Roman Türü Özellikleri ve Gelişimi
Roman nedir
İnsan yaşamını,
insan ilişkilerini, toplumsal olay ve olguları gerçeğe uygun ya da kurmaca bir
yapı içinde, kapsamlı olarak anlatan edebi türe roman denir.
Roman, olaylar
çevresinde gelişen, anlatmaya bağlı bir metin türüdür. Metnin bütün unsurları olay örgüsünün etrafında birleşir. Romanlarda hayatın
belirli kesitleri; kişilerin özellikleri ve çatışmalar içindeki rolleriyle
birlikte ele alınarak anlatılır. Romanlarda olaylar belirli bir zaman ve
mekânda gerçekleşir.
Romanın en
önemli özelliklerinden birisi de kurguya dayalı oluşudur. Burada anlatılan
olaylar, gerçek hayatta karşılaşılanlardan farklıdır. Romanda gerçek dediğimiz
şey değişime uğrayarak metnin içinde yer alır. Kurgu, dış dünyanın romancı
tarafından yeniden yorumlanmasıyla oluşur.
Roman 15.
yüzyılda Fransa’da ortaya çıkmış ve günümüze kadar gelişmesini sürdürmüştür.
Avrupa’da destan türünün geçirdiği değişim sonucunda ortaya çıkan roman türünün
ilk örneklerini Fransız yazar Rebelais vermiştir. Cervantes’in “Don Kişot” ve Daniel Defoe’nun“Robenson Cruzo” adlı eserleri bu türün
ilk önemli örnekleri kabul edilir.
Dünya
edebiyatında köklü bir geçmişi olan roman türünün en önemli eserleri arasında; Balzac’ın
“Vadideki Zambak”, Flaubert’in “Madame Bovary”, Tolstoy’un “Savaş ve Barış”, Dostoyevski’nin “Suç ve Ceza” adlı romanları sayılabilir.
Romanın Yapı Unsurları
Olay örgüsü: Kurgusal olayların sıralanışıyla oluşan
bir düzenlemedir. Bu bakımdan olay örgüsü romanların, kurmaca dünyasının önemli
bir parçası ve asıl unsurudur. Romanlarda birden fazla olay örgüsü bir çatışma
çevresinde birleşir.
Kişiler: Romandaki olaylar genellikle kişiler
çevresinde gelişir. Kişiler, olayların içinde üstlendikleri işlevlere göre
önemli hale gelir, tutum ve davranışlarıyla bireysel veya toplumsal bazı
değerleri temsil ederler. Kişiler, roman içinde ruhsal ve fiziksel betimlemeler
aracılığıyla okuyucuya tanıtılır.
Mekân: Romanlarda olayın oluştuğu, geliştiği
çevre veya yere mekân adı verilir. Mekân genellikle kişilerin psikolojik
özelliklerini ortaya çıkarmanın bir aracı olarak kullanılır. Mekân birçok
romanda sadece bir sahne olmanın çok ötesine geçer. Mekân bazı romanlarda
kahramanların temsil ettiği düşünce veya zihniyeti karşılar.
Zaman: Romanlarda zaman, çoğu kez fiiller
aracılığıyla belirtilir. Bazen de olayların geçtiği zaman dilimi gün, ay,
mevsim, yıl gibi ifadeler romanın zaman çerçevesini oluşturur. Romanlarda
olaylar genellikle uzun zaman dilimlerine yayılır. Ancak çok kısa zaman
diliminde gelişen olayların bulunduğu romanlara da görülür.
