Yaşar Kemal Edebi Kişiliği
Yaşar Kemal, Türkiye’den Nobel Edebiyat Ödülüne aday gösterilen ilk yazardır. Türk edebiyatının çınarlarından biri olan Yaşar Kemal, her romanda bir düş, bir efsane, bir destan yarattı. Kendi yetenekleri ve özellikleri çerçevesinde, kökleri Anadolu’ya dayanan bir yazar olarak, Türk edebiyatında silinmeyecek izler bıraktı.
Hayatı
Yaşar Kemal, 6 Ekim
1926’da Adana’nın Osmaniye’ye bağlı Hemite (Gökçedam) köyünde, Nigar Hanım ve Sadık
Efendi’nin oğlu olarak dünyaya geldi. Ailesi ona Kemal Sadık (Gökçeli) adını
verdi. Doğduğu köy bir Türkmen köyüydü. Ancak anne ve babası aslen Van’ın
Muradiye ilçesine bağlı Ernis köyündendi. Ailesi, 1915 yılında Rus ordusunun
Van civarına gelmesi üzerine göç etmişti. Yaşar Kemal’in kimliği 1926 yılında, ilkokulu
bitirdikten sonra çıkarılabildi.
Kemal, üç buçuk
yaşlarındaydı. Kurban kesimi sırasında halasının kocasının elindeki bıçak
kaydı, Kemal’in sağ gözüne denk geldi. Kemal’in gözü kör oldu. Kemal, 5 yaşında
babasının ölümüne şahit oldu. Babası camide namaz kılıyordu. O gün Kemal de
onunla gitmişti. Babası, Van’dan göç ederken ölümden kurtardığı, beslediği,
“oğlum” dediği, Yusuf tarafından hançerleyerek öldürdü. Nedeni kan davasıydı.
Kemal, 12 yaşına kadar kekemelikten kurtulamadı.
Nigar Hanım, kocasının
ölümünün ardından Kemal’in amcası Tahir Efendi ile evlendi. Babası yaşarken
ekonomik durumları yerindeydi. Ölümünden sonra bir anda köyün en fakir ailesi
oldular. Adana’nın Buhranlı köyünde ilkokula başladığında Kemal, 9 yaşına basmıştı.
İlk üç ayda okumayı ve yazmayı öğrendi.
Ortaokula gitme fırsatı
bulmuştu ama tamamlayamadı. İkinci sınıftayken Türk Maarif Cemiyeti’ne yatılı
olarak başladı. Ancak son sınıfta üç ay devamsızlık yapınca okuldan atıldı.
Çalışma hayatına
1941’de Kuzucuoğlu Pamuk Üretme Çiftliği’nde ırgat kâtipliğiyle başladı.
1942’de Adana Halkevi Ramazanoğlu Kitaplığı’nda memurluk yaptı. Zirai
Mücadele’de ırgatbaşı oldu. Sonra Kadirli ilçesinin Bahçe Köyü’nde öğretmen
vekilliği yaptı.
Kemal, askerliğini
yaptıktan sonra 1946’da İstanbul’a gitti. Fransızlara ait Havagazı Şirketinde
memur olarak çalıştı. 1948’de Kadirli’ye geri döndü. Burada çeltik tarlalarında
kontrolörlük yaptı.
1950 yılında komünizm
propagandası yaptığı gerekçesiyle tutuklanıp Kozan cezaevine gönderildi.
Cezaevinde bir yıl kalan Kemal, çıkar çıkmaz İstanbul’a gitti.
1951-1963 yılları
arasında “Cumhuriyet” gazetesinde “Yaşar Kemal” imzasıyla fıkra ve röportajlar
yazdı.
Yaşar Kemal, 1952’de
Thilda Serrero ile evlendi. 2001 yılına kadar evli kaldılar. 2002’de Ayşe
Semiha Baban’la ikinci evliliğini yaptı.
