Sabahattin Ali Edebi Kişiliği

Hayatı

Cumhuriyet Dönemi Türk Edebiyatının önemli isimlerinden biri olan Sabahattin Ali, 25 Şubat 1907’de Bulgaristan’da Gümülcine Sancağı’na bağlı Eğridere’de dünyaya geldi. Babası Yüzbaşı Ali Selahattin Bey, annesi Hüsniye Hanım’dır. Selahattin Bey, ilk oğluna dostu Prens Sabahattin’in, ikinci oğluna dostu Tevfik Fikret’in adını verdi. Sabahattin ve Fikret’e uzun bir aradan sonra bir de kız kardeş katıldı. Selahattin Bey, Birinci Dünya Savaşı yıllarında “Divan-ı Harb Örfi Reisi” olarak Çanakkale’ye çağrıldı. Aile dört yıl boyunca Çanakkale’de yaşadı, daha sonra Edremit’e taşındı.

Sabahattin, içine kapanık bir çocuktu. Arkadaşlarıyla oynamaktansa evinde kitap okumayı ya da resim yapmayı tercih ediyordu. Başarılı bir öğrenciydi. Eğitimine 7 yaşında İstanbul Üsküdar’da başladı. Daha sonra Çanakkale İptidai Mektebine devam etti. Ancak seferberlik ilan edilince okul öğretmensiz kaldığı için kapatıldı. Sabahattin, eğitimine Edremit’te devam etti. Okumaya karşı büyük ilgisi vardı. 1921 yılında Edremit İptidai Mektebinden mezun oldu.

Sabahattin, Balıkesir’e dönerek muallim mektebine (öğretmen okulu) kaydoldu. Okul hayatı boyunca şiirler, hikâyeler yazdı. Kendini geliştirmek için gazete ve dergilere yazılar gönderdi. Arkadaşlarıyla birlikte bir okul gazetesi çıkardı. Günlük de tutuyordu. Sanata olan bağını güçlendirmek için sinema ve tiyatroya gitti. Okul müdürünün de yardımıyla naklini İstanbul’a aldırdı. Burada tanıdığı edebiyat öğretmeni Ali Canip Yöntem, ona destek oldu. Bir taraftan öğrenimine devam ederken diğer taraftan “Çağlayan” ve “Akbaba” dergilerinde şiir ve hikâyeleri yayınlandı. 21Ağustos 1927’de öğretmenlik diplomasını aldı.

Sabahattin Ali’nin ilk görev yeri Yozgat Merkez Cumhuriyet İlkokulu oldu. Bir süre sonra ailesi de Sabahattin’in yanına gitti. Stajyerlik yaptığı sırada tanıştığı Nahit Hanım’a karşılıksız bir aşk besliyor ve ona şiirler yazıyordu. Servet-i Fünun dergisinde yayınlanan “Bir Macera” şiirini ona ithaf etmişti.

Sabahattin Ali, Yozgat’ta bir yıl geçirdikten sonra eğitim amacıyla Almanya’ya gönderildi. Özel bir kurumda Almanca kurslarına başladı. Kurstan sonra Berlin’de yatılı bir okula yerleşti. Almanya’da ikinci yılını tamamlayamadan, 1930’da Türkiye’ye döndü. İstanbul Yüksek Muallim Mektebinde yatılı okuyan Nihal Adsız, Nihad Sami Banarlı, Orhan Şaik Gökyay gibi arkadaşlarının yanında kaldı. Bir süre sonra Bursa Orhaneli ilçesine ilkokul öğretmeni olarak atandı.

1930’da Gazi Terbiye Enstitüsünde açılan Almanca yeterlilik sınavına girdi. Aydın Ortaokulunda Almanca öğretmenliğine başladı. Ancak bir süre sonra komünizm propagandası yaptığı iddiasıyla hakkında soruşturma başlatıldı. Bir süre cezaevinde yattı. Cezaevinden çıkınca Konya Ortaokuluna Almanca öğretmeni olarak atandı.

Sabahattin Ali, 22 Aralık 1932’de bir toplantıda okuduğu şiir nedeniyle, Konya Asliye Ceza Mahkemesi tarafından bir yıl hapis cezasına çarptırıldı. Temyiz mahkemesi cezayı iki ay daha uzattı. Aldığı cezanın ardından, 29 Mayıs 1933’te memurluk kaydı silindi ve Sinop Cezaevine gönderildi. Cezaevinde sürekli okuyor ve yazıyordu. Burada edindiği tecrübeler eserlerinin bazılarına konu oldu. Cumhuriyetin onuncu kuruluş yıl dönümü nedeniyle çıkan aftan yararlanarak, cezasının onuncu ayında serbest bırakıldı.