Anlatıcı ve
bakış açısı: Romanda olay,
kişi, yer ve zamana ait bilgi ve ayrıntıların kim tarafında görüldüğü, nasıl
anlatıldığı bakış açısı ve anlatıcıyla ilgilidir. Romanda olay veya durumları
anlatan kurmaca kişilik anlatıcı olarak adlandırılır. Anlatıcı, yazarın dışında
ve yalnızca o romana özgü olarak kurgulanan bir kişiliktir. Yazar yaşadığımız
dünyaya, anlatıcı ise kurguda yansıtılan olaylara aittir. Romanda yazarın dış
dünyadan aldığı izlenimlerin ne kadarını, nasıl yansıtacağı seçilen bakış
açısıyla ilgilidir. Romanlarda üç farklı bakış açısı, dolayısıyla üç çeşit
anlatıcı vardır:
Kahraman anlatıcı bakış açısı:
Kendisi de olayların içinde yer alan ve olayları aktaran anlatıcı kahraman
anlatıcı olarak adlandırılır. Olaylar, roman kişilerinden biri tarafından
anlatılır. Bu kişi genellikle romanın birinci dereceden kahramanıdır.
İlahi bakış açısı: Genellikle yazarın görevini bir
anlatıcıya devrettiği yazar anlatıcının tercih edildiği romanlarda görülen bir
bakış açısıdır.Bu bakış açısında anlatıcı olayların bütün ayrıntılarını bilir.
Olay örgüsü, insanların iç dünyası, düşünceleri ve olayların gelişimine dair
bütün bilgiler bu bakış açısıyla sunulur. Anlatıcı, romanın bütün akışına
hâkimdir. Bir anda birden fazla yerde bulunabilir, kişilerin zihninden
geçenleri, geçmişte yaşananların ayrıntılarını istediği şekilde anlatabilir.
Gözlemci bakış açısı: Romanda
olay örgüsünün tanığı olan anlatıcının bakış açısıdır. Olaylar tarafsız bir
gözle yansıtılır.
Romanla İlgili Bazı Kavramlar
Konu: Romanda ele
alınan, üzerinde durulan düşünce, durum veya sorundur. Konu somut bir durumu
veya sorunu ifade eder.
Tema: Romandaki temel
duygu veya kavram tema olarak adlandırılır. Temaları ifade eden kavramlar
soyuttur. Yalnızlık, aşk, umut, yaşama sevinci, ölüm gibi kavramlar bir romanda
tema olarak işlenebilir.
Çatışma: Romanlarda
farklı düşüncelere, özelliklere sahip olmaktan veya hayat tarzından dolayı
yaşanan anlaşmazlık durumları çatışma terimiyle ifade edilir.
Karakter – tip: Toplum içinde
olmakla birlikte, romanda kendi kimliğini ve kişiliğini temsil eden kişiler
karakter olarak adlandırılır. Tip ise toplumsal boyutuyla okuyucunun karşısına
çıkan ve kendisi gibi olanları temsil eden kişilerdir. İdealist öğretmen,
açgözlü tüccar, iyi kalpli yaşlı adam, cimri, cömert, gösterişe düşkün vb.
Anlatıcının
tutumu:
Her romanın mutlaka bir anlatıcısı vardır. Anlatıcı okurla yazar arasındaki
bağdır. Anlatım tutumu ise yazarın anlattıklarına karşı takındığı tavrı ifade
eder. Anlatıcının tutumu, seçilen bakış açısının da etkisiyle olayların akışını
yönlendirir. Romanda tercih edilen anlatım tutumu (eleştirel, alaycı, mizahi
vb.) romanın dil ve anlatımını doğrudan etkiler.
Roman Türleri ve Özellikleri
Temasına Göre Romanlar
Tarihi roman
Konusunu
tarihten alan ya da olayın tarih içinde yaşanmış gibi anlatıldığı romanlardır.
Türk
edebiyatında ilk tarihi roman denemesi Ahmet Mithat Efendi’nin “Yeniçeriler” adlı romanıdır. Batılı
anlamda ilk tarihi roman, Namık Kemal’in Cezmi
adlı romanıdır. Kemal Tahir’in “Devlet
Ana”, Tarık Buğra’nın “Küçük Ağa”
adlı romanları da bu türe girer.
Macera romanı
Sürekli bir
hareketin hâkim olduğu romanlardır. Bu tür romanlarda olaylar, okuyucuyu
şaşırtacak ve heyecanlandıracak biçimde gelişir. Bunlara polisiye, serüven,
aksiyon romanı da denir. Egzotik romanlar da macera romanı kapsamında
düşünülebilir. Daniel Defoe’nin “Robenson
Crusoe”, Robert Louis Stevenson’un “Define
Adası” bu türe örnek olarak gösterilbilir.
