı birçok ödülle adından sıkça söz ettirmiş bir yazarımızdır.
Anadolu halkının
yabancı olmadığı konuları eserlerinde işleyen Yaşar Kemal, toplumcu gerçekçi
çizgisinden ayrılmamış ve bu sayede her kesimden okuyucu kitlesine ulaşmıştır.
Yazarın yöresel
söyleyişlere yer vermesi esere farklı bir hava kazandırmıştır. Yazar eserinde,
Anadolu insanını bütün yönleriyle ele almış, onların soysal, siyasal ve
kültürel özelliklerini başarıyla yansıtmıştır.