Sait Faik Edebi Kişiliği
Hayatı
Sait Faik Abasıyanık,
23 Kasım 1906’da Adapazarı’nda dünyaya geldi. Gerçek adı Mehmet Sait’tir.
Babası Mehmet Faik Bey, kereste tüccarıydı. İlköğrenimine Adapazarı’nda
başlayan Sait Faik, ortaöğrenimine İstanbul Erkek Lisesi ve Bursa Lisesi’nde
devam etti. Yazmaya bu dönemde şiirle başladı.
İlk öyküsü “İpek Mendil”i 1926 yılında yazdı.
1929’da Kenan Hulusi aracılığıyla “Uçurtma”
adlı öyküsü Milliyet gazetesinde yayınlandı.
1928 yılında girdiği
İstanbul Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyat Bölümü’nde iki yıl okuduktan sonra
babasının isteği üzerine İsviçre’ye iktisat okumaya gitti. Oradan Fransa’ya
geçti.
1931-1935 yılları
arasında Fransa’da kaldı. Kültürel yapısı ilginç gelen Grenoble şehrinde uzun
süre kalarak entelektüel çevrelere girdi. Burada sürdürdüğü düzensiz yaşam
yüzünden, babası tarafından geri çağrıldı. 1935 yılında üniversite öğrenimini
bırakarak Türkiye’ye döndü.
Bir süre Halıcıoğlu
Yetim Mektebi’nde Türkçe öğretmenliği yaptı. Ardından babasının açtığı toptancı
tahıl mağazasını işletmekle uğraşsa da başarılı olamadı. İkinci Dünya Savaşı
yıllarında “Haber” gazetesinde adliye muhabirliği yaptı. Bu dönemden sonra
sadece yazı işleriyle uğraşmaya başladı.
1936’da ilk kitabı “Semaver” yayınlandı. 1939 yılında
babasının ölümü üzerine yazmayı bıraktı. Annesiyle birlikte Burgazada’daki
evinde yaşamaya başladı.
1940 yılında,
Türkiye’de siyasi yönetimin yazarlara baskısının ağır olduğu bir dönemde, “Şahmerdan” adlı kitabını yayınladı. Bu
kitapta bulunan bir öykü nedeniyle yargılandı. Beraatına karar verilinceye
kadar “Medar-ı Maişet Motoru” adlı kitabı da toplatıldı.
1951 yılında yazdığı “Kayıp Aranıyor” adlı kitabı yayınlandı.
1953 yılında Amerika’da
bulunan “Mark Twain Derneği”ne fahri üye seçildi.
Sait Faik, 11mayıs
1954’te Burgazada’daki evinde, siroz hastalığı nedeniyle hayata gözlerini
yumdu. İstanbul Zincirlikuyu Mezarlığı’nda toprağa verildi.
1963 yılında annesinin
ölümünden sonra evi “Sait Faik Müzesi” haline getirildi. Vasiyeti gereğince
eserleri Darüşafaka Derneği’ne bırakıldı. Annesi Makbule Hanım’ın ölümünden bir
yıl sonra başarılı öykücülere “Sait Faik Hikâye Armağanı” verilmeye başlandı.
Edebi
Kişiliği
Sait Faik, öykü ve şiir
yazmaya lise yıllarında başladı. İlk öyküsü “Uçurtmalar” adıyla “Milliyet” gazetesinde yayınlandı.
Sait Faik, İstanbul’da okuduğu
liseden atılınca Bursa Lisesi’ne gitti. Burada edebiyat dersinde ödev olarak “İpek Mendil” adlı öyküsünü yazdı.
Öykünün hem edebiyat öğretmenleri hem de öğrenciler tarafından beğenilmesi
sonucu “Zemberek” adlı ikinci
öyküsünü de yazdı. Öyküleri 1934 yılından itibaren o dönemin en saygın edebiyat
dergilerinden biri olan “Varlık” dergisinde yayınlanmaya başladı. Kısa zamanda
tanındı.