Solunum bozukluğu ve
kalp ritim bozukluğu nedeniyle hastaneye kaldırılan Yaşar Kemal, 28 Şubat
2015’te hayata gözlerini yumdu, İstanbul Zincirlikuyu Mezarlığı’nda toprağa
verildi.
Edebi
Kişiliği
Türk edebiyatının
önemli isimlerinden Yaşar Kemal’in hayatı, İstanbul’a gelip “Cumhuriyet”
gazetesinde yazmaya başlamasıyla değişti. İlkokuldan itibaren yazmaya ilgisi
olan Yaşar Kemal, kendi imzasıyla fıkra, röportaj ve hikâyelerini bu gazetede
yayınlamaya başladı. Yine Türk edebiyatının en önemli romanları arasında yer
alan “İnce Memed” romanı ilk olarak Cumhuriyet gazetesinde tefrika edildi. Bu
romanı elliye yakın dile çevrilerek onun uluslar arası bir yazar olmasını
sağladı.
Türk romanında farklı
teknik ve arayışların olduğu bir dönemde, toplumsal zıtlıklar üzerinde
biçimlenen “toplumsal gerçekçilik” doğrultusunda eserler verdi. Yaşadığı
coğrafyaya ve toplumsal değerlere tutunarak, eserlerinde insanın öz değerlerini
gerçeklik olgusuyla birleştirerek farklı ve özgün bir biçimde işledi.
Çocukluğu Çukurova
yöresinde geçen yazar, bu yörenin yaşayış tarzını, üretim ilişkilerini,
emekçilerin durumunu, işçi işveren ilişkisini bizzat yaşayarak gözlemledi. Tüm
bu yaşam mücadelesini bütün açıklığıyla ve çelişkileriyle birlikte eserlerine
ayrıntılı olarak yansıttı. Evrensel değerlere sahip olsa da bir sanatçının öz
değerlerinden ve kendi kültüründen kopamayacağı bilincinde olan yazar,
eserlerini bu doğrultuda yazdı.
İyi bir yazar olmanın
ancak iyi bir okuyucu olmaktan geçtiğini bilen yazar, dünya edebiyatından
Stendal, Tolstoy, Balzac, Dostoyevski, Çehov gibi büyük yazarları okudu ve
onlara olan hayranlığını her zaman dile getirdi. Bununla birlikte yerel kültür
ve birikimlerden de hiçbir zaman kopmadı.
Dünyaca benimsenmiş
romanları kırktan fazla dile çevrilen Yaşar Kemal, bu başarısını üç maddede
özetlemiştir: “Bunlardan ilki, kendime
has yeni bir roman dili kurma başlıca başarımdır. İkincisi; insanın, toplumun,
kentlerin yabancılaşmasını getirmeye çalışıyorum. Eğer dünyada okurum varsa
bundandır. Üçüncüsü yeni getirilen psikolojik ufuklar, insanda olanı insana
gösteriyor. İnsan da doğa da sonsuz. Onun için sürekli yeni psikolojiler
yaratılıyor.”
Yaşar Kemal’in daha çok
küçük yaşlarda doğaya, insanlara ve topluma karşı duyduğu ilgi eserlerinin
temelini oluşturur. İçinde yetiştiği Çukurova’da el değmemiş doğayı, doğadaki
tüm canlıları gözlemlemiş, incelemiş ve onlarla iç içe yaşamıştır. Eserlerinde
bazı bitki adlarının çevrilen dilde bulunamıyor olması bundandır.
Halk kültürü açısından
çok zengin bir bölge olan Çukurova’da büyüyen sanatçı için folklor
vazgeçilmezdir. Sadece Çukurova’yı değil, Anadolu’nun pek çok yöresini dolaşan
Yaşar Kemal’in en büyük merakı yine bu bölgelerin folkloru olmuştur. Halkın
içinde, halkla birlikte, onlar gibi yaşaması sanatını en iyi şekillendiren
unsurların başında gelir.