Sabahattin Ali, uzun bir bekleyiş ve uğraş sonucu 1934’te Orta Tedrisat Şube Müdürlüğü’ne daha sonra da asli görevi Milli Talim ve Terbiyeye atandı. Görevine atanmak için beklerken Ayşe Hanım’a bir mektup yazdı. Mektubun sonunda evlenme teklifi vardı. Ayşe Hanım, bu teklifi şaka olarak kabul ettiğini yazarak reddetti. Eski aşklarından Nahit Hanım başka biriyle evlenmişti. Aklına Aliye Hanım düştü. Aliye Hanım’ın ailesi bu evliliğe karşıydı. Ancak kızlarının ısrarı üzerine bu evliliğe razı oldular.

Sabahattin Ali, 16 Mayıs 1935’te Aliye Hanım ile evlendi. 1937 yılında İstanbul Eski Harbiye’de askerliğe başladı. Askerliğini yedek subay olarak tamamladı. Kızları Filiz de bu süreçte doğdu. Askerlik görevi bitince Musiki Muallim Mektebine Türkçe öğretmeni olarak atandı.

Ankara’da öğretmenliği esnasında Azra Erhat, Sabahattin Eyüboğlu gibi pek çok isimle dostluk kurdu. Edebi çalışmalarını yoğunlaştıran yazar, 1939 yılında “İçimizdeki Şeytan” adlı romanını yayınladı. Roman çeşitli siyasi tartışmalara neden oldu. Bu sıralarda İkinci Dünya Savaşı çıktığı için tekrar askere çağrıldı. Görev yeri İstanbul’du. Bu dönemde “Kürk Mantolu Madonna”yı yazdı. Eser, Hakikat gazetesinde bölümler halinde yayınlandı. Bu arada Nihal Atsız ile mahkemeye uzanacak sertlikte tartışmalara girdi. Davanın ardından tam görevinin başına dönmüştü ki üçüncü kez askere çağrıldı. Çankırı’da bir buçuk ay kaldıktan sonra mesleğine geri döndü.

Sabahattin Ali, 1944 yılından sonra yazılarında sert bir dil kullanmaya başladı. Eleştirel bir tavırla yazıyordu. Siyasete olan ilgisi de artmıştı. 1946’da İstanbul’a gitti ve Aziz Nesin ile birlikte “Markopaşa” dergisini çıkardı. Dergi pek çok siyasi tartışmalara konu oldu. Dergi hakkında çeşitli davalar açıldı. Yazıların sorumlusu olduğu için Sabahattin Ali tutuklandı. Bir süre cezaevinde yattı. 1947’de tahliye oldu. Ardından dergi kapatıldı. Sonrasında “Merhum Paşa”, “Malum Paşa” gazeteleri ve “Ali Baba” dergisi çıkarıldı. Dergide “Sırça Köşk” adlı öyküsü yayınlandı. Öykü, Bakanlar Kurulu Kararıyla toplatıldı. Sabahattin Ali, tutuklanarak Sultanahmet Cezaevi’ne gönderildi. 31 Aralık 1947’de serbest bırakıldı.

Hakkında açılan davalardan bunalan Sabahattin Ali, yurtdışına çıkmak istedi. Ancak kendisine pasaport verilmediği için bunu kaçak yollardan yapmaya karar verdi. Bulgaristan sınırını geçerek Avrupa’ya ulaşmak istiyordu. Tanıştırıldığı Ali Ertekin ile Kırklareli’ne doğru kamyonla yola çıktılar. Ali Ertekin, Sabahattin Ali’yi fırsatını bulduğu anda kafasına sopayla vurarak öldürdü. Bunu milli duygularla yaptığını söyledi. İdamla yargılanmasına rağmen dört yıl hüküm giydi ve kısa bir süre sonra serbest bırakıldı. Sabahattin Ali’nin ölüm tarihi, 2 Nisan 1948 olarak kabul edildi.

Edebi Kişiliği

Sabahattin Ali, Türk edebiyatının çok yönlü sanatçılarından biridir. Öykü, roman, şiir, oyun ve köşe yazıları yazmıştır. Sabahattin Ali’nin en başarılı olduğu tür öyküdür.

İlk öykülerini romantik bir tutumla yazan Sabahattin Ali, daha sonra yazdığı gerçekçiliğin ağır bastığı öyküleriyle yeni bir çığır açmıştır. Sosyal gerçekçilikten eleştirel gerçekçiliğe uzanan bir çizgide öykücülüğünü geliştirmiştir.

Öykülerinde işlediği konu ve temalar; sevgi, kadın, hapishane, işçi ve köylü sorunlarıdır. Öykülerinde sade bir dil, yalın, duru ama yoğun bir anlatım kullanmıştır. Ağız özelliklerini öykülerine pek yansıtmamıştır. Bununla birlikte, anlattığı konuların özelliğine ve yaşamın gerektirdiği söz varlığına gereği kadar yer vermiştir. Anlatımı öykülerindeki konu, kişi ve çevreye bağlı olarak değişir. Yazar, olaylara kişilerin gözünden bakmakta, sözcüklerin seçimini de buna uygun olarak yapmaktadır.

Romanlarında ilk bakışta bireysel temaların ön plana çıktığı görülür. Bunların başında “aşk” teması gelir. “Evlilik” teması işlediği ikinci önemli temadır. Bunu “çevre ve sosyal yaşamla uyuşamama”, “iletişimsizlik” gibi temalar izler. Romanlarda işçi, köylü, esnaf ve devlet kurumları arasındaki ilişkiler canlı bir biçimde ortaya konur. Bireysel temaların bir yön ve boyut kazanması bu ilişkiler çerçevesinde olur. Değişimlere ayak uyduramayan esnaf ve çiftçinin yavaş yavaş yok oluşu, sosyal adaletsizlik, bürokrasinin işlemeyişi ve her alanda görülen yozlaşmalar üzerinde durduğu en önemli sorunlardır. Aydın kesimdeki yozlaşma ise daha çok ahlaki, biraz da siyasi açıdan işlenir.

Sabahattin Ali’nin şiirlerinde “aşk” sürekli işlediği temaların başında gelmektedir. Şiirlerinde toplumsal sorunlara fazla yer vermemiştir. Hapishanenin zorlu koşulları, karamsarlık, bunalma ve kaçış onun şiirlerinin diğer temalarını oluşturur.

Sabahattin Ali’nin gazetelerdeki köşe yazıları edebi, siyasi ve sosyal içeriklidir. Yazar, bu içerikleri belirlerken güncel olayları ve gelişmeleri de dikkate almaktadır. Yazılarının sert tepkilerle karşılamasının nedeni; çoğu zaman yöneticileri ve siyasi kişileri hedef almasındandır. Bu nedenle hakkında pek çok dava açılmış, kimilerinden beraat etmiş, kimilerinden ise kısa süreli cezalar almıştır.

Dilde sadeliğe büyük önem veren Sabahattin Ali, bu görüşünü eserlerine de yansıtmıştır. Bazı eserlerini sadeleştirme gereği duyan yazar, bununla birlikte öz Türkçe konusunda aşırıya kaçılmasına karşıydı. Dilimize yerleşen ve Türkçeleşen kelimelerin de kullanılmasından yanaydı.

Edebi eserler üzerinden yapılan “eski-yeni” tartışmasını gereksiz bulan yazar, eserlerin “iyi-kötü” açısından değerlendirilmesi gerektiği görüşündeydi. Yeni ve kalitesiz yazılar yerine eski ve kaliteli yazıların okunmasının daha yerinde olacağını savundu.

Sabahattin Ali’ye göre sanatın bir amacı olmalıydı. Bu nedenle sanatın yalın bir yansıtma işi olduğu görüşüne karşı çıktı. Yazara göre sanat, insanı yükseltmek ve daha iyiye götürmek amacıyla yapılmalıydı. Halktan yana olmayan ve yüksek zümreye hitap eden eserler unutulmaya mahkûmdu. Öykü ve roman gibi türlerde kalıcı olabilmek için seçilen karakterlerin canlı, konuların da güncelliğini yitirmeyecek türden olması gerekiyordu. Bu nedenle eserler realist tarzda yazılmalıydı.

Eserleri

Öykü

Değirmen (1935)
Kağnı (1936)
Ses (1937)
Yeni Dünya (1943)
Sırça Köşk (1947)

Roman

Kuyucaklı Yusuf (1937)
İçimizdeki Şeytan (1940)
Kürk Mantolu Madonna (1943)

Şiir

Dağlar ve Rüzgâr (1934)
Kurbağanın Serenadı (1937)
Öteki Şiirler (1937)

Tiyatro

Esirler (1936)

Kaynaklar

Gövsa İbrahim Alaettin. Türk Meşhurları Ansiklopedisi. Yedigün Neşriyat. İstanbul 1946
Laslo Filiz Ali, Özkırımlı Atilla. Sabahattin Ali. Cem Yayınları. İstanbul 1979
Solok Cevdet Kudret. Sabahattin Ali Konusunda Aydınlığa Doğru. Varlık, 671, s 7. İstanbul 1966
Bezirci Asım. Sabahattin Ali. Çınar Yayınları. İstanbul 1987
Ertüzün Reşit Mazhar. Sabahattin Ali Olayının Gerçeği / Benim Bildiğim Sabahattin Ali. Gür Yayınları. İstanbul 1985
Korkmaz Ramazan. Sabahattin Ali – İnsan ve Eser. Elazığ Fırat Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü: Yayınlanmış Doktora Tezi 1997

EN ÇOK OKUNAN YAYINLAR

Kaldırımlar Şiir İncelemesi

Sanat Şiiri İncelemesi

Otuz Beş Yaş Şiiri İncelemesi

Çoban Çeşmesi Şiir İncelemesi

Yağmur Şiiri İncelemesi