Sait Faik’in öykülerini;
“Çocukluk anıları ve Adapazarı”, “Bursa gözlemleri, Fransa yılları”,
“İstanbul’un kenar semtleri”, “Adalar’da geçen günler ve balıkçılar” olmak
üzere dört başlık altında inceleyebiliriz.
Yazarın savruk yapısı
öykülerine de yansır. Onun öykülerini okurken “ne zaman biter” diye sayfa
sayısına bakmazsınız. Öykülerinde genellikle; bireysel duygulanımlar,
bilinçaltı, tedirginlik, yalnızlık gibi konular ön plana çıkar.
Sait Faik, ilk
öykülerini genellikle gözlemlerinden hareketle yazdı. Bu nedenle, bu
öykülerinde gözlemlerden kaynaklanan bir gerçekçilik görülür. Ancak bu
toplumsal değil, bireysel bir gerçekliktir.
Sait Faik, güçlü bir
sanatçı olmakla birlikte, daha çok öznel bir bakış açısına sahiptir. İçten ve
akıcı bir üslubu vardır. Öyküleri herkesin kendinden bir şeyler bulabileceği
niteliktedir. Öykülerinde günlük konuşma dilini, argoyu, halk söyleyişlerini ustalıkla
kullanmayı bilmiştir.
Öyküleriyle kişiliği
arasında yakın ilişki bulunan sanatçılarımızdan biridir. Çoğunlukla eserlerinde
sıradan insanları işleyen yazar, hayatı boyunca çevresine uyum sağlayamamıştır.
Hikâye kahramanlarında olumsuz yön aramaması ve onların iyi yönlerini
göstermesinin nedeni yazarın kendi yapısından değil, ideale ulaşma
düşüncesinden kaynaklanmaktadır.
Herkes gibi görünmek,
herkes gibi olmak, herkese uyma isteği onda sonradan edinilmiş bir his değil,
doğuştan gelen bir özelliktir. Annesinin yakın ilgisi ve babasının
ilgisizliğinden kaynaklanan çekingen, kendini çevresinden gizleyen, anlamak ve
anlaşılmak istemeyen bir kişiliği vardır. Hakkında söylenen yergiler kadar
övgülere de karşı çıkıyordu. Çabuk kırılan bir yapıya sahipti. İlk kitabının
fazla satmaması nedeniyle çok üzülmüş ama yine de yazmaya devam etmişti. Üst
üste gelen olumsuzlukların ardından Burgaz Ada’ya çekilmiş, adadaki yaşamında,
balıkçılık ve ada halkıyla ilgilenmiş, sonrasında bunları hikâyelerine konu etmiştir.
Yazmaya olan tutkusunu bir öyküsünde şöyle ifade eder:
“Söz
vermiştim kendi kendime: Yazı bile yazmayacaktım. Yazı yazmak da bir hırstan
başka neydi? Burada namuslu insanlar arasında sakin ölümü bekleyecektim. Hırs,
hiddet neme gerekti? Yapamadım. Koştum tütüncüye, kalem kâğıt aldım. Oturdum.
Adanın tenha yollarında gezerken canım sıkılırsa küçük değnekler yontmak için
cebimde taşıdığım çakımı çıkardım. Kalemi yonttum. Yonttuktan sonra tuttum
öptüm. Yazmasam deli olacaktım. (Haritada
Bir Nokta)”
Sait Faik, İstanbul’da
zamanının çoğunu Beyoğlu’nda geçirirdi. İstiklal caddesinde aşağı yukarı
dolaşır, gece yarıları batakhanelere gider, söylenenleri dinler, insanları
inceler, onlardan bir şeyler çıkarmaya çalışırdı. Yakın dostlarını candan
severdi. Çocuk gibi küser, ancak kin tutmazdı. Konuşması küfürlüydü.
Hikâyelerini yazmadan önce uzun uzun dolaşır, gözlemler yapar sonra bir yere
kapanarak yazmaya başlardı. Bazen kalemi kâğıdı cebine koyar, Burgaz’daki
çamlığa giderdi. Orada, doğayla baş başa aklına geleni yazardı. Çoğu zaman evde
geç vakitlere kadar hikâyeleri üzerine çalışırdı.