Sosyal roman
Toplum yaşamını
veya toplumdaki olayları konu edinen romanlardır. Toplumda yer bulan olgu ve
olaylar, gelenek ve görenekler bu roman türünde ele alınır.
Sosyal roman; töre romanı, tezli roman ve köy romanı
olmak üzere üç farklı şekilde karşımıza çıkar.
Tahlil romanı
Kişilerin ruh
hallerini, ruhsal çözümlemeleri konu alan romanlardır. Bu romanlar; tahlil romanı, psikolojik roman veya
ruhbilimsel roman olarak adlandırılır.
Dostoyevski’nin “Suç ve Ceza”, Mehmet Rauf’un “Eylül”, Peyami Safa’nın “Dokuzuncu Hariciye Koğuşu” adlı
romanları bu türe örnek olarak gösterilebilir.
Bilim kurgu
romanı
Bilim ve
teknolojiyi konu alan ve işleyen romanlardır. İngiliz ve Amerikan romancılığına
özgü bir tür olan gotik roman,
bilimkurgu romanın temelini oluşturur.
Akımlarına Göre Romanlar
Romantik roman
Bu roman türünde
kişilerin duyguları, arzuları ve düşünceleri içten gelen doğal olgular gibi
görülür. Olaylar duygusal bir tavırla yansıtılır.
Victor Hugo’nun “Sefiller”, Goethe’nin “Genç Verther’in Acıları” adlı eserleri
romantik özellikler taşıyan romanlardır.
Realist roman
Olayları,
insanları ve toplumları gerçekçi açıdan yansıtan romanlardır. Bu tür romanlarda
gözlem ve araştırma esastır.
Stendhal’ın“Kırmızı ve Siyah”, Tolstoy’un “Savaş ve Barış” adlı romanları realist
akımın başarılı eserlerindendir. Türk edebiyatındaki realizmin etkisinde
yazılan ilk roman Recaizade Mahmut Ekrem’in “Araba
Sevdası”dır. Batılı anlamda ilk
realist roman ise Halit Ziya’nın “Mai ve
Siyah” adlı eserleridir.
Natüralist roman
Natüralist roman
yazarı, bir bilim adamı tavrıyla romanını yazar. Natüralist romancılar, realist
romancılara göre bilime ve araştırmaya daha çok önem verir. Natüralist
yazarlar, yaşanılan ortamı bir laboratuar gibi düşünür ve eserlerini bilimsel
verilere bağlı kalarak kaleme alırlar.
Emile Zola’nın“Meyhane”, Alphonse Daudet’in“Jack” adlı eserleri natüralist romanın
başarılı örneklerindendir. Türk edebiyatındaki ilk natüralist roman ise
Nabizade Nazım’ın “Zehra” adlı romanı
kabul edilir.
Postmodern roman
Bu roman türünde
yazar, dış dünyayı bire bir yansıtmaktan özellikle kaçınır. Gerçekliği temsil
etmekten çok anlam çokluğunu hedeflerler. Çünkü onlara göre dil değil anlam, gerçekliği
ifade edebilir. Postmodern romanda en önemli öge okuyucudur. Okuyucu anlam
üretecek kişidir. Daha önce teknik bir hata olarak görülen yazarın kendini
romanda belli etmesi özellikle kullanılır.
Umberto Eco’nun“Gülün Adı”, İtalio Calvino’nun “Bir Kış Gecesi Eğer Bir Yolcu”, Oğuz
Atay’ın “Tutunamayanlar”, Orhan
Pamuk’un “Benim Adım Kırmızı”, Elif
Şafak’ın “Mahrem” adlı eserleri bu
türden romanlardır.
Türk Edebiyatında Roman
Bir edebiyat
türü olarak roman Türk edebiyatına Batı’nın etkisiyle girmiştir. Tanzimat
dönemine kadar, Türk edebiyatındaki destanlar, masallar, halk hikâyeleri ve
mesneviler roman türünün yerini almaktaydı. Edebiyatımızda ilk roman örnekleri
Batı edebiyatından yapılan çeviriler olmuştur. Yusuf Sami Paşa’nın çevirdiği;
Fenelon’un “Telemak” adlı romanı bu
dönemdeki ilk eser olarak kabul edilir.