Yaşar Kemal, kendini
bir geçiş dönemi tanığı olarak nitelendirir. Bunu kendi ifadesiyle şu şekilde
dile getirir: “Bu yüzyılın olağanüstü
olaylarından birini yaşadım. Çukurova’nın geçirdiği büyük değişimleri yaşamak,
daha sonra da bunları gözlemlemek ve yazmak fırsatı buldum. Kendimi seve seve
beraberinde getirdiği tüm sorunlarıyla eski ile yeninin bir arada var olduğu
bir geçiş döneminin tanığı olarak nitelendirebilirim.”
Cumhuriyet döneminin
sosyal gerçekçi yazarlarından olan Yaşar Kemal, tezli romanı savunur.
Romanlarında kişiler genellikle eşkıyalar, ağalar, ırgatlar üçgeninde
şekillenir ve köyde yaşayan her kesimden insan roman kahramanı olarak karşımıza
çıkabilir. Yaşar Kemal’in her kitabında, kişiler arasında mutlaka çocuk
kahramanlar vardır. Yazar bunu kendisindeki çocuk sevgisine bağlar.
Kendine özgü şiirsel
bir anlatımı olan yazar, doğa betimlemelerinde çok başarılıdır. Söz dağarcığı
çok zengindir. Eserlerinde deyimlere ve yerel söyleyişlere çokça yer verir.
Geleneksel ile çağdaş olanı, hayal ile toplumsal gerçekliği bir arada vermeye
çalıştığı eserlerinde özgünlüğü yakalama başarısı göstermiş nadir
yazarlardandır.
Tarımda sanayileşme ile
birlikte köylünün yaşadığı sorunlar, ağaların zulmü ve sömürüsü, ayakta kalmak
için direnen köylüler, pamuk ırgatlığına gelenlerin dertleri, çeltik tarlaları
sayesinde zengin olanlarla hastalıktan kırılanlar, düzene ve ağalara
başkaldıran yoksul insanlar romanlarında ele aldığı başlıca temalardır.
Yaşar Kemal, “İnce Memed” romanında Çukurova’da ağanın
zulmüne karşı çıkan ve toprağı için direnen bir kahramanı destanlaştırır. “Teneke”de çeltik tarlalarında ağalara
karşı mücadele eden köylünün yanında yer alan idealist bir kaymakamın öyküsünü
anlatır. “Ortadirek” romanında,
Toroslardan Çukurova’ya ırgatlık yapmaya gelen köylülerin zorlu yolculuklarını
anlatır. “Yer Demir Gök Bakır”
romanında hiçbir umudu, düşüncesi olmayan çaresiz insanların bir “mit”
yaratarak ona tutunmalarını anlatır. “Demirciler
Çarşısı Cinayeti” ve “Yusufçuk Yusuf” romanlarında ise
Çukurova’daki toplumsal yapının değişimini anlatır.
Yirmi yıl boyunca
sadece yaşadığı toprakları yazan Yaşar Kemal, 70’li yıllardan itibaren deniz
insanlarının öykülerine de yer vermeye başlar. “Al Gözüm Seyreyle Salih”te
Karadeniz’in küçük bir kasabasında bir çocuğun gözünden bakar dünyaya, “Deniz Küstü” romanında Anadolu’dan
İstanbul’a bin bir hayalle gelen insanların öyküsünü anlatır.
Yıllarca derlediği
Anadolu’nun masal ve efsanelerini iç içe geçirerek, halk öyküleri de anlatır
bize. Köroğlu, Karacaoğlan, Alageyik efsanelerini “Üç Anadolu Efsanesi” adıyla gözler önüne serer. Gelenekleri için
Mahmut Han’a savaş açan Ahmet’in hikâyesini “Ağrı Dağı Efsanesi” adlı kitabında, Yörük geleneklerinin yok oluşunu
ise “Binboğalar Efsanesi”nde anlatır.
Bunun gibi pek çok eserinde Anadolu’nun efsane ve masallarından yararlanır.
Yaşar Kemal, bir
söyleşide kendi romancılığı hakkında şu sözleri söylemiştir: “Anadolu kültürü çok zengin bir medeniyet.
Türküleri, ağıtları, masalları, tekerlemeleri var. Ben gençliğimde bir folklor
meraklısıydım. Bir destan anlatıcısıydım. Sözlü edebiyatta bile her kişilik,
yani şair, anlatıcı, kendisine başka bir dil yaratmıştır. Gelenekten kurtulmak
ne kadar zorsa da kişilikler bir destan, bir şiir, bir ağıt dili yaratmaktan
kendilerini kurtaramamışlardır. Ben bunun gençliğimde tam bilincine vardım
diyemezsem de kokusunu aldım diyebilirim. Veysel’le Karacaoğlan, Pir Sultan
Abdal’la Dadaloğlu kendilerine has bir şiir dili yaratmışlardı. O geleneksel
halk şiirinin kırılmaz anlatımını, sesini kırmışlardı. Her destan anlatıcısı da
bölgesinin damgasıyla birlikte anlattığı destana, masala, tekerlemeye kendi
damgasını vuruyordu. Sonraları farkına vardığım bu başkalıklar, kişilikler,
anlatımlar üstünde çalıştım, bilinçlendim. Romana başladığım zaman artık
hazırdım.”
Gazeteciler
Cemiyeti’nin “Röportaj Armağanı”nı kazanan Yaşar Kemal, röportajlarını uzun
araştırmalar sonucu gerçekleştirmiştir. Röportaj yaptığı bölgenin ağacı, kuşu,
folkloruyla yakından ilgilenir, yörenin şivelerini olduğu gibi yansıtmaya
çalışır. Röportaj tekniğini iyi bilen yazar, roman ve hikâyelerini de röportaj
havasıyla yazmıştır.
Yaşar Kemal, ilk uzun
hikâyesini askerlik yıllarında kaleme alır.
“Pis Hikâye”, “Bebek”, “Dükkâncı” adlı öyküleri ilk hikâyeleri olarak
gösterilir. Bütün Hikâyelerini “Sarı
Sıcak” adı altında toplayan yazar, bu hikâyelerinde yoksulluk, şiddet,
dayanışma, yozlaşma, doğa tutkusu, insan doğa çatışması gibi konuları işler.
Yaşar Kemal, romanın
bir mimarisi, anlatımın bir kurgusu olduğunu, anlatımın kurguyu belirlediğini
ve kendi romanlarının Anadolu türkülerine çok benzediğini ifade eder. Onun
romancılığını evrensel ölçülere ulaştıran ögelerin başında yaratıcı kişiliği ve
doğayı benzersiz bir biçimde anlatışı gelir.
Yaşar Kemal,
edebiyatımızın uzun soluklu nehir
romanlarının yazarıdır. Dört ciltlik “İnce
Memed” dizisi, üç ciltlik “Akçasazın
Ağaları” dizisi, “Dağın Öte Yüzü” adı altında “Ortadirek”, “Yer Demir Gök
Bakır”, “Ölmez Otu” romanları, “Bir Ada Hikâyesi” dörtlüsü gibi uzun
soluklu romanların yazarıdır.
İstanbul’un insan
eliyle nasıl ölüme götürüldüğünü “Deniz
Küstü” adlı romanında, bu toprakların dilinin en parlak renklerini ise “Çakırcalı Efe”, “Binboğalar Efsanesi” gibi romanlarında görürüz.
İnce Memed (1955, 1969, 1984, 1987)
Teneke (1955)
Höyükteki Nar Ağacı (1982)
Ortadirek (1960)
Yer Demir Gök Bakır (1963)
Ölmez Otu (1968)
Demirciler Çarşısı Cinayeti (1974)
Yusufçuk Yusuf (1975)
Yılanı Öldürseler (1976)
Al Gözüm Seyreyle Salih (1976)
Kuşlar da Gitti (1978)
Deniz Küstü (1978)
Yağmurcuk Kuşu (1980)
Kale Kapısı (1985)
Kanın Sesi (1991)
Fırat Suyu Kan Akıyor Baksana (1977)
Karıncanın Su İçtiği (2002)
Tanyeri Horozları (2002)
Çıplak Deniz Çıplak Ada / Bir Ada Hikâyesi IV (2012)
Tek Kanatlı Bir Kuş (2013)
Destansı Romanları
Üç Anadolu Efsanesi (1967)Ağrıdağı Efsanesi (1970)
Binboğalar Efsanesi (1971)
Çakırcalı Efe (1972)
Çocuk Romanı
Filler Sultanı İle Kırmızı Sakallı Karınca (1977)Üçleme ve Dörtleme Şeklinde Yazılan Romanları
“Dağın Öte Yüzü” üçlemesiOrtadirek
Ölmez Otu
Yer Demir Gök Bakır
“Bir Ada Hikâyesi” dörtlemesi
Fırat Suyu Kan Akıyor Baksana
Karıncanın Su İçtiği
Tanyeri Horozları
Çıplak Deniz Çıplak Ada
“Kimsecik” üçlemesi
Kale Kapısı
Kanın Sesi
Hikâyeleri
Yaşar Kemal, ilk uzun hikâyesini askerlik yıllarında 1943’te yazar. Pis Hikâye, Bebek, Dükkâncı hikâyeleri ilk hikâyeleridir. 1950’den itibaren yayınlanan hikâyeler, 1952’de “Sarı Sıcak” adıyla bir kitapta toplanır. 1965’ten sonra yazdığı bazı hikâyeleri de ilk kitabına eklenerek “Sarı Sıcak Bütün Hikâyeler” olarak 1967 yılında yayınlanır. 22 hikâyeden oluşan bu eserde; yoksulluk, şiddet, dayanışma, yozlaşma, doğa, insan-doğa çatışması gibi konular işlenir.Röportajları
Yanan Ormanlarda Elli GünÇukurova Yana Yana
Peri Bacaları
(Bu yazılarının hepsini 1971 yılında çıkardığı “Bu Diyar Baştan Başa” adlı kitabında,1971’den sonraki röportajlarını da“Bir Bulut Kaynıyor” kitabında topladı.)
Derleme ve Denemeleri
Ağıtlar (1943)Taş Çatlasa (1961)
Baldaki Tuz (1974)
Gökyüzü Mavi Kaldı (1977)
Ağacın Çürüğü (1980)
Sarı Defterdekiler (1997)
Ustadır Arı (1995)
Zulmün Artsın (1995)
Çeviri
Ayışığı Kuyumcuları (A.Vidalie, Thilda Kemal’le, 1977)Kaynaklar
Gürsel Nedim. Yaşar Kemal: Bir Geçiş Dönemi Romancısı. Doğan Kitap Yayınevi. İstanbul 2008Kaplan Ramazan. Cumhuriyet Dönemi Türk Romanında Köy. Akçağ Yayınları. Ankara 1997
Kemal Yaşar. Yaşar Kemal Kendini Anlatıyor / Alain Bosquet ile Görüşmeler. YKY. İstanbul 2022
Moran Berna. Türk Romanına Eleştirel Bir Bakış 2. İletişim Yayınları. İstanbul 2002
Özer Kemal. Sanatçılarla Konuşmalar. Çağdaş Yayınları. İstanbul 1979
Ertem Oğuz. Geçmişten Geleceğe Yaşar Kemal. Adam Yayınları. İstanbul 2003
Şahin Osman. Geniş Bir Nehrin Akışı; Yaşar Kemal. Can Yayınlar. İstanbul 2004