Yazar, siroz
hastalığına yakalandıktan sonra ölüm korkusu yaşamaya başladı. Bu durum bütün
davranışlarını etkiledi ve hikâyelerine de yansıdı.
“Nereden
gelirse gelsin dağlardan, kuşlardan, denizden, insandan, ottan, böcekten,
çiçekten. Gelsin de nereden gelirse gelsin! Bir hişt sesi gelmedi mi fena.
Geldikten sonra yaşasın çiçekler, böcekler, insanoğulları.” (Hişt Hişt)
Onun eserlerinde bir
çağın bütün anlamı, kendi kuşağının düşünce ve davranış çıkmazlarının zengin
bir tasviri vardır. Bu eserlerde yalnız Sait Faik’in değil kargaşanın ortasında
bırakılmış kuşakların dramı da vardır.
Bir sanatçının ruhsal
durumu, yaşantısına olduğu kadar sanatına da yansır. Eserleri, doğrudan sanatçının
hayatını yansıtmasa da içinde yazarın hayatına ışık tutacak ipuçları taşır. Bu
durum Sait Faik’in hikâyelerinde açıkça görülür.
Sait Faik’in yaşadığı
zamana ve topluma uyum zorluğunun sonuçlarından biri de geçmişi yaşama
tutkusudur. “Sevmek Korkusu”, “Ben Ne
Yapayım”, “Bilmem Neden Böyle Yapıyorum” gibi hikâyelerinde yazarın
yaşantısından kesitler yer alması bu tutkuyu ortaya koyar niteliktedir.
Hikâyelerinin
konularını ve kahramanlarını kendi yaşadığı çevreden seçen Sait Faik’in kendine
de kişi kadrosunda yer vermesi iç sıkıntılarını, bunalımlarını ve yalnızlığını
kendi ifadeleriyle dikkatlere sunması veya olay akışını kesip bireysel durumunu
sezdirici sözlere yer vermesi bize, yazar - eser arasındaki bağlantının varlığı
hissettirir.
Sait Faik’in kimilerine
göre uzun öykü sayılan iki adet romanı yayınlandı. Bunun yanında öykü niteliği
taşıyan 50 kadar röportajı, 171 öyküsü, 49 söyleşisi 13 kitapta toplandı. Son
kitabı “Mahkeme Kapısı” “Haber”
gazetesindeki röportajlarını kapsar. Basılmış 16 kitabı vardır. Kitapları
genellikle “Varlık” ve “Bilgi” yayınevlerinde basılmıştır.
Sait Faik, 1953 yılında
“Mark Twain Derneği” tarafından, modern akıma verdiği hizmetlerden dolayı hem
ödül almış hem de onur üyeliğine uygun görülmüş dünya çapında bir yazardır.
Eserleri
Öykü
Semaver (1936)Sarnıç (1939)
Şahmerdan (1940)
Lüzumsuz Adam (1948)
Mahalle Kahvesi (1950)
Havada Bulut (1951)
Kumpanya (1951)
Havuz Başı (1952)
Son Kuşlar (1952)
Alemdağ’da Var Bir Yılan (1954)
Az Şekerli (1954)
Tüneldeki Çocuk (1955)
Mahkeme Kapısı (Adliye röportajları / 1956)
Roman
Medar-ı Maişet Motoru (1944 / ikinci baskı “Birtakım İnsanlar” adıyla 1952)Kayıp Aranıyor (1953)
Yaşamak Hırsı (1954)
Şiir
Şimdi Sevişme Vakti (1953)Kaynaklar
Alangu Tahir. Sait Faik İçin. Yeditepe Yayınları. İstanbul 1956Çelik Yakup. Sait Faik ve Değerleri Duyan Bir Varlık Olarak İnsan. Akçağ Yayınları. Ankara 2002
Gürsel Nedim. Yalnızlığın Yarattığı Yazar Sait Faik. Doğan Kitap. İstanbul 2019
Kahraman Âlim. Modern Türk Hikâyesi. Büyüyenay Yayınları. İstanbul 2015
Kansu Ceyhun Atıf. “Sait Faik Abasıyanık”. Yeni Türk. Temmuz 1939. S 79, s291-294