Türk romanının
gelişmesinde Tanzimat dönemi yazarlarının büyük katkısı olmuştur. İlk yerli
roman Şemsettin Sami’nin yazdığı “Taaşşuk-ı
Talat ve Fitnat” adlı eserdir. Namık Kemal’in yazdığı “İntibah” adlı eser Türk edebiyatındaki ilk edebi roman, yine Namık
Kemal’in yazdığı “Cezmi” adlı eser ilk
tarihi roman özelliği taşımaktadır.
Recaizade Mahmut
Ekrem’in “Araba Sevdası” adlı eseri
ilk realist roman, Nabizade Nazım’ın “Karabibik”
adlı eseriyse köy yaşantısını anlatan ilk roman olma özelliklerini taşır.
Usta roman
yazarlarının ortaya çıktığı dönem Servetifünun dönemi olmuştur. Halit Ziya’nın
ilk modern roman olma özelliği taşıyan “Mai
ve Siyah”, Mehmet Rauf’un ilk psikolojik roman olma özelliği taşıyan “Eylül” adlı eseri bu dönemde
yazılmıştır.
Türk
edebiyatında önemli bir yere sahip olan Nabizade Nazım’ın “Zehra” adlı romanı ilk tezli roman, Yakup Kadri’nin “Yaban” adlı eseri Kurtuluş Savaşını
anlatan ilk roman, Adalet Ağaoğlu’nun yazdığı “Bir düğün Gecesi” iç monolog tarzında yazılmış ilk roman olma
özelliğine sahiptir.
Tanzimat
Döneminde Roman
Bu dönem
romanlarında genellikle evlilik, kölelik, mirasyedilik, aşk, gelenekler, idealizm,
siyasi görüş ve kadınların eğitimi tema olarak ele alınıp işlenmiştir.
Romanlarda dönemin
ruhu yansıtılmış olup toplumsal karamsarlık ve umutsuzluk sıkça görülmektedir.
Romanlarda aile
yapısı bozuk ve sağlıksızdır. Mutsuz aileler ve mutsuz bireyler ön plana çıkar.
Bu dönemde yaşanılan
ekonomik sıkıntı ve etkileri romanlarda da kendini göstermektedir.
Her romanda
ahlak dersi erme amacı güdülmüştür.
Romanların
dikkat çekici özelliklerinden biri de olayların “kadın” çerçevesinde
ilerlemesidir. Olayların akışına yön verenler genel olarak kadınlardır.
Kadınların
eğitimi konusuna bu dönemde yazılan her romanda değinilmiştir. Eğitimsizlik
felaket olarak görülmüştür.
Romanlarda geleneksel
anlatım türlerinden meddah anlatım tarzı benimsenmiştir. Yazar taraf tutar, olaylara
müdahil olur.
Romanlar
genellikle ilahi (hâkim) bakış açısıyla yazılmıştır.
Genel olarak
mekân İstanbul’dur. Roman karakterleri ise devlet memurları ve üst kademe
yöneticileridir.
Kişiler
genellikle “tip” olarak karşımıza çıkar. Yani kişiler ya iyi özelliklere ya da
kötü özelliklere sahiptir.
Romanlarda
rastlantılara, hayallere ve duygulara geniş yer verilir.
Servetifünun
Döneminde Roman
Servetifünun
edebiyatının geliştiği dönem II. Abdülhamit dönemidir. Bu dönemin yönetim şekli
ve baskıları roman türünü de fazlasıyla etkilemiştir. Bu nedenle romanlarda
toplumsal ve siyasi konular ele alınmamıştır.
Bu dönemin
yazarları romanlarında ağır ve sanatlı bir dil kullanılmışlardır.
Romanlarda
realizmin, romantizmin ve natüralizmin etkileri görülür.
Romanlarda hayal
ve gerçek çatışması geniş bir biçimde işlenir.
Bu dönemde
genellikle bireysel temalar ele alınıp işlenmiştir. Bunlardan bazıları aşk, yalnızlık,
kaçış, kötümserlik ve ayrılıktır.
Bütün olaylar
aile çerçevesinde anlatılmıştır.
Romanlardaki
kişiler genellikle iyi eğitimli, zengin, Batı kültürüyle yetişmiş aydın
kişilerdir. Sıradan insanlar ikinci plandadır.
Bu dönemin
romanları olay, kurgu, karakter ve anlatım teknikleri açısından oldukça güçlü
eserlerdir.
Halit Ziya’nın “Aşk-ı Memnu”, “Mai ve Siyah”, Mehmet
Rauf’un “Eylül”, Hüseyin Cahit’in “Nadide”, “Hayal İçinde”, Hüseyin Rahmi
Gürpınar’ın “Mürebbiye”, “Şıpsevdi”
adlı romanları bu dönemin başlıca romanlarıdır.
Milli Edebiyat Döneminde
Roman
Bu dönemin
yazarları tema olarak sosyal konuları işlemiştir.
Yeni lisan
hareketinin etkisiyle eserlerini sade bir Türkçeyle kaleme almışlardır.
Karakterler ve
tipler Türk milletinin hayatından milli mücadeleden seçilmiştir.
Romanlarda
tarihi konuların yanında Türklerin uzak geçmişi de işlenmeye başlamıştır.
Memleket
edebiyatı anlayışıyla İstanbul sınırlarından çıkılmış, Anadolu ve Anadolu
insanı eserlerde yerini almıştır.
Toplumun ve
bireyin problemleri, memleket ve millet sevgisi, milli değerler gibi konular bu
dönem eserlerinin ortak özellikleridir.
Bu dönemin
başlıca temsilcileri Halide Edip Adıvar, Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Refik Halit
Karay ve Reşat Nuri Güntekin’dir.
Cumhuriyet
Döneminde Roman
Cumhuriyet
döneminde Türk edebiyatı Batılılaşmanın etkisi altında gelişti ve bu konu
birçok yazarın sorunsalı haline geldi. Batılılaşma konusu Ahmet Hamdi Tanpınar,
Peyami Safa, Kemal Tahir ve Orhan Pamuk gibi yazarlar tarafından ele alınarak derinlemesine
işlendi.
Cumhuriyetin
kuruluşundan sonra Anadolu’ya açılan yazarları arasında Yakup Kadri, Halide
Edip Adıvar, Reşat Nuri Güntekin, Sabahattin Ali ve Yaşar Kemal yer alır.
Cumhuriyetin ilk
yıllarında farklı eğilimlerle gelişen Türk romanının yazarları arasında Refik
Halit Karay, Aka Gündüz, Memduh Şevket Esendal, Mithat Cemal Kuntay ve Nahit
Sırrı Örik bulunmaktadır.
Türk romanı
1940’lı yıllarda Ahmet Hamdi Tanpınar ve Abdülhak Şinasi Hisar ile yeni bir
boyut kazandı. Bu dönemde Tanpınar, modernist yaklaşımıyla, Oğuz Atay’ı
etkiler. Abdülhak Şinasi Hisar hatıralara dayanan romanlarıyla dikkat çeker.
Rıfat Ilgaz toplumcu gerçekçi yaklaşımıyla öne çıkarken, Orhan Kemal kasaba ve
şehir hayatını anlatarak geçim sıkıntısı çeken insanların sorunlarını dile
getirir.
1950 sonrasında
köy romanı adı verilen bir tür gelişir. Yaşar Kemal’in “İnce Memed”, Fakir Baykurt’un
“Yılanların Öcü”, Kemal Tahir’in “Sağırdere” romanları bu türe örnek
verilebilir. Ancak Yaşar Kemal, Tarık Buğra ve Kemal Tahir gibi yazarlar
yalnızca köy romanlarıyla değil, farklı konu ve yaklaşımları işleyen
romanlarıyla da ün kazanmışlardır.
1970’li yıllarda
sosyal sorunlara odaklanan ideolojik romanlar yaygınlaşır. Bu dönemde Muzaffer
İzgü, Bekir Yıldız, Erol Toy, Erdal Öz, Vedat Türkali, Ferit Edgü, Adalet
Ağaoğlu, Oğuz Atay ve Pınar Kür romanlarıyla dikkat çeken yazarlar arasında
yerini alır.
1980’li
yıllardan günümüze Türk siyasi ve toplumsal yapısındaki değişimler romanları da
etkilemiştir. Genelde edebiyat araştırmacılarının ve eleştirmenlerin
paylaştıkları ortak görüş romanın bu tarihten sonra kökünden bir değişim
geçirdiğidir. 12 Eylül sonrası siyasetin dışında toplumsal duyarlılıktan ve
sorumluluktan uzak kayıtsız bir kuşak yetişti. Bu dönemde postmodern roman
anlayışı Türk romanına damgasını vurdu. Oğuz Atay’ın “Tutunamayanlar” adlı romanı postmodern özellikler taşıyan bir
romandır. Nobel ödüllü yazar Orhan Pamuk, Doğu-Batı ikilemini çağdaş bir perspektif
içinde yeniden ele alarak “Kara Kitap”
ve “Benim Adım Kırmızı” gibi
postmodern romanlar yazdı. Mehmet Eroğlu, Ahmet Altan, Bilge Karasu, Latife
Tekin, Nazlı Eray bu dönemin önemli yazarları arasındadır.
Bu dönem
romanlarında olağanüstü unsurlara dayalı alegorik (sembolik) anlatımdan ve
hayal gücünden yararlanılarak okuyucuyu gizemli bir dünyaya sürükleyen
fantastik roman türünde eserler verilmeye başlandı. Yine bu dönemde günlük
yaşantıda görülmeyen ilginç, farklı, gizemli olayları konu edinen macera ve
polisiye türünde romanlar da yaygınlaşmaya başladı. Osman Aysu, Ahmet Ümit,
Cenk Eden, Birol Oğuz gibi yazarlar bu türlerde eser veren yazarlarımızdandır.
Ayrıca Buket Uzuner, Leyla Erbil, Nedim Gürsel, Zülfü Livaneli, Tahsin Yücel,
Turgut Özakman, Öner Yağcı, Ayşe Kulin, İhsan Oktay Anar ve Hasan Ali Toptaş gibi
birçok yazar özgün ve bireysel yaklaşımlarıyla bu döneme damgasını vurmuştur.
Kaynaklar
Necatigil Behçet. Edebiyatımızda İsimler Sözlüğü. Varlık Yayınları. İstanbul 1989Özkırımlı Atilla. Türk Edebiyatı Ansiklopedisi (4 cilt). Cem Yayınevi. İstanbul 1987
Kutlu Şemsettin. Başlangıçtan Günümüze Kadar Türk Romanları. İnkılap Kitabevi. İstanbul1987
Akyüz Kenan. Modern Türk Edebiyatının Ana Çizgileri 1860-1923. İnkılap Kitapevi. İstanbul 2015
Kurdakul Şükran. Çağdaş Türk Edebiyatı (4 cilt). Evrensel. İstanbul 1992
Ünlü Mahir, Özcan Ömer. 20. Yüzyıl Türk Edebiyatı. İnkılap Yay. İstanbul 1998
Oktay Ahmet. Cumhuriyet Dönemi Türk Edebiyatı (1923-1950). Kültür Bakanlığı Yayınları. Ankara1993
Moran Berna. Türk Romanına Eleştirel Bir Bakış(3 cilt). İletişim Yayınları. İstanbul 1994
Moran Berna. Edebiyat Kuramları ve Eleştiri. İletişim Yayınları. İstanbul 2003
Kudret Cevdet. Türk Edebiyatında Hikaye ve Roman (3 cilt). Dünya Kitapları. İstanbul 2004
Naci Fethi. 100 Soruda Türkiye’de Roman ve Toplumsal Değişme. Gerçek Yayınevi. İstanbul